KÜLTÜR-SANAT TOPLUM 

ORHAN KEMAL’İN “IŞIK”INA BÜYÜK VEFASIZLIK

Altın Koza, Adana’nın sahip olduğu en önemli değerlerin sahiplenilmesi ve tanıtılması noktasında çok büyük bir öneme sahiptir. Filmleri, belgeselleri, fotoğraf arşivleriyle de bu kentin bir noktada hafızasıdır. Yıllarca bazı değerleri hafızalardan silmeye çalıştılar ama olmadı. Ne bu şehrin insanlarının sol göğsünün altındaki cevahirden ne de akıllardan o değerleri silebildiler, unutturabildiler. Bu bereketli topraklara ismini veren Orhan Kemal’in adının içinde hiçbir şekilde yer almadığı bir kültür-sanat festivali acaba ne kadar anlamını bulabilirdi? Maalesef bu kent yıllarca Orhan Kemal, Yılmaz Güney ve nice değerlerin yok sayıldığı içi boş festivallere de âdet yerini…

Devamını Oku
POLİTİKA 

CHP’Lİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ VE ADANA ALGISI

Yalan, bu ülkenin tarihinde hiç bu kadar gerçekmiş gibi söylenmedi. Algı operasyonları hiç bu kadar zirveyi görmedi. Hedef gösterme, ayrıştırma, basın ve sosyal medya üzerinden linç kampanyaları, tetikçilik öyle korkunç bir hale getirildi ki… Vicdansızlık, ahlaksızlık, rezillik, gerekirse hırsızlık bile utanması gerekenler tarafından utanmazca ve cansiperane savunulmadı. Ekranlar ve gazetelerin dönmek için tutulmuş köşe başlarında kadrolu tetikçiler… Ne doğa, ne tohum, ne toprağın umurunda olduğu, gelişmişlik ölçüsünün betonla ölçüldüğü, yoksulluğun bir virüs gibi yayıldığı, yozlaşmanın, ahlaki erozyonun büyüdükçe büyüdüğü bir altüst oluş içinde Cumhur İttifakı dışındaki belediyelerden hiç elini çekmeyen…

Devamını Oku
POLİTİKA 

VARLIĞI HİÇLİĞE ADANANLAR

“Gel gör halimiz yaman!/ Haramiler, bezirgânlar elinden/ Aman, el aman!/ Kesilmiş mümkünüm, çarem/ Vay ne hal olmuş vatan!” – Enver Gökçe Tarihi bir yıkım mı yaşıyoruz ya da değerlerimizi mi yitiriyoruz? Gittikçe daha da katılaşıyor, yetmiyor, insanlıktan mı çıkıyoruz? Yolumuzu şaşırmadık ama her defasında gidip bir duvara çarpıyoruz sanki. Bütün aykırılar hain, bütün muhalifler vatan düşmanı, bütün farklı düşünen kim varsa hepsi ya dış güçlerin adamı ya da terör işbirlikçisi! Öğrenciye burs ver, onu da okul bitince icraya ver. Aldığı bursla yetinemeyene “Elinize dizinine dursun”, işsizlikten yakınına “Devlet herkese iş…

Devamını Oku
POLİTİKA 

‘UNUTUŞUN KOLAY ÜLKESİNDEYİZ’; AMA UNUTMAYACAĞIZ!

“Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin/ unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz/ ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından/ ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım/ durmadan düşünüyorum/ ne kadar çok öldük yaşamak için.” – Onat KUTLAR Sene 1997… Konya-Ereğli Karayolu’nda tanker şoförünün uyuması sonucu meydana gelen katliam gibi kazada, çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu 48 kişi diri diri yanarak ölmüştü. Dönemin Diyanet İşleri Başkanı hemen açıklama yaptı: “Onlar şehit!” Ne garip, değil mi? Yaşarken üç kuruş değer verilmeyen insanları ölünce hemen şehit ilan etmek. Ve unutmak… Ne çabuk unuttuk, değil mi, bayrak…

Devamını Oku
POLİTİKA 

‘EY, HER ŞEY BİTTİ DİYENLER!..’

Bir kara yazıydı alnımızdaki… Yaşamalıydık, yaşanmalıydı, yaşanacaktı. Yoksulun evi başına yıkılacaktı. Enkaz altında can pazarı… Genci, yaşlısı, çocuğu, kadını hep birlikte kopacaktı bu yalan dünyadan. Tabutlar önünde devlet büyüklerimiz halka seslenecekti: “Bu felaketler bizim için büyük bir imtihan!” Azrail, neredeyse depreme bile gerek kalmadan, ha yıkıldı ha yıkılacak diye beklenen evlerde yaşayan yoksulların üzerinde dolaşıyordu. Oysa yokluk olmasa ne işi vardı o kadar insanın o evlerde… Üstelik de devlet kapılarına dayanmışlardı kaç kere ellerinde dilekçelerle evler çürük diye… Ardından yine bir afet gelecekti. Devlet büyüklerimiz yine gidecekti çaresizliğin kol gezdiği…

Devamını Oku
POLİTİKA 

‘KAN SIZIYOR BİR HALKIN DİNMEYEN UĞULTUSUNDAN…’

“Bütün haklı kavgalarında bu dünyanın/ dövüştüm diyebildiğim zaman./ Okudum bütün kitapları, bütün şiirleri yazdım./ Ve topladım bütün dillerin en güzel sözlerini,/ sıraladım tek bir sözlükte./ Bütün mayınları, bütün dikenli telleri/ ayıkladım sınırlardan./ Ve bir tek zorba çıkamadı önüme./ Bu dünyada acı çeken tek bir insan yoktur,/ diyebildiğim zaman./ İşte o zaman ölebilirim./ Toprağımda bir çığlık olur da büyür/ yaşama sevincim.” – Ahmet ERHAN İçinizde iğne ucu kadar insan sevgisi yok. Gençleri sevmiyorsunuz. Onlar da sırf bunun için bu ülkeden gitmek istiyor. Cebinde bir lirası olmayan gençlerden geçilmiyor caddeler sokaklar. Sizin…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ZİFİRİ BİR KARANLIĞA DOĞRU KOŞAR ADIM

Yönetilemeyen bir pandemi, bölünmek istenen barolar, çevre katliamları, ölümler, muhalifleri hedef göstermeler, havuz tetikçileri eşliğinde linç kampanyaları derken zifiri bir karanlığa doğru koşan ve gittikçe yalnızlaşan bir ülke… “Paralel baro” düzenlemesi apar topar meclisten geçiyor, bunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru reddediliyor ve ne gariptir ki tüm baroların genel kurulları iptal ediliyor. Belki de yandaş Metin’i kurtarma operasyonu; ama öyle demiyorlar işte. Halk sağlığını düşünüyorlarmış (!). Gerekçe pandemiyle mücadele… Ayasofya’da; gericiler, “En güzel sarığı biz saracağız, en güzel cübbeyi biz giyeceğiz” diyen sapık tarikat şeyhleri, cumhuriyet rejimine meydan okuyanlar,…

Devamını Oku
POLİTİKA 

HER YERDE ÇÜRÜME, HER YERDE YALAN!

Vaka sayıları yalan, işsizlik verileri yalan, büyüyen ekonomi yalan… Kredi borcunu ödeyemeyen öğrencilere devlet eliyle icra gönderilirken, üniversite yönetimlerini bile aile şirketine döndürdüler. Ve salgın kasıp kavurmaya, her alanı vurmaya devam ederken, en ön safta mücadele eden sağlık emekçileri tükenmekte… Gece nöbete giderken evde yalnız bırakmak zorunda kaldığı iki çocuğu yanarak ölen bir hemşire düşünün… Eğer sağlıkçıların 7/24 ücretsiz kreş taleplerine kulak verilseydi, o iki çocuk ölmeyecek, Fatma Hemşire, ömrünün sonuna kadar yaşayacağı bir acıya mahkûm olmayacaktı… Alınmayan önlemlerin, keyfiyetin, işverenin kâr hırsının ölümlere zirve yaptırdığı bir ülkeyiz. En insani…

Devamını Oku
POLİTİKA 

EBRU

“Elbet bir bildiği var bu çocukların/ kolay değil öyle genç ölmek/ yeşil bir yaprak gibi yüreği/ koparıp ateşe atmak.” – Hasan Hüseyin KORKMAZGİL Göz göre göre öldürüldü. Yetmedi; ne hainliği kaldı, ne teröristliği… Kimi “Geberdi”, kimi “Leş”, kimi “Ateşi bol olsun” dedi. Ondaki yüreğin zerre kadarının nasip olmadığı bir güruh o kirli dili hiç bırakmadı. Kötülük, örgütlü kötülüğe dönüştü. Örgütlü cehaletin, düşmanlaştıran bir ayrıştırmanın toplumu ne hale getirdiği adalet arayan bir insanın ardından yazılıp çizilenlere bakıldığında bile net şekilde görülüyor. Şeyh Edebali değil miydi, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen?…

Devamını Oku
POLİTİKA 

YOLUN NE KADAR AÇIK SENİN, SEVGİLİ YURDUM?

Parası olanlar özel hastanelerde test yaptırıp tedavi olurken, yoksullar, orta gelirliler hastane kapılarında perişanlığını sürdürürken, yetmedi ölümle yüz yüze bırakılırken, cami koruma derneklerine Diyanet eliyle 29 milyon lira aktarılıyor. Salgında bilmem kaçıncı dalga, kaçıncı pik, artan vakalar, korku filmi gibi hastanelerde can verenler, yetersiz önlemler eşliğinde müjdeli bir haber vermekten söz ediyor birileri. Bir yangının tam da ortasındayız ve bu ateş gittikçe büyüyor. Üniversite mezunları işsiz… Öğretmen, hemşire, mühendis, mimar, yeni mezun avukat bile işsiz. İşsiz gazeteci sayısı da gün geçtikçe artıyor. Pandemiyle birlikte işini kaybedenler, artan yoksulluk, adaletsizlik, kaygıları…

Devamını Oku