YAŞAM 

EYLÜLLERDEN EYLÜL BEĞEN; SİNEMA EYLÜLÜ, ŞENLİK EYLÜLÜ, UMUT EYLÜLÜ…

– Kazancılar’da bir eylül buluşması…

Işıkta üç kırmızı güvercin/ alın yazımızı çiziyorlar ışıkta/ renkleriyle davranışlarıyla/ sevdiğimiz kişilerin.” – Yorgo SEFERIS

Eylül masamızda, umut soframızda, şairlerin dizeleri yudum yudum bardağımızda…

Avaz avaz şiir okuyoruz o akşam…

Avaz avaz umudu konuşuyoruz Deniz Celiloğlu’yla; avaz avaz sinemayı, avaz avaz şenliği…

Z. içkilerimizi söylüyor, kebabımızı, şalgamımızı, salatamızı getirtiyor; Z., umutlarımızı, sevdalarımızı, tutkularımızı koydurtuyor yan yana, dizdirtiyor meze meze ve dizdirtiyor seze seze.

Şairlerin her biri imgeleriyle bizi yalnız bırakmıyor o akşam…

Edip Cansever, “Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz” diyor, ardından içimden bir ses dizeleri şöyle devam ettiriyor:

Çizeriz yeryüzünü kaygısız ayaklarla/ yüzümüzdür bir yağmur ağırlığınca düşer/ sonra pek anlamadan içkiler ne çabuk biter/ ne kadar konuşursak o kadar bir sessizlik olur/ adımızı sorarız birine, o bize adını söyler.

* * *

Deniz Celiloğlu, Z. ve ben –yaşı kırka doğru ilerleyen üç adam– o akşam, Adana’nın Sarıyakup’unda tarihi Kazancılar’da içkilerimizi yudumluyoruz.

Kaygısız” umutlarla geleceğin resmini çizmeye çalışıyoruz; konuşuyoruz avaz avaz ve “o kadar sessizlik” oluyor; susuyoruz avaz avaz ve “o kadar seslilik” oluyor; şiirler dile gelmeye başlıyor biz her susuşumuzda.

Şimdi, Cahit Külebi masamızda:

Gözlerin gözlerime değince/ su katılıyor rakıya/ denizler açılıyor önümde.

Ve şair, üç farklı denizden söz ediyor şiirinde:

Birincisi süt liman deniz…/ ilkgünün özenle okşadığı,/ gökyüzüyle kaynaşan deniz.

İkincisi dalgalı oynak,/ bir kedi gibi önce sokularak/ sonra tozu dumana katan deniz./ Balıklara beşik sallayan deniz…

Üçüncüsü volkansı dağlar…/ tüfek namlusundan menevişli,/ baştanbaşa gövdesi köpek dişli,/ kendi kendine savaşan deniz./ Anadolu dağları gibi kıraç,/ kış ortasında kurtlar gibi aç/ karanlığa uluyan deniz.

Denizlerden deniz beğeniyoruz o akşam, şiirlerden şiir, eylüllerden eylül…

Deniz Celiloğlu, sigarasını sarıyor; Z., “Onu benden siz çaldınız” dediği İstanbul sokaklarına bir bakış fırlatıyor.

Bense susmayı sürdürüyorum.

* * *

Şimdi ise, masamızda kavun tabağımız.

Oktay Rifat’ın, şiirinde betimlediği gibi:

Ortalık süt mavisi, tabağımızda bir bulut, kadehimizde gökyüzü…

Ah, ne güzel bir akşamda buluşuyoruz; ah ne güzel eylül oluyoruz, ah ne güzel sinema şenliğinde buluşuyoruz!

Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kuru Otlar Üstüne’ filminin prömiyeri için Adana’ya gelen Deniz Celiloğlu’yla bir eylül akşamında ne de güzel şiir şiir ve dize dize umudu çoğaltıyoruz.

Sancılı geçen bir yazı bitiriyoruz sinema eylülünde buluştuğumuz o akşam.

Ve geceye iki şiir daha bırakıyoruz.

İlki Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan:

Bir yaz geçti/ tozu dumana katarak/ kavun karpuz yüklü/ bir yaz geçti./ Bütün iştahlar tetikteydi/ ağaçlar kolum kanadım kadar benim/ deniz, anam babam kadar iyiydi. // Bir yaz geçti yanı başımızdan/ dişimizden tırnağımızdan/ alı al, moru mor/ nefes nefese bir yaz geçti.

Diğeri Necati Cumalı’dan:

Bütün yaz/ kuyunun başında yedik/ akşam yemeklerini. // Cevizler iç tuttu/ bademlerin kabukları kurudu/ ayvalara sindi gün ışığı. // Yaz geçti/ içeriye aldık/ masayı sandalyeyi. // Karıncalar ortalardan çekildi/ kuyunun taşında arılar yok/ boş kova devrik durur şimdi.

* * *

Eylüllerden eylül beğendiğimiz o akşam, şiirlerle, şarkılarla bir tatlı güzün kapısını tıklattık.

Deniz Celiloğlu, bir sigara daha sardı; Z., bir yudum daha aldı rakısından.

Şiirlerle, şarkılarla geçen bir akşamı Deniz Celiloğlu’nun sesinden Shakespeare’in ‘66. Sone’siyle bitirdik.

Can Yücel’in çevirisiyle, avaz avaz:

Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni,/ değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez./ Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,/ değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,/ değil mi ki ayaklar altında insan onuru,/ o kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış./ Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,/ ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş./ Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,/ değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene./ Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,/ değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e. // Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,/ seni yalnız komak var, o koyuyor adama…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar