POLİTİKA TOPLUM 

BİR DE BÖYLE DÜŞÜNELİM

Sizleri ne kadar rahatlatır bilmem ama ülkenin ve dünyanın gidişatını düşünüp efkârlanırken ulaştığım bir sonuç, bana iyi geldiği için sizinle paylaşmak istedim: “Dünya, insanlar gitgide kötüleşmiyor, onlar zaten hep kötüydü!” Evet, “Allah razı olsun, gerçekten içimizi rahatlattın!” dediğinizi duyar gibiyim. Ama bir şeyin hep kötü olması, gitgide daha kötüleşmesinden iyidir. İnsan yaşayanların en korkuncu, en canisi, en tehlikelisidir. Hayvanların vahşiliği, doğaları gereği hayatta kalma mücadelesinden gelir; tok bir hayvan, zevkine başka bir hayvanı parçalamaz. İnsan ise ego-süperego çatışması yaşayıp hırslarıyla canavarlaşan, zekâsı ve fiziksel özelliklerini, planlı-programlı en tehlikeli şekilde kullanabilen…

Devamını Oku
POLİTİKA 

30 AĞUSTOS HER ZAMANKİNDEN DAHA KUTLU OLSUN!

Yokluk, açlık, sefalet ve özellikle de cehaletle yıllarca süren savaştır Büyük Taarruz. Ülkemizi hedef alanların birlik olduğu, düşmanlara karşı yalnızca ‘vatan aşkıyla, imanla, inançla’, sadece ‘yurt sevgisi, milli egemenlik ve bağımsızlığın devamı’ için verilen kahraman bir mücadele ve bu ülkenin bir avuç toprağına kurban olan binlerce vatansever ve binlerce evladın yazdığı ‘gerçek’ destandır. 30 Ağustos, Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasından sonra, ülke topraklarının geri alınışını temsil eden gündür ve ‘Zafer Bayramı’ olarak bu yıl da kutlanacaktır, hatta bugün, 102 yıl sonra, her zamankinden daha büyük coşkuyla kutlanmalıdır. Neden mi? İnsanlar sahip…

Devamını Oku
POLİTİKA 

DEMEK Kİ NEYMİŞ?

Hayatta hiçbir konuda fanatizmi sevmiyorum. İnsanın herhangi bir konudaki sevgi ve beğenisini ölümüne yaşaması ve başkalarına zarar verecek şekilde savunması bana hep çok saçma gelmiştir. Türkiye’de futbolun da bu mantıkta taraftarlarının oluşu belki beni bu spordan hep uzak tuttu. Önceki gün akşam ilk defa, oynanmayan bir maç; doğrusundan ayrılmayan ve konu ‘Atatürk’ olunca birbirine kenetlenen futbol taraftarıyla, çizgisinden sapmayan futbolcuları ve her ne olursa olsun omurgalı, dimdik duruşuyla Türkiye’nin gerektiği anda her ülkeye meydan okuyabileceğini gösteren kulüp yöneticileriyle beni ve birçoğumuzu çok mutlu etti. En son, filenin yıldızları; kendilerini eleştiren…

Devamını Oku
TOPLUM 

DÜNYA KIZ ÇOCUKLARI GÜNÜ

Doğumu her zaman sevinçle karşılanmaz, bazılarınca erkek çocuk mutluluk verirken “Keşke, tüh, bir dahaki erkek olsun inşallah!” denerek hayata başlayandır kız çocuğu… Rüyada bile ‘erkek çocuk’ hayırlı haberken kötü haber olarak yorumlanandır kız çocuğu… “Kızını dövmeyen dizini döver” sözünü söyleyen atalardan gelen nesil, kendini kızının namusunu korumaya adar. Bunun için ne mi yapar? Döver, söver, sindirir, ezer; kendi hemcinslerinden kendi kızını sakınır, ne de olsa evinin namusudur kız çocuğu… Kız okumaz, yazmaz, öğrenmez; doğurganlık yaşı gelince baba ocağından gidecektir nasılsa, bir evi çekip çevirecek, eğitimi anasından alsın yeter! Hatta kendisi…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

TABİAT ANA ÇOK ÜZGÜN

Ben yüzyıllık bir çınarım. Köklerimin uçları yerin altına doğru, onlarca yılda uzandı; dallarımın her biri ayrı bir yılı uğurladı. Binlerce insan yazın gölgeme sığındı, binlerce kuş, dallarıma yaptığı yuvada yavrusunu doyurdu. Minik serçeler benim dalımdan ilk kanatlarını çırpıp hayata uçtu, binlerce arı, dallarımın arasında kovanlarını doldurdu. İnsanlar doğdu, ömrünü bitirdi, öldü; bense yaşadım. Ta ki oteller, köprüler yapılacak diye ateşe verilip yakılana kadar. Dallarım cayır cayır yanarken ormandaki yoldaşlarımın yanışını görmekti asıl yüreğimi yakan. Saatler içinde orman yok oldu, saatler içinde ‘bir tarih’, ‘bin hayvan’, ‘bin ağaç’, ‘bin ömür’ kül…

Devamını Oku
ÖYKÜ 

HAYALLER ‘KESİLİR’ Mİ? KESİLİRMİŞ…

Bir koku insanı ısıtır mı? İlkokuldaydım, kışın eve üşüyerek girince annemin yaptığı mis gibi çorbanın kokusu resmen beni ısıtırdı. Oldukça uzun mesafeden yürüyerek geldiğim evde donan parmaklarımı çıtırdayan sobaya yaklaştırırdım; insanın ellerini hissetmemesi ne kötü bir his… Hemen ısınsın da benim olsunlar diye acele eder, üstüne de çorbamı içince sıcacık olurdu bedenim… Sonra kimse tutamazdı beni. Önce dışarı koşar, kar-çamur demeden mahalle arkadaşlarımla top oynar; akşam da annemin dizine koyardım başımı. Sobanın ve annemin sıcağında saçım okşanırkenki huzurum… Bir gün ailesiyle akşam oturmasına gelen arkadaşım Ahmet beni o halde görünce…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT YAŞAM 

GÜLE GÜLE GİT, ERKİN BABA…

Erkin Koray benim çocukluğumdu. Ben çocukken evdeki ablalarım, ağabeyim hep onu dinlerdi; onların sevinci, hüznü, isyanı, mutluluğu şarkılarıyla yaşaması tabii ki beni de etkiledi, ben de çok sevdim onu. Gençliğimde, sevgiliyi onu dinlerken düşündüm: “İnan ki senden başka/ Senden başka/ Hiç kimse yok içimde!” Aşk elimde patladı, Erkin Baba’mla isyan ettim: “Mavi boncuk taksan da/ Irmak olup aksan da/ Şahin olup uçsan da/ Sorular var kafamda/ Sevda mısın, bela mı?/ İyi misin, fena mı?/ Bilemedim bunları/ Melek misin, şeytan mı?” Ankara’da Hard Rock Kafe’de onu izlerken gitarıyla yaşadığı aşkı hepimize…

Devamını Oku
YAŞAM 

KENDİNİ VE HAYATINI SORGULAMAK

Haydi, bugün ‘kendini ve hayatını’ eleştirme günü olsun. Açın güzel bir müzik, uzatın ayağınızı, şunları bir düşünün bakalım: – Küçükken hayal ettiğin ‘sen’ misin, hayal ettiğin yerde misin? – Yere sağlam basabilip, her şeye inat kanatlarını takıp özgürce uçabildin mi? Uçtun da kanadını kırdılar mı, yoksa uçmayı denemediğin için pişman mısın? – Kalbin, atarak seni mi yaşatmaya çalıştı, sen mi kalp atışını hissederek, şükrederek yaşadın? Yaşamak kalbin atması değil, yüreğin coşmasıysa şu ana kadar hayatta mı kaldın, gerçekten ‘yüreğinle’ mi yaşadın? Hayatının ve kendinin değerini bildin mi? – ‘Sevmek’ hep…

Devamını Oku
ÖYKÜ 

PAMUKTAN DAHA BEYAZ HAVİN

Simsiyah uzun gür saçları, upuzun kıvrık kirpikli çimen yeşili iri gözleri, dolgun kiraz dudakları, uzun boyu ve kıvrımlı düzgün vücuduyla Havin, öyle güzeldi ki! Mardin’in küçük bir köyünde doğmasa; kanatlarını takıp yılbaşı defilelerinde tek adımı trilyon olan hatunlardan teki de o olabilirdi. Ama o, köyde doğmuştu ve muhtemelen nenesi, dedesi ve diğerleri gibi ‘doğduğu yerde ölecek’ insanlardandı; küçük bir dünyada kapalı, kendi içinde evlenen, çoğalan, ektiğini yiyip sağdığını içen, zamanı gelince de ölen. Köyünün yer aldığı ülkenin gerçeklerinden bihaber, hırssız, belki küçük ama ‘daha mutlu’ bir dünya… 15 yaşına girdiği…

Devamını Oku
POLİTİKA YAŞAM 

ON İKİ GÜN ÖNCE

“Annnnneeee, anneciiimmm; noolur, kurtar beniiiii, annee, yardım et bana, annnneeeeee!” Yine aynı rüyayla fırladı uykusundan, yüreğinin atışı yatağını sallıyordu sanki; ağlayarak başucundaki suya uzandı ama elleri öyle titriyordu ki, su dolu bardağın düşüp kırılma sesine kocası fırladı: – Hanım, iyi misin, ter içindesin yine? ‘İyilik, mutluluk, umut, huzur, vicdan’. İçindeki hayata dair tüm güzellikler yok olmuştu tam on iki gün önce… Onu doğurduğu günü hatırladı. Saatlerce çektiği doğum sancısı sonrası onu kollarına aldığı an, o koku, cennetin kokusu bu olmalıydı; o sıcaklık, göğsünün üstünde hissettiği, onunla birlikte atan o kalp;…

Devamını Oku