YAŞAM 

“DÜN GECE SEN UYURKEN!..”

Sevgilim;

Dün gece sen uyurkenLale Müldür’ün ‘Destina’ şiirini anımsadım birdenbire.

Sen uyurken dün gece”, çok düşündüm dünleri ve bugünleri.

Dünlerden bugünlere kalanları ve bugünlerden yarınlara kalacak olanları…

Bir temmuz kararnamesi hazırladım hissel içtihadımda “sen uyurken dün gece”; insanları yazdım bir bir, insan davranışlarını kaleme aldım.

Not ettim kelime kelime.

* * *

Sevgilim;

Dün gece sen uyurken” ben on dokuz yıldır oturduğum evden taşınıyordum bir diğerine.

Taşındığım evin duvarlarına baktım “dün gece sen uyurken”, uzun uzun.

Son bir kez, yattığım odadaki ranzaya, tül perdeye, “çalışma” masama…

Dün gece” o evdeki anılarımı topladım gün gün, hafta hafta; “sen uyurken”.

Henüz derli toplu olamamış anılarımı bir bir…

* * *

Sevgilim;

Dün gece sen uyurken” yalnız başıma kalamayışlarımın bana hissettirdiklerini düşündüm.

Düşünmek, düş kurabilmek için yalnız kalabilme özgürlüğü olmalıydı insanın.

Bu özgürlüğü kısıtlanmamalı, bu özgürlüğüne dair isteklerine, tercihlerine saygı duyulmalıydı.

Dün gece sen uyurken”, sevgilim, ben bunları düşünüyordum ve yazdığım her yazıya yeni anlamlar yüklüyor, her bir cümledeki hissi yeniden yaşıyordum.

Ruh değişikliğimin esaretiydi bu ve ben bu esaretten hoşnuttum.

* * *

Sevgilim;

Aslında bu ruh değişikliği bana yabancı değildi.

Ben bu ruh değişikliğinin bir benzerini bundan üç yıl önce de yaşamıştım.

O zaman koordinatlarım Akdeniz’den İtalya’nın Abruzzo’suna değin değişmişti, yarım seneliğine.

Çukurova’da yanaklarımda hissettiğim Torosların karını altı ay boyunca Abruzzo’nun Gran Sasso’sunda iliklerimde hissetmiştim.

Hüzünlerimi, sevinçlerimi, umutlarımı, gözyaşlarımı bavuluma doldurup bir eylül sabahı uçup gitmiştim bu coğrafyalardan diğerine.

Belki de o değişiklik yaşamım boyunca, insan seçimimdeki en büyük kıstas değişikliği de olmuştu, sevgilim.

Bugün bunu daha iyi görebiliyorum.

Ve bu kıstas değişikliğinin bir benzerini bugün yine yaşıyorum, muhtemelen yarın yine yaşayacağım.

* * *

Sevgilim;

Dün gece sen uyurken” ben bir o âlemde bir bu âlemde gezinip duruyordum.

Kartallar şehri L’Aquila’nın kanatlarında bir altı ay, öncesinde ve sonrasında bu coğrafyalarda –belki– bir ömür…

Şimdi o iklimlerden topladığım deniz kabukları var odamda ve beni olgunlaştıran Avrupa kentlerinden koparıp getirdiğim kartpostallar.

Hepsini yan yana dizdim, bazısını kitaplarımın yanına koydum.

Küçük küçük oyuncaklar gibi kaç gündür oynuyorum onlarla; çocuklar gibi neşe doluyum.

* * *

Sevgilim;

Sen belki düş görüyorsun şimdi, bense o “düşlerin” içindeyim kaç zamandır.

Bilmem, beni görüyor musun şu an düşünde, oralarda bir yerlerde uçarı bir çocuk olarak oyun oynuyor olmalıyım “oyuncaklarımla”.

Bilmem, işitiyor musun beni, mutluluk kahkahaları atıyor olmalıyım oralarda bir evin bir odasında.

Bilmem, hissedebiliyor musun yürek atışlarımı, kalbimin heyecandan titreyişi geliyor mu oraya kadar?

Haydi, söyle, sevgilim.

* * *

Sevgilim;

Dün gece sen uyurken” heyecan da mutluluk da uçarılık da hepsi bir aradaydı bende.

On dokuz yıldır oturduğum evden taşındım “sen uyurken dün gece” ve şimdi kendi odamda, kitaplarımın, kartpostallarımın, deniz kabuklarımın arasında sana bu yazıyı yazıyorum.

Lale Müldür ne güzel yazmış:

Dün gece sen uyurken/ yüreğim bir yıldız gibi/ bağlandı sana/ işte, bu yüzden/ sırf bu yüzden/ yeni bir isim verdim sana:/ Destina

Şimdiyse, sevgilim, sen uyurken şimdi; “çiçeklere su veriyorum” temmuzlu bir Akdeniz akşamında.

Ve “yaşamının gizini veriyorum sana”.

Uyandığında seninle olacak.

________________________________

Not: 12 yıl önce yazılmış bir yazı…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar