YAŞAM 

SEVGİYE DAİR

Leo Buscaglia, “Nefret üstüne birçok kitap yazılmış ve basılmış ancak hiç kimse yalnızca sevgi adını kullanarak kitap yazmamış. Ben bu nedenle bu kitabımın adını ‘SEVGİ’ koydum” demişti bir söyleşisinde. O kadar haklı ki… Her şeyin çok, sevginin az olduğu bir dünyada yaşamaya başladık. Kaçımız sevgisini istenen şekilde herhangi bir varlığa gösteriyor, sevgi için uğraşıyor, her şeyin sevgiyle güzelleşeceğine inanıyor? Defalarca izlenen o muhteşem filmde “Sevgi neydi?” sorusuna kaçımız “Sevgi emekti” diye içimizden tekrarladık? Sahi, neydi sevgi? Vera’nın Nâzım’a son bakışı, Özdemir Asaf’ın Lavinya’sı, Bedri Rahmi’nin karadutu çatal karamı mıydı? Can…

Devamını Oku
TOPLUM 

AHLAK DEYİNCE

Şöyle der, M. T. Cicero: “Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler.” Ve ekler Napoléon Bonaparte: “Ahlak olmayan yerde kanun bir şey yapamaz.” Son sözü de Platon söyler: “Ahlak ve üçkâğıtçılık, terazinin iki ayrı kefesinde yer alır; bir çıkarsa biri iner.” Bizler depremde yalnızca binlerce insanımızı kaybetmedik aslında, ahlaki değerlerimizi de yitirdik. Acıdan kazanç sağlamaya çalışan insanları gördükçe insanlığımızdan utandık. Hepimiz biliyoruz ki bir toplumda en çok konuşulan değerler, o toplumda en çok eksik olan değerlerdir. Ahlak bunların en başında yer alır. Yaşadığımız bu acı ahlak konusunda düşünmemizi sağladı: “Ahlak doğuştan mı…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÖLÜMÜN SAATİ VAR

Yeni bir haftanın, yeni bir günün planını yaparken 6 Şubat 2023 sabahı bizleri neyin beklediğini bilemiyorduk. O sabah, çok acı veren bir güne uyanmıştı herkes. Etkisi yıllarca sürecek bir güne. Hava soğuktu, hava yağmurluydu, hava karlıydı, toprak buz gibiydi, beton soğuktu. Bizim ise elimizden bir şey gelmiyordu; çünkü milletçe hepimiz enkazın altındaydık. Kime sorsam kimse yemek yiyemiyor, kimse sıcak yatağına girmek istemiyor. Herkes üşümek, yağmurda ıslanmak ve aç kalmak istiyordu.  Bu kadar gün geçmesine rağmen umutla bekleyen insanlar hâlâ enkazın başında yardım bekliyordu. Şurada bir çocuk ve annesi var, şurada…

Devamını Oku
YAŞAM 

SÖYLE ZAMAN

Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında, dedik. Su akarken testiyi doldurmalıyız, dedik. Zamanla her şey geçer, dedik. Zaman her şeyin ilacıdır, dedik. Dedik de… Dedik… Siyah beyaz fotoğraflarda teker teker eksilirken biz, sohbet kokan masalarda bir bir azalırken dostlar, hep yarınını düşledik. Hep yarın dedik, yarın dedik, yarın… Oysa dün de bugün de yarındı. Bizler yarını düşünürken bugünü yaşayamadan yitirdik. Dün ise zaten geçip gitmişti. Günaydın, iyi günler, iyi geceler, iyi akşamlar diyerek hep güzel dileklerde bulunduk. Her anına anlamlar yükledik. Saatlere, günlere, aylara, yıllara böldük, bu yetmedi, bir…

Devamını Oku
POLİTİKA 

KASIM’IN 10’U

Çocukluğumuzda “Gözleri denizlerden mavi, bakışları güneşten sıcak.” diye başlardık dizelere. Oysa güneşten sıcak bakışlar, hüzünlü ve soğuk bir kasım ayına bırakmıştı kendini. Masmavi gözler ise fırtınalı ve yağmurlu bir denize… Yıl bin dokuz yüz otuz sekiz, mevsimlerden sonbahar, aylardan kasım, günlerden perşembe ve saat dokuzu beş geçe… Bir feryat kopmuştu Anadolu’nun bağrında. Çanakkale’den, Conkbayırı’ndan, Anafartalar’dan, Sakarya’dan, Kocatepe’den duyulmuştu bu feryat. Bu feryat: “Gitme Ata’m, daha çok erken!” diyordu. Sessizlik karışmıştı sararan yapraklara, hüzün kaplamıştı toprağı, kuşlar bile sessiz uçmuş, bulutlar kararmış ve güneş çok erken batmıştı o gün ülkeye. Ve…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

OYSA BİZLER YALNIZCA TÜRKÜLERDE SEVDİK “KARA”YI

Ekmeğin adı “KARA” olur mu hiç? Umudun adı “KARA”? Sevginin adı “KARA”? Gözyaşının adı “KARA”? Ellerin adı “KARA” olur mu hiç? Oysa bizler yalnızca türkülerde sevdik “KARA”yı… “Karadır kaşların, ferman yazdırır”, “Kara gözlüm, ben bu elden gidersem” derken… Oysa “KARA”, hele ki bugünlerde BARTIN olmakta. Kimi yeni evli, kimi nişanlı, kimi yeni baba olduğu için; kimi ise umuda yolculuk yapmak için çeker kurayı. Her madencinin kaderidir kura çekmek… Yüzlerce metre yer altına inmek… Ekmek kapısının onun ecel kapısı olduğunu bilerek, her gün bunu yapmak ve eli yüzü kömür karasıyla gün…

Devamını Oku
YAŞAM 

SONBAHAR NEDİR; HAZAN MI, HAZIRLIK MI?

Kimine göre en güzel mevsimdir sonbahar. Kimine göre hüzündür. Kimine göre yalnızlıktır. Kimine göre biraz yazın sıcağından, biraz kışın soğuğundan… İnsanoğlu anlamlandırmıştır mevsimleri, sonbahara da “hazan” demiştir. Oysa bilmez ki “hazırlık”a açılan kapılardan biridir. Silkinip sonbaharın gelişini izlemek gerek, hem de tüm güzelliğiyle. Eylül sonbaharın kapısını açtı ve içeri girdi. Ağaçlar yapraklarını yavaş yavaş dökmeye, kuşlar göç etmeye başladı. Cırcır böceğini bilmem ama bütün yaz çalışan karıncalar yuvalarına son erzaklarını taşımakta. Belli ki onları uzun bir kış bekliyor. Evin damlarını –eskisi gibi olmasa da– kırmızı renkle süsleyen salçaların mis kokusu…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

İLK ŞAİR, İLK ŞİİR

Onu yıllar önce ilk kez, kuzenimin kitaplığının tozlu raflarında görmüştüm. Parmaklarımı kitapların üzerinde gezdirirken çıkmıştı karşıma. Sanki “Beni seç” diyordu. Parmak izlerim kitaplığın raflarında kalsa da elimi uzatıp almıştım onu. O, okuduğum ilk şiir kitabıydı. Böylece ilk şairle tanışmıştım o an, o raflarda. Kapağındaki fotoğrafa baktım, Ümit Yaşar Oğuzcan’dı o. Sonra da kitabın sayfalarını araladım ve ilk şiirle tanışmıştım böylece. Bir ayrılık şiiriydi bu… “Rıhtımda/ bir beyaz gemiydi ayıran onları/ kadın güvertedeydi, adam rıhtımda/ şimdi unuttum yüzünü kadının/ adamın gözleri aklımda. // Kana bulanmış bıçaklar gibi/ uzun kirpikleri ıslaktı/ adam…

Devamını Oku
YAŞAM 

YOL ÜSTÜNDEKİ HİKÂYELER

Yolunuz düşerse bir gün bir yerlere hiç çekinmeden gidin, sizi karşılayacak elbet birileri olur, buna her zaman inanın ve yola çıkın. Biz de inandık ve yola çıktık. Akdeniz’in mavi kıyılarından Alanya-Manavgat kıyı şeridi derken kendimizi bir anda Toroslara doğru yol alırken bulduk. Antalya’nın Elmalı ilçesinin Tekke köyünde kalacak bir ev arıyorduk. Kimin aklına gelirdi ki, Adana’dan gelip de onun misafiri olacağız diye. Yeşil gözleriyle, kendine özgü şivesiyle, yöresel kıyafetiyle karşılamıştı bizi. Kerpiçten yapılmış bir asırdan büyük, tek başına yaşadığı evinde bizi ağırlamıştı. Adını sorduğumda “Meyrem” dedi. Ben de “Meryem” dedim.…

Devamını Oku
YAŞAM 

‘İLHAN İREM’Lİ ŞARKILAR

Çocukluğumuzun şarkılarıydı, söylediği şarkılar. Naif ve ince sesiyle tanıdık onu bizler. En çok da ‘Tarık Akan’lı filmlerin sesiydi o. Tarık Akan’ın o derin bakışına eşlik ederdi İlhan İrem’in “Boş Ver Boş Ver Arkadaş” şarkısı. ‘Keşke’ler sardığında bizi, pişmanlıklar sıralandığında “Yazık Oldu Yarınlara” diyerek dinlemedik mi? Telafi edemediğimiz hatalarımızın ardına bakarken kayıp giden zamana hayıflanmadık mı, vurulacağımızı bilerek “Sazlıklardan Havalanan” ürkek kuşlar gibi değil miydik? Konuşamadığımız, haykıramadığımız, çaresiz kaldığımız anlarda kaçımızın boğazında düğümlenmedi sözcükler? O, “Konuşamıyorum” demedi mi? Kendimizi anlatamadığımız, etrafımızdaki insanların bizi dinlemediği zamanlarda gözlerimizle konuşarak “Anlasana” demedik mi? Zamanın…

Devamını Oku