EDEBİYAT HABER 

“MUZAFFER’İN ÖLÜM UYKUSU” İÇİN İLK İMZA GÜNÜ

Son Baskı yazarlarımızdan Zekeriya Ünal’ın 17 öyküsünden oluşan ‘Muzaffer’in Ölüm Uykusu’ adlı kitabı için ilk imza günü etkinliği, eserin yayıncısı Karahan Kitabevi’nin Adana İnönü Parkı yanındaki merkezinde düzenlenecek. Zekeriya Ünal, kitabını Çukurovalılar için 25 Kasım 2023 Cumartesi saat 14.00’da imzalayacak. 2011-2019 yılları arasında kaleme aldığı öykülerini bir araya getirdiği kitabında gerçekle hayal arasında gidip gelen her bir hikâyesiyle okuyucusunu bir illüzyon atmosferinin içinde buluşturan Zekeriya Ünal, tüm Çukurovalıları imza gününe davet etti. BİR ŞEHİR FANTEZİSİ Tıp literatüründe ‘Osteogenesis Imperfekta’ olarak geçen, Türkçede ‘Cam Kemik Hastalığı’ olarak adlandırılan genetik bir rahatsızlıkla…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

‘VE İHTİMAL, SEN YİNE BENİ SEVMEYECEKSİN…’

“Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı…” 73 yıllık ayrılığa sanki tanıklık etmişim, yaşamışım da kalem tutarken onu görmüşüm gibi… Orhan Veli… Hem çocukluk hem lise çağlarımın en büyük dev şairi… Adı geçtiğinde şiir olur yüreğimde dökülür birer birer satırlar; “Cep delik, cepken delik,/ kol delik, mintan delik,/ yen delik, kaftan delik,/ kevgir misin be kardeşlik!” Melih Cevdet ve Oktay Rifat gibi şanslı olmayı, o zamanda Orhan Veli ile ‘Garip’ akımını yazmayı çok isterdim. Ama ben Orhan Veli’yi çok okudum, çok yazdım, çok anlattım ve çok yaşattım. Bu üç arkadaş bilmeseler de…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

BİR KALEMİN HATIRA DEFTERİ

Herhangi bir ülkede, herhangi bir şehirde kalemleri tamir ediyoruz. Kalem o kadar çok konuşmuş ki yorulmuş. Mutluluğu anlatmış, klasiklerdeki mutluluk. Demiş ki: “Ama bu dünyada hiçbir şey kalıcı değildir. Mutluluk, bir kez geldikten hemen sonra azalır. Biraz zaman geçince hemen bitmeye yüz tutar. En sonunda da tükenir ve biz her zamanki ruh halimize döneriz. Tıpkı suya atılan bir çakıl taşının yüzeyde oluşturduğu dalgalar ve sonra o dalgaların giderek kaybolması gibi…” İlk önce kalemi gökyüzü şehirlerine uzatalım. Yazsınlar içlerinden geçenleri şehirler: “Gökyüzündeki şehirleri bilir misiniz? En çok kaleleri ile meşhurlardır. Bulutların…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

AŞKIN ZEHRİYLE LANETLENMİŞ RUHLAR / ‘UĞULTULU TEPELER’

“Ama bana dokunmana fırsat kalmadan ruhum şu tepeyi tırmanmış olacak. Seni istemiyorum, Edgar. Seni istediğim günler geçti. Kitaplarına dön. Bir avuntun olduğu için mutluyum; çünkü bende neyin varsa hepsini yitirdin.” – Emily Brontë, ‘Uğultulu Tepeler’ Aşk, üç harften oluşan, söylerken kulağa hoş gelen ama duyguda ve anlamda bir o kadar büyük olan… Peki, kaç yüzü vardır aşkın? Çiçeğinde hep bal mı saklıdır yoksa dikenleri zehirli midir? Her aşk, içinde büyüdüğü yüreğe şifa mı olur yoksa bazen o aşk, insanın tüm benliğini ele geçiren illet bir hastalığın bizzat kendisi midir? Ben,…

Devamını Oku
EDEBİYAT HABER 

MUZAFFER’İN İLLÜZYONU, ZEKERİYA’NIN ŞİFRELERİ…

Tıp literatüründe Osteogenesis Imperfekta olarak geçen, Türkçede Cam Kemik Hastalığı olarak adlandırılan genetik bir rahatsızlıkla 1988 yılında dünyaya gelen Son Baskı yazarlarımızdan Zekeriya Ünal, 2011-2019 yılları arasında kaleme aldığı öykülerini ‘Muzaffer’in Ölüm Uykusu’ adlı kitapta bir araya getirdi. Karahan Kitabevi etiketiyle raflardaki yerini alan ‘Muzaffer’in Ölüm Uykusu’ adlı eser on yedi öyküden oluşurken gerçekle hayal arasında gidip gelen her bir hikâyesiyle okuyucusunu bir illüzyon atmosferinin içine davet ediyor. ‘KAHRAMANLARIMIN HEP BİR DERDİ VAR…’ Kitabındaki öykülerinde fantastik kurgunun alt türlerinden şehir fantezisinin bir örneğini sunduğunu belirten Zekeriya Ünal, “Hikâyelerim genelde şehirde,…

Devamını Oku
EDEBİYAT KÜLTÜR-SANAT 

HAZİNELERİNİ KALPLERİNDE TAŞIYAN CESUR BİR HALK / HOBBİTLER

“Bir şey bulmak istiyorsan aramak gibisi yoktur. Aradığında çoğu zaman bir şey bulduğun doğrudur ama bu her zaman peşinde olduğun şey değildir.” – J. R. R. Tolkien, Hobbit Yaşam, içinde sonsuz olasılığın olduğu, her durağında bambaşka mucizelerin saklı durduğu hiç bitmeyen bir yolculuk… Kimimiz bu yolculuğa çok erken yaşta başlıyoruz ve yolumuzun üstündeki her durakta bambaşka versiyonlarımız ile karşılaşıyoruz. Kimimiz ise içimizdeki korkular yüzünden ya da çevremizin ayağımıza ve ruhumuza vurduğu prangalar nedeniyle olduğumuz yerde hapsolmaya mecbur bırakılıyoruz. Oysaki her benlik; ister bugün ister yarın olsun, sonu kendine varacak bir…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

BUDALALIĞIN KEŞFİ

Edward Said, ‘Şarkiyatçılık’ta, bilginin yozlaşmasına ve insani çabanın beyhudeliğine ilişkin ansiklopedik güldürü romanı ‘Bouvard et Pécuchet’te (Türkçeye ‘Bilirbilmezler’ adıyla çevrilmiştir), Gustave Flaubert’in, XIX. yüzyıl burjuvazisini, ‘kendi yetersizliklerinin, sıradanlıklarının acemi kurbanları haline getiren, hayal kırıklığına uğratıcı deneyimlerin’ tümünü ele aldığını belirtir: ‘Bouvard et Pécuchet’, bu iki ‘zavallı salak’, romanı Türkçeye çeviren Tahsin Yücel’in de yazdığı gibi, ‘yarı aydın’ tipinin en kötü örneğini sunarlar çoğu zaman; bilginin her türlüsünü eş değerli olarak görür, düzeysiz yapıtlarla gerçek araştırma ve düşünce yapıtlarını aynı kefeye koyar, hatta daha çok düzeysiz yapıtlardan yararlanırlar. Her şeyden önce…

Devamını Oku
EDEBİYAT KÜLTÜR-SANAT 

PAGANİZMİN İÇİNDEN DOĞMUŞ BİR EROTİZM / ‘KÜRKLÜ VENÜS’

“Tanrı onu cezalandırdı ve bir kadının ellerine teslim etti…” – Judith Kitabı, 16:7 Varoluşun dayanılmaz sancıları… Hepimiz çoğu zaman kendi varoluşumuzun bedenimize ve ruhumuza ağır gelen yanlarıyla mücadele ediyoruz. Bazen kendimizi bütünün uyumlu bir parçası gibi hissediyor bazense ayrıksılığın ve aidiyetsizliğin coğrafyalarında gezinip duruyoruz. Fikirlerimi, ilhamlarımı, cümlelerimi nadasa bırakmak istediğim bir koza döneminden geçerken insanın yaşamdaki kök salma çabası üzerine uzunca süre düşünebilme fırsatım oldu. Yaşarken belki kendi renklerimi, kendi insanlarımı bulabilirim umuduyla sürekli üreten ama yaptığı eserlerin kıymeti çok sonra anlaşılan Van Gogh’u düşündüm. Her gün hiç usanmadan kendine…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

İTHAKA YOLUNDA BİR SÜRGÜN

“Özgürlüğü hatırlayabilen yazarlara ihtiyacımız olacak. Şairlere, hayalperestlere, daha büyük bir gerçekliğin gerçekçilerine…” [1] Attila İlhan’ın ‘Hayat Bilgisi’ne dâhil ettiği bir sanat dalı olarak edebiyat hüneridir, başka türlü söylemektir, itiraftır, meydan okumadır. Edebiyat, bir şeye bakmak değil, onu görmektir. Görmekle de kalmayıp gördüğüne dokunabilmektir. Dokunmaktan da öteye geçip dokunduğun şeye hayat vermektir. Hayat verdikten sonra da hayatı paylaşmak, onunla bir bütün olmak, onu yaşamaktır. Edebiyat insan(lık)ı anlatma, insan(lık)a anlatma sanatıdır; insan(lık)a ayna tutmadır. Hayatın ta kendisidir edebiyat; insan(lık)ı anlama ve anlamlandırmadır; Susan Sontag’ın ifadesiyle “Edebiyat özgürlüktür!” ya da Fernando Pessoa’nun “Edebiyat…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

1950 KUŞAĞI ÜZERİNE NOTLAR

1950 kuşağı, aşağı yukarı aynı yaşlarda olan 1934, 1935, 1936 ve en geç 1937 doğumlu olanların bir aradalığıdır. Bizleri bir araya getiren, liseden veya fakülteden edebiyat ilgisinin arkadaşlığı oldu. Örneğin Demir Özlü’yle ben liseden arkadaştık. Adnan Özyalçıner, Kemal Özer, Konur Ertop da öyle! Erdal Öz’le Onat Kutlar’ı fakültede tanıdık. Yıl 1955. Bizim kuşak, kendi içinde türdeşliği olmayan bir kuşaktır. Örneğin Ankara’daki arkadaşlarımızı (‘Mavi’ciler) bir araya getirmede en belirgin olanla İstanbul grubunun (‘A’cılar) bir aradalık gerekçeleri arasında ciddi farklar olduğunu düşünüyorum. Dahası, İstanbul’daki 1950 kuşağının da yine kendi aralarında belirli uzaklıklar…

Devamını Oku