KÜLTÜR-SANAT 

KOMİK ŞEYLER, HÜZÜNLÜ ŞEYLER VE DENİZ KAVUKÇUOĞLU’NUN ARDINDAN…

Evet, neden olmasın? Aslında gülünecek bir hayattı onunki. Yalnızca kendi hayatı değil, yetmiş üç yıllık hayatına giren tüm insanlar; o insanların hayatları da komikti. Albay babası, paşa amcası, kayınpederi, onların eşleri, Günnur… Tümü de komik yaşanmış hayatların gülünç figürleriydi. Birden gülmeye başladı. Ne zamandır ilk kez böylesine içten, böylesine yüksek sesle gülüyordu.” – Deniz Kavukçuoğlu, ‘Komik Şeyler Yazmak

Şair Kemal Burkay’ın şiirinde söylediği gibi, şehrimize “bir film gelir” belki, “bir güzel orman olur yazılarda” ve iklim değişip “Akdeniz” olur, ardından bizler “gülümseriz”.

Benim yazı iklimimin gerçek anlamda “Akdeniz” olması, yaşadığım kente kitap fuarının gelişiyle başladı. 2007 yılının son günlerinde şehrin dört bir yanındaki reklam panolarında Çukurova Kitap Fuarı’nın ilanını görmüş ve çok heyecanlanmıştım. 2008’in Ocak ayından itibaren ve her yıl aynı takvimde gerçekleşen fuar etkinliği, imza günleri, yazar söyleşileri, kitap kokusu eşliğinde geçirilen vakitler… Ruh iklimimi de Akdeniz etmişti.

Yirmi üç yaşımın başında, o kıpır kıpır halimle her gün –zaman zaman da üniversitedeki sınavlarımın ardından– yayınevlerinin stantlarında, o kitap senin bu kitap benim arşınlamıştım koridorlarını fuar alanının.

Adana’ya o yıl kitap fuarı gelmişti, iklimimiz bir anda değişip Akdeniz olmuştu ve biz gülümsemiştik.

‘YAŞADIĞIM GÜZELLİKLER KARŞILAŞTIĞIM OLUMSUZLUKLARA ÇOK DAHA AĞIR BASTI…’

Çukurova Kitap Fuarı’nın gerçekleştiricisi TÜYAP’ın Kültür Fuarları Koordinatörü’ydü Deniz Kavukçuoğlu. Edebiyat iklimimizin Akdeniz olduğu günlerde Kavukçuoğlu’nun da sayfaları artık eşlik etmeye başlıyordu takvim yapraklarımıza. O yıllardan itibaren hem çıkardığı kitaplardan hem Cumhuriyet gazetesindeki yazılarından okudum onu, düşünce serüvenimde yol arkadaşım oldu.

Deniz Kavukçuoğlu kimdi?

1943’te İstanbul’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini İstanbul’da yaptı. 1963’te Almanya’ya gitti. Tübingen, Heidelberg ve Nürnberg’de ‘felsefe’, ‘tarih’, ‘ekonomi’ okudu. 1970’ten sonra Almanya’nın çeşitli kentlerindeki özel kuruluşlarda yönetici olarak çalıştı. Hamburg’da üç yıl öğretim görevlisi olarak görev yaptı. Sıkıyönetim dönemlerinde yirmi iki yılı zorunlu olmak üzere toplam otuz yıl Almanya’da yaşadı.

Anılarını anlattığı ‘Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı?’ (2002) ve ‘Sen Vatan Haini misin Baba?’ (2003) kitapları Türk siyasi ve sosyal tarihine ışık tutması açısından önemlidir.

Kavukçuoğlu, yirmi iki yılı zorunlu olmak üzere toplam otuz yıllık Almanya günlerinden sonrası için şunları söylüyor:

Ben yurduma geri döndüm. Geri dönüşümde, içimde yıllardır biriken özlemlerimin de payı vardı hiç kuşkusuz. Döndükten sonra hep olumsuzluklar mı yaşadım? Kesinlikle hayır! Yaşadığım güzellikler karşılaştığım olumsuzluklara çok daha ağır bastı. Yeniden kavuştuğum, kavuşabildiğim yurdumda kalıcı arkadaşlıklar, paha biçilmez dostluklar ve mutlu bir yaşam kurdum.

HÜZÜNLÜ AMA BİR O KADAR DA UMUT DOLU…

Sen Vatan Haini misin Baba?’ kitabı için kadim dostu Erdal Öz, şöyle diyor:

‘Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı?’ adlı ilk anılar kitabında Deniz Kavukçuoğlu bir çocuktu, yeniyetmeydi. İkinci anı kitabı ‘Sen Vatan Haini misin Baba?’, Türkiye yurttaşlığından atılmış, vatansız kalıp anayurduna bir türlü dönemeyen yetişkin bir yazarın, Avrupa’nın çeşitli kentlerinde geçen sürgünlük anılarını dile getiriyor. Her zaman edebiyatın temel taşlarından biri olan hüzün, yurt özlemi içinde kıvranan yazarın satırlarına öylesine sinmiş ki. Dramatik, hatta trajik diyebileceğim birtakım yaşantıları dile getirirken bile, ironik, yer yer komik ayrıntıları öylesine güzel sahneliyor ki Kavukçuoğlu. Bazı bölümleri okurken bir Çehov mizahı inceliği yaşadım. Kendini bir serüven tadında okutan bu kitabın ardında, geleceğin usta bir romancısının görüntüsü var.

Dili güzel Deniz Kavukçuoğlu ‘Deniz Bitti’, ‘Komik Şeyler Yazmak’, ‘Canım Acıyor Baba’ ile öyküde; ‘Zarife’, ‘Onu Ben Öldürdüm Leonardo’ ile romanda değerli eserler verdi.

Cumhuriyet’teki yazılarını ‘Akıntıya Karşı / Milliyetçilik Üzerine Aykırı Yazılar’, ‘Tarih Her Sabah Yeniden Yazılır’, ‘İnsan Suretleri’, ‘Umut: Sosyalizm’ kitaplarında topladı.

Farklı türlerde ‘Kedi Gülüşü’, ‘Geçmişten Günümüze Moda’da Gezinti’, ‘Hüzün Adasında Bir Köy’ kitapları bulunuyor. Dünya caz tarihi üzerine bir kitap hazırlığındaydı…

– Deniz Kavukçuoğlu –
Divan Adana, Ocak 2017

GÜLÜMSEYEREK HATIRLAYACAĞIM…

Erdal Öz’ün deyimiyle “çektiği onca sıkıntıya, acıya karşın, her şeyde tat bulmasını, her şeyden zevk almasını bilen müthiş bir keyif adamı” Deniz Kavukçuoğlu ile her kitap fuarında bir araya geldik, çoğu kez söyleştik. Son söyleşimizi 2017’nin Ocak ayında gerçekleştirmiştik.

2018’de Cumhuriyet’teki ‘Pano’ köşesinde son olarak şunları yazmıştı:

Evde düştüm, sağ kalça kemiğim kırıldı. Bugün de tekerlekli sandalye ve yürüteçle hareket edebiliyorum. Ayakta duramıyorum, uzun süre oturamıyorum. Sürekli yakınlarımdan birine muhtacım. Şimdiye kadar yaşamadığım bir durum bu. Okuduğunuz bu yazı, Cumhuriyet’teki son yazım. 1996 yılında Sevgili İlhan Selçuk Ağabey’imin çağrısıyla yazmaya başlamıştım Cumhuriyet’te. 22 yıl boyunca gazetemizin ilkeleri çerçevesinde yazdım. Bu yıllar boyunca hem gazete içinden hem de gazete dışından çok sayıda dost edindim.

30 Mayıs günü ölüm haberini, yazar Metin Celal duyurdu.

Seksen yaşında hayatını kaybeden Deniz Kavukçuoğlu’nu hep o müthiş bir keyif adamlığıyla ve gülümseyerek hatırlayacağım.

Toprağına ışıltılı yıldızlar yağsın…

‘KIRGIN UMUTTA, KEDER TORTUSUNDA; YILMA, DOĞAN GÜNÜ BEKLE…’

Bugün uğurlayacağımız Deniz Ağabey’i yine bir Kemal Burkay şiiriyle yolcu edelim:

Kırgın umutta/ keder tortusunda/ acıda, zehirde, pusuda/ yılma/ doğan günü bekle. // Çünkü tutar bir erik ağacı sunar sana/ doğan gün/ Van Gölü’nden bir sabah/ bir kıvılcım, bir titreşim/ bir tutam Akdeniz/ Süphancı bir serinlik/ ve genç bir gerinme/ usulcacık saç hışırtıları/ bir dudaktan buğulanan sıcaklık/ tutar getirir/ doğan gün/ öpücük gibi konar gözlerinde bir melodi/ sevgilin gibi dokunur parmaklarına bir kedi/ ve kavga ve zulüm ve ateş/ hep birlikte örülen bir türkü/ güzel yapmak için, güzel olmak için/ çünkü hayat dönen, kıvrılan/ yanan bir ibrişimdir/ tutar getirir/ doğan gün.

Fotoğraflar: Başar ŞEKER

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar