EDEBİYAT KÜLTÜR-SANAT 

EROTİK KURGU / ZEVK Mİ, YOKSA SADİSTLİK Mİ?

Yani esas soru şu: Neden bu kitap ve benzerleri şimdi ilgimizi çekmeye başladı?” – Lori Perkins, ‘Elli Yazardan Grinin Elli Tonu

Hayatın içinde keşfedilmeyi bekleyen birçok duygu, birçok da farklı yol var; ama bu keşif serüveninin ilk durağı kesinlikle bir insanın kendi ruhu ve kendi dünyası. Farklı renklere ve oluşumlara yönümü çevirdiğim şu günlerde; çevremdeki herkes, özellikle de kendi hemcinslerim bana hep şu soruyu soruyor: “İpek, ‘Grinin Elli Tonu’ gibi bir kitap okumak ve bir film izlemek istiyorum, lütfen bana yardımcı ol!

Bu ilgi ve merak beni mutlu etse de bu sorunun “fısıltılı ve oldukça da sessiz bir tonla” sorulmaya çalışılması oldukça tedirgin edici. Yaşadığı toplumda giyiminden işine, yaşayış tarzından konuşmasına kadar sürekli eleştirilere ve şiddete maruz kalan kadınlarımız bir yönden ve ilgiden daha oldukça sert ve manipüle edici bir darbe yiyor: Erotizmden ve erotik yaratımlardan!

BYRONİK KAHRAMAN PROTOTİPİ VE CHRISTIAN GREY!

Size müstehcen kitapların kahverengi kâğıt poşetlere konduğu günlerin geride kaldığını kimse söylemedi mi?” (Sylvia Day)

Erotik kitaplara kadınların büyük bir ilgiyle ve hayranlıkla yaklaşmasının temel sebebi kitaptaki karakterlerin, özellikle erkek karakterlerin hem ruhsal hem bedensel hem de fikirsel olarak büyük bir titizlikle oluşturulması. Özellikle ‘Elli Ton’ serisinin yazarı Erika Leonard James’in tüm dünyada fırtınalar estiren, son beş yılın en çok konuşulan ve tartışılan kitap karakteri olan Christian Grey, tüm kadınların hayallerini süslüyor, isteklerinin ve dilsiz bırakmak zorunda kaldıkları fantezilerinin sesi, çığlığı oluyor.

Christian Grey ve erotik romanlardaki diğer isimler, “byronik kahraman” prototipi çizerler. İlk olarak Lord Byron’un ‘Childe Harold’un Kutsal Yolculuğu’nda karşımıza çıkan “byronik kahramanlar”; Oxford Sözlüğü Edebiyat Terimleri’nde “cesurca küstah ama toplumdan kendisini soyutlamış, sosyal normları gurur duyarak küçümseyen ama isimlendirilememiş bir günahtan dolayı acı çeken” olarak tanımlanmıştır.

Diğer bir deyişle, bu tip kahramanlar, mükemmel bir fiziksel güzelliğe sahiptir. Karakter olarak da dünyevi zevklere düşkün, entelektüel, karşı cinsi etkileme hamlelerinde oldukça başarılıdırlar. Christian Grey ile iyice popüler olan byronik kahramanların kadınlar tarafından bu denli arzu edilmesinin bir diğer sebebi de bu karakterleri elde etmenin kolay olmaması. Mükemmelliği ve mutlak kontrolü hayatlarında ilke olarak edinen byronik kahramanlarımızın kalplerindeki en açılmaz kilitleri sadece kendinden emin, cesur ve hayatta doğru hamleler yapmayı bilen kadınlar açabiliyor.

Neden bu kadar çok kadın Christian Grey’e âşık oldu? Neden bu yoğun takıntı?” (Jennifer Sanzo)

KADINLARIN ELLİ TONU

Ben bu satırları yazarken ‘Grinin Elli Tonu’nun satışları yirmi milyonu geçti ve E. L James, Comic Con’dan Casto’ya kadar her yerde kitaplarını imzalıyor!” (Katharine Sands, New York Times)

Erotik kurgu edebiyatına baktığımız zaman bu türdeki kitapların genel olarak kadın yazarların kaleminden çıktığını görüyoruz. Kadınların aşkta ve cinsellikte söz sahibi olmalarını isteyen bu yazarların en popüleri hiç şüphesiz ‘Elli Ton’ serisinin yaratıcısı Erika Leonard James.

– Erika Leonard James –

Hikâye ve anlatım açısından mükemmel kitaplar okuma doruğuna erişebilmiş her okuyucu, erotik kitapları okurken eminim ki bu romanları daha az akıcı ve daha az lezzetli bulacaktır. Zaten bu tarz kitaplar yazan yazarların çoğu iyi bir edebiyat yapmaktan çok, erotizme edebiyatın içinde öyle ya da böyle bir kapı açmaya çalışıyorlar ve bu kapıdan birçok kadının korkularını geride bırakıp içlerine bastırmak zorunda kaldıkları tüm arzuları keşfederek girmelerini istiyorlar.

Bu kitabı yazmamdaki en büyük sebep, kadınların kendilerini Anastasia’nın yerine koymasını istememdi.” (Erika Leonard James, Writer Magazin)

EROTİZM VE BEYAZPERDE!

Erotizm, edebiyatta duyurduğu ayak seslerini daha da yükselterek film sektöründe de duyurmaya devam ediyor. Amazon Prime, Netflix, HBO gibi birçok uluslararası yayın kuruluşu artık yayın akışı içerisine erotik senaryoları almaktan asla çekinmiyor!

YASAK MEYVE EN TATLI OLANDIR: GASPAR NOÉ!

İçerisinde kan, sperm ve gözyaşı olan filmler çekmek istiyorum!” (Gaspar Noé)

Çağdaş Fransız sinemasının en asi ve en sınır tanımayan çocuğu olan Gaspar Noé, Paris’te felsefe ve sinema eğitimi almış bir senarist ve yönetmendir. Belirli bir izleyici kitlesi Noé’yi gökyüzündeki en parlak yıldızlardan biri gibi görürken, diğer bir kitle onu yerden yere vurup film sektöründe bir utanç olarak görüyor. Filmlerinde kanı, gözyaşını, çıplaklığı akıl almaz boyutlarda kullanan, bunu estetik bir ifadeden çok, en doğal ve olağan haliyle izleyiciye sunan Gaspar Noé; birçok sinema eleştirmeni tarafından erotik film senaristinden çok, pornografik bir yönetmen olarak görülüyor olsa da onun erotizme bakışı birçok farklı detaya dayanıyor. Ben de şu sıralar Gaspar Noé’ye ve filmlerine fazlasıyla kafa yordum. Noé filmlerinin insan psikolojisini temele alan bir erotizme dayandığını keşfettim.

– Gaspar Noé –

Gaspar Noé, filmlerini yazarken ve çekerken “voyeuristic” yaklaşımdan sıklıkla yararlanıyor. Voyeurizm; cinsellik anında izlenme ve rahatsız edilme riskinden alınan cinsel hazzı ifade eder. Noé’nin filmlerinde bizi sanki gizli üçüncü bir göz karşılıyormuş gibi hissederiz. Bu göz, “voyeuristic” gözdür. Bu yaklaşım, Freud sayesinde tanıştığımız “skopofili” (scopophilia) tanımına dayanır. Freud, bakmayı ve bakma hazzını temel bir içgüdü olarak görür. Noé filmlerinde de bu bakış, derin bir hazdan gelir.

DÜZENİN DÜZENSİZLİĞİ

Kendi zevklerimle bağ kuramayan hiçbir filme imza atmak istemiyorum.” (Gaspar Noé)

Sınırlara ve kurallara bağlı kalmadan, düzenin içindeki düzensizliklere, görünenin ardındaki en karanlık gölgelere dokundurmalar yapan Noé, yine erotizmin doruklara çıktığı ‘Irreversible’ filmini acı çeken insanlara psikolojik bir terapi yaratmak için oluşturduğunu dile getiriyor.

En çok tartışılan filmlerinden biri olan ‘Love’da ise Elektra adlı bir karakter kurguluyor. Bu karakterde de Freud’un ‘Elektra Kompleksi’nden izler var. Elektra Kompleksi; çocuğun ebeveynlerine, özellikle de kız çocuklarının babasına karşı beslediği duyguların, fantezilerin ve ölçüsüzlüklerin toplamıdır. Filmin bir sahnesinde Elektra karakterinin babasıyla oldukça sorunlu ve kompleksi bir ilişkisi olduğu dile getiriliyor. Erotizm ve psikolojinin ironik bir harmanı daha.

ZEVK Mİ, SADİSTLİK Mİ?

Birçok insan, erotizmi hayatın bir parçası olarak görürken birçoğu da erotizme bir hastalık ve sadizmin bambaşka bir boyutu olarak yaklaşıyor. Ben bu alanda yer edinmeyi başarabilmiş bir kadın yazar olmak istediğimi belirtirken, son sözü siz okuyuculara bırakıyorum. Ve hepinize toplumun yürümek zorunda bıraktığı yollardan çok, kendi arzularınız ve benliğiniz ile çizdiğiniz yepyeni yollar diliyorum…

‘Elli Ton’un yayınlanmasından memnunum; çünkü sırlarımızın isimlendirildiğini görmeye ihtiyacımız var. Zevklerimizin elbette bir bedeli vardır; ama bu bedel asla zekâmızı, bilgeliğimizi, toplumsal duruşumuzu, itibarımızı kaybetmek değildir. Aksine, bu bedel, içimizdeki bütün bu kimliklerimize yeterince yer olduğuna cesurca karar verebilmekte saklıdır.” (Melissa Febos, New York Times)

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar