POLİTİKA 

KAYYUMDAN SATILIK!

Caminin imamı vaaz veriyormuş. Diyormuş ki… “Kadınların, özellikle genç kızların kot pantolon giyinmesi haramdır. Şort giyinmesi haramdır. Saçını açması haramdır…” Arka saflarda mahzun duran biri dayanamamış, bağırmış: “Hocam, senin kız da öyle giyiniyor!” Hoca gülümsemiş: “Ama benim kıza çok yakışıyor yahu…” * * * Öyledir. Başkasına haram olan, bize helaldir. Başkasında eğreti duran, bize tam oturur. Başkasına lüks olan, bize haktır. Başkasına suç, kabahat olan, bize meziyettir. Değişmez, dünyanın kanunu böyle… * Mersin’de Akdeniz Belediyesi’ni 3 yıl kayyum yönetti… 5 yıl da AKP’li devrik başkan Mustafa Gültak yönetti… Etti mi…

Devamını Oku
POLİTİKA 

BOYKOTÇU

Bu yazıyı tam 5 sene evvel yazmışım. Bakalım, o günden bugüne ne demişim? * * * “Fransız mallarını boykot edelim” deyince Reis, bir boykot çağrısıdır, bir boykot heyecanıdır başladı sosyal medyada. Evvela listeler yayınlandı. Otomobilde şu marka… Benzinde bu firma… Kozmetik ve güzellik ürünlerinde şu marka… Deri çantada şu marka… Elbisede şu marka… Süt ve yoğurtta şu marka… Tavada şu, tencerede bu marka… Spor giyimde şu, sigortada bu marka… Listeyi inceledim. Araba alacak durumum yok, bir çizgi çektim ona. Araba olmadığına göre benzin almaya da gerek yok, bir çizgi de…

Devamını Oku
YAŞAM 

ANLAT BİRAZ

Kimse hikâye okumuyor artık. Ama herkes herkese hikâye anlatıyor. Cahit Külebi, ‘Hikâye’ şiirinde ne diyordu? “Sen de anlat doğduğun yerleri/ anlat biraz.” Ne anlatayım? Ne vakit bana, “Biraz kendinden söz et” deseler susarım. Sözcükler biter. Cümleler kırılır. Hikâyeme nereden başlasam; serimi nasıl yapsam, düğümü nasıl atsam, çözümü nasıl yapsam, bilemem. Susar kalırım. Yüzüme bakarlar. “Anlatsana” derler. Susarım. Ne anlatayım? * * * O anlarda Atıf Yılmaz’ın yönettiği, Sadri Alışık ve Ayla Algan’ın oynadığı, bir film gelir aklıma: ‘Ah Güzel İstanbul’ Sadri Alışık, güngörmüş, batmış çıkmış, yine batmış, dibe vurmuş bir…

Devamını Oku
POLİTİKA 

BİLİRKİŞİ

Anadolu türküleri bazen, muhatabına gizli mesajlar verir. Örneğin, “Bastım da kırıldı iğdenin dalı/ kötüye düşenin nic’olur hali…” Burada muhtemelen yasak aşk yaşayan bir çiftin birbirine nağme göndermesi söz konusu… Peki, neden iğde dalı? Neden kiraz dalı, erik dalı, elma dalı değil de iğde dalı? Sonuçta hangi meyvenin ismini oraya yazarsanız yazın hece ve redif tutacak. Öyleyse niye iğde? * * * İğde ağacı, türkümüzün geçtiği İç Anadolu’da sıkça görülen bir ağaç. Yemiş de verir. Fakat çok boylu bir ağaç değildir. Yani meyvesini toplamak için gövdesine çıkmanız gerekmez. Şu halde türkümüzü…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

NE UCUZ?

Mazot pahalı… Elektrik pahalı… Doğalgaz pahalı… Su pahalı… Et pahalı, ekmek pahalı, bal pahalı, börek pahalı, süt pahalı, yoğurt pahalı, yumurta pahalı, zeytin pahalı, peynir pahalı… * Yeter mi? Yetmez ama evet, say baba! * Kiralık ev pahalı… Satılık ev pahalı… Sıfır araba pahalı… İkinci el araba pahalı… Televizyon pahalı, telefon pahalı, fırın pahalı, buzdolabı pahalı, klima pahalı, süpürge pahalı, çamaşır makinesi pahalı, bulaşık makinesi pahalı, ütü pahalı, ütü masası bile pahalı, çamaşır askılığı bile pahalı, çamaşır ipi, çamaşır sepeti, naylon leğen bile pahalı… * Yeter mi? Yetmez ama evet,…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÇUKUROVA OZANI

“BEN DE BU DAĞLARIN NESİNE GELDİM” dediği için bir şair olarak kıskanırdım onu. Ne güzel dizeydi o öyle, hep yazmak isteyip de yazamadığım. Kıskandığım, özendiğim… Taklit etmeye çalıştığım… “Karacaoğlan’ın uzak sesinin ne işi var arabesk bestecisinde?” demiştim hatta. “MELEŞİR KUZULAR SESİNE GELDİM” dediği için kıskançlığım artardı. “Yok,” derdim, “bu adam sıradan bir arabeskçi filan değil, onda ozanlık damarı var.” Hele o “BİR GARİP ÖLMÜŞ DE YASINA GELDİM” dizesi yok mu? İşte orada daha beter kıskandım. “Yunus’un da uzak sesini taşımış” dedim. Kaset dönemine yetişmiştim. Teypten dinlemişliğim çoktu. İnternet çağında daha…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR YILBAŞI DÜŞÜ

Briket duvarla çevrilmiş bahçenin tam ortasında, dalları dört yana adeta bir çadır gibi açılmış akasya ağacı var. Akasyanın bir yanında dört sıra kavak ağacı… Bir yanında küçük kömürlük… Karşısında kiremit damlı, toprak sıvalı iki göz bir ev… Kar yağıyor. Bahçe bembeyaz. Akasyanın ve kavakların dalları kar yüklü, bembeyaz. İki göz evin bir gözü karanlık, soğuk oda orası… Orada soba yanmaz. Hep soğuktur. Tavanındaki ahşabında kışları buz olur. Evin bir gözünden cılız bir sarı ışık vuruyor bahçeye. Pencerenin hizasında yerdeki kar sarımtırak. Pencereyi geçince beyaz… Daha ilerde, evin yan tarafında, baharın…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

“LÜKS HARCAMA YAPMAZSAN MAAŞIN YETER”

“Biz bu kadar eğilmezdik çocuklar olmasaydı” diyordu Behçet Necatigil bir şiirinde. Öyle miydi gerçekten? Eğilmez miydik çocuklar olmasaydı? Behçet Necatigil bu şiiri yazdığında 1950’lerin sonlarıydı. Memlekette demokrasi mi “demirkırasi” mi öyle bir şey vardı. İktidardakiler hep eski Türkiye’yi kötülüyordu. Kendileri iktidar olunca halkın cebinin para, sofrasının et gördüğünü söylüyorlardı. “Memleketimiz dâhilinde fukaralık yoktur” diyorlardı. Yoksul olduğunu, geçinemediğini anlatmak isteyen olursa onları azarlıyorlardı. Tuzu kuru olanlar, keyfi yerinde olanlar, geçimi iyi olanlar, sofradaki ekmeğin hesabını yapmadan gönüllerince yaşayabilenler; fukaralara kızıyorlardı. “İş beğenmiyor bunlar” diyorlardı. “Çalışana iş mi yok?” diyorlardı. “Lüks harcama…

Devamını Oku
POLİTİKA 

İLETİŞİM OYUNLARI

Anan aşağı, baban yukarı… Eset aşağı, Esad yukarı derken… Esat da gitti. Dile kolay, 61 yıllık tek parti iktidarı yıkıldı. Yerine ne gelecek? Şimdilik belirsiz. Ama medyamızın keyfi yerinde. Fahrettin Bey’in de yakından takip ettiği X kullanıcıları başta olmak üzere tüm medyaya göre Esat gitti, mesele bitti! Fakat Ankara’da temkinli bir memnuniyet var. Ankara temkinli; çünkü sahadaki savaş kazanıldı, şimdi bunun iletişim savaşında nasıl kullanılacağının planlanması var. Öyle ya, her savaştan sonra güzel bir zafer pozu verilmez mi? Verilir. Bu zaferin pozu nerede verilecek? Muhtemelen Emevi Camii’nde, bir cuma namazı…

Devamını Oku
POLİTİKA 

KREŞ

Belediyelerin, daha doğrusu CHP’li belediyelerin kreşlerine taktı kafayı. Ya kapatacak. Ya gelip üstüne konacak? Niye? Git gör o belediye kreşlerini. Çiçek gibi her biri… Tertemiz. Cıncık gibi. Pırıl pırıl. Sadece sınıfları, odaları, koridorları değil… Eğitimi de pırıl pırıl o kreşlerin. Apaydınlık. Oralarda çocuklara şeytan meytan, cin min anlatmıyorlar mesela. Kırmızı kefene sarıp yere yatırdıkları tiyatro oyunu oynatmıyorlar. Cinsiyetçi roller yüklemiyorlar. Ölümü anlatmıyorlar. Top, tüfek, balta, kılıç, savaş, kavga, dövüş anlatmıyorlar. Kindar nesil olsun diye kin anlatmıyorlar. Dindar nesil olsun diye Emevi yorumuyla din anlatmıyorlar. CHP’li belediyelerin o kreşlerinde çocuklara aklın,…

Devamını Oku