TANRI EVİ TİYATROSU
Kilise mumlarını andıran bir incelikte ona olan özlemimden yanıp tutuşuyordum. Çelimsiz ve buruşuk isimsiz alkoliklerin damağında kalan şarap tadı gibi özlüyordum onu. Sokaklarda geziyordum, “Özlem nasıl yiter?” gibisinden aklıma sorular soruyor, ona kavuştuğum anı zihnimde onlarca senaryoda canlandırıyordum. Yerime oturduğum sırada hangi vatkalı ceketli dev beyefendinin perspektifimden sahneyi kapattığı, müzikal başladığı anda önce hangi ışıkların yansıtıldığı, tahta basamaklardaki insancıkların kostümlerinin ne yöne uçuştuğu gibi uçsuz bucaksız hayaller silsilesi… Canım, içtenlikle sergilenen bir tragedyayı rol icabı seyretmek istiyordu. Tiyatro istiyordum. Roller, maskeler, tiratlar istiyordum. Ama aynı zamanda hayatın içindenmişçesine iyi sergilenmeliydi…
Devamını Oku