YAŞAM 

“YILDA BİR KERE…”

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ‘Bahar ve Biz’ şiirinde dizelediği ve “Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden” dediği günlerdeyiz yine… Adana’dayız… Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin beslediği bereketli topraklar üzerinde, Çukurova’dayız… Dışarıda mis gibi kokan “portakal çiçekleri” ruhumuzu da bir “his” cümbüşüne dönüştürüyor yine… Şairin dediği gibi, “yılda bir kere”… “Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak/ sevincinden titreyerek…” “Yılda bir kere kendini verir toprak/ yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan…” Portakal çiçeği kokusunun asırlardır verdiği o haz, yaydığı o coşku artık her yıl nisan ayı geldiğinde Türkiye’nin Güney’i, Çukurova’nın merkezi Adana’da karnavala dönüşüyor……

Devamını Oku
DOSYA ŞİİR DOSYASI 

ÖMRÜMÜZÜN BAHARI; ŞİİRİ ÖMRÜMÜZÜN

Hilmi Yavuz’un “İşte bu son talanı ömrümüzün;/ aşklar, acıya emanet” dediği bir zaman diliminde değilizdir belki ama neşe kadar hüzün de hep asılı durur şu sol yanımızda. Günler geçip gider, haftalar aylara döner, güzler ilkbahara aralar kapısını; mevsimler yaş döker, saçlarımız kırlaşsa bile yüreğimizdeki kır çiçekleri hep dipdiri durur. Hüzünlerimiz muhakkak vardır ama umutlarımız hep daha çoktur baharında ömrümüzün. Sevgisizlik, aşksızlık ise hep az, hatta hiç yoktur! * * * “İlhamını saadetten alan”, “kızlara çeyizlerinden bahseden”, “çocuklara müjdeler veren” o güzel günlerin şairi Melih Cevdet Anday, şiirinin sonunda “Fakat güç…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM YAŞAM 

KORONA GÜNLERİ, ÇAĞ YANGINI, GÜNAHKÂR DÜNYA, CAZ MÜZİĞİ VE BENZERİ ŞEYLER

“Bir caz müziği” gibiydi her şey, o kadar kısa, o kadar çabuk; ama etkisi uzun yıllar sürecek kadar büyüktü. Hüzünlü bir senfoni gibiydi hissettiklerimiz; bir cenaze müziği gibi kederli, ağlamaklı. Şairin dediği gibi: “Dağılmış pazaryerlerine benziyordu şimdi istasyonlar”, “gelmiyordu içimizden hüzünlenmek bile”, “gelse de öyle sürekli değildi”… Ne olduğunu tam ayrımsayamadığımız bir duygu durumundaydık. * * * 2019’un Aralık ayında Çin’in adını daha önce duymadığımız Wuhan kentinde ortaya çıkan ölüm virüsünün, kısa sürede dünyayı öylesine kasıp kavuracağını elbette kimse tahmin edemezdi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 11 Şubat 2020 günü virüs…

Devamını Oku
POLİTİKA 

‘HÜZÜNLÜ BULUTLAR’ YOLDAŞIMIZ, ‘KIRIK GÖZLÜKLER’ HEP HATIRAMIZ…

Yine ocak ayı hüzünleri hep bizimle, ocakta demlenen çayın fokurtusu yıllar önce yitirdiğimiz gazeteci, yazar ve aydınların bıraktığı derin üzüntüleri hatırlatıyor. O hüzünlü türkü; ‘Uğur Mumcu’ların, ‘Hrant Dink’lerin bu toplumdan koparılışlarına bir gözyaşı niteliği taşıyor: “Uğurlar olsun, uğurlar olsun/ hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun/ bir keskin kalem, bir kırık gözlük/ yürekli yiğitlere hatıran olsun…” Hüzünler hüznü yağmur damlaları yanaklarımızdan dökülürken kırıklar kırığı o son bakışlar bize neleri neleri çağrıştırıyor? * * * Bir pazar sabahı, kar altında Ankara, zemheri ayazı, zalimler pusuda ve Uğur Mumcu’nun bedeni paramparça… Aydınlık, laik, demokratik bir…

Devamını Oku
YAŞAM 

‘HÜZÜN ZAMAN ZAMAN’; GECE UZUN UZUN…

Tıpkı o kürdilihicazkâr şarkıda söylendiği gibi; bu en uzun gecemizde zaman zaman gelip ruhumuza uzun uzun vuran hüzün dalgaları yanı başımızda. Güfteler güftesi geceler, besteler bestesi saat dilimleri; biraz yağmurun tınısı, çokça hüznün mırıltısı: “Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir/ gönlümün kıyısına vurur/ aşınan kayalar gibi ruhum/ suskun, yorgun, öylece durur.” * * * Akşamlar gecelere karışır, geceler gecenin en derinliklerine erişir, erişir de sabaha karşı duygu geçişlerinde en doruklara ulaşır. Karış karış arşınlanan zaman koridorları, en uzun gecenin kapı aralığından hüzün getirir içeri. İçerisi ve dışarısı bir olur. Dıştaki…

Devamını Oku
YAŞAM 

ARALIK ARALIK ARALADIĞIMIZ GECELERDE İÇİMİZİ ISITAN ŞEYLER

Kasım soğuklarından sonra güneşle ısınan ovamız, üşüyen ruhumuzu usul usul ılıtmaya başlıyor yeniden. Aralık aralık aralıyorken günleri, yine de ayaza vuran gecelerde içimizi ısıtacak şeyler arıyoruz. Evden çıkmıyoruz. İçe dönük yaşamayı sürdürüyoruz. Dış dünyamızı karlar boranlar sarmışsa da biz içimizde harlanmış sobalar, nar ateşi kuzineler kuruyoruz. Salonun orta yeri sıcacık, evin duvarları ıpılık. * * * Evin penceresinden baktığımız dağların yamaçları, oralarda nice kar öykülerinin düğümlendiğini söylüyor bize. Biz ovamızda, biz evimizde güneş güneş ısınırken oralarda soğuk mu soğuk ne hikâyeler anlatılıyor, hangi hikâyeler dile getiriliyor? Ilıman sahil şehirlerinde ise…

Devamını Oku
YAŞAM 

UMUT SICAĞI ARAYIŞIMIZ HİÇ BİTMEYECEK

Kasım, takviminde vaktini tüketmekte; aralık, bir akşam gibi üstümüze çökmekte… Üşüyoruz. Buz kesiyoruz. Kış erken mi geldi; yoksa artık erken gelecek kışların bir başlangıcı mıydı bu kasım soğukları? Henüz tam yaşanmamışken pastırma yazlarının sonu muydu bu tir tir titreyişler? Havaların bir anda ısınması, havaların bir anda soğuması hangi hayrın alametiydi? Hangi iklimsel dengesizliğin bir dışavurumuydu bu hem üşüyüşler hem terleyişler? * * * Toroslara yağan karın Çukurova’yı üşüttüğü bugünlerde, ülkenin diğer iklimlerindeki kara kış günlerinde o şehirler, o şehirlerdeki insanlar ne yapıyorlardı? Hangi umudun sıcağına tutunuyorlardı da biraz olsun yürekleri…

Devamını Oku
YAŞAM 

DÖKÜLÜR DALIMIZDAN VE DİLİMİZDEN GÜZ GAZELLERİ

Yıllar yıllar önce okuduğumuz yazılar öyle anlarda hatırlatır ki kendini, içimizin en çok acıdığı anlarımızda merhem olur yaralarımıza; duyduğumuz acıyı ifade eder, içinden, altını çizdiğimiz birkaç satır cümle dile getirir hislerimizi… Sürekli geçmişe dönmek isteriz, sürekli geçmişte bizi bugün için iyileştirecek sözcükler ararız… Yeri gelir kendi yazılarımızdan, yeri gelir başka yazılardan alıntılar yaparız… Geçmiş günlerden şimdiki günleri duyumsarız… * * * “Yüzlerimiz, sözlerimiz, benliklerimiz yaralardan mı bina edilir aslında?” diye sorar yazar – nereden baksan yirmi yıllık bir geçmişi var. “Acaba şekilsiz mi olurdu ağzımız, seslerimiz, ellerimiz; yaralarımız hiç olmasa?”…

Devamını Oku
YAŞAM 

AYVA SARI, NAR KIRMIZI; AH NE GÜZEL SONBAHAR

Ayva zamanı, nar zamanı şimdi; tabiatın sarılı kırmızılı renk cümbüşü zamanı… Bizi çocukluğumuza götüren “Kestane, gürgen, palamut/ altı yaprak, üstü bulut” dizelerindeki umut ve özlem, tutunduğumuz sonbaharın sağlam kalabilmiş birkaç dalı gibi sanki… Şairin “Sevmeyi unutmuşsunuz kardeşler/ yalan her şey gibi/ aşklarınız da” dediği bir çağda, bir yalnızlık çağında içimizi ısıtan en güzel sonbahar sözcüklerindeyiz. Yaprak yaprak, bulut bulut sonbahar; ayvasıyla narıyla güzel sonbahar… * * * Umut gibi, aşk gibi, içi sevda dolu bir yolculuk gibi tüm renkleriyle bizi içine hapseden sonbaharı çok seviyoruz. Sevmeyi unuttuğumuzu söyleyen şairin dizeleri…

Devamını Oku
SON BASKI 

BUZLU RAKILAR, BİZİM HÜZÜNLERİMİZ, YİRMİ YAŞINDAKİ SON BASKI VE BUGÜN BİR TIP ÖĞRENCİSİ OLAN ALİ…

Başlıktaki Ali’den başlamalı söze önce. Son Baskı’nın ağabeyi, kurucu ekibinde yer alan, 20’nci yıl buluşmamıza İstanbul’dan katılan Cuma Erdoğan’ın oğlu Ali’den… Kurucumuz ve ilk editörümüz İsmail Güneş, 26 Ekim akşamındaki 20’nci yaş günü pastasını keserken geçen onca zamanı birkaç sözle özetledi. Dedi ki: “Son Baskı’nın ilk yazarlarındandır Cuma Erdoğan… Cuma Ağabey, o dönem Ali’sini bekliyor, ilk yazıları da doğacak çocuğu Ali’ye mektuplar… Ve bugün o çocuk bir tıp öğrencisi…” Kıyıdan köşeden hepimizin hayatına dokunan, yaşantımızın bir parçası haline getirdiğimiz Son Baskı’nın 20 yıllık özeti belki de… Doğacak çocuğa yazılan mektuplar…

Devamını Oku