YAŞAM 

CEMRELER CEMRESİ GÖKLERİN ALTINDA ‘ELDE KALDI NEŞE’

Elde var hüzün” diyen şiir üstadına selam yolladık ilkin, “kahkaha kuşları”nın yaldızlı çırpınışlarından kanat yaptık kırık ruhumuza; ardından şairin “gençliğiyle” yüzleştik, “başıboş dalgalarıyla” savrulduk sahilde sağa sola, yeri göğü inlettik “tumturaklı gazelleri”yle.

Acı veren hüznü gerilerde bıraktık. Tabiatın cemreler cemresi bu saatinde “Elde kaldı neşe” dedik: “Elde kaldı umut”, “Elde kaldı sevda”, “Elde kaldı yarın”…

Ve “Elde kaldı gelecek”…

Çok günah işledik.

Bir “çağ yangını”na sebep olduk.

Yandık, kavrulduk.

Ve aynı soruyu sorduk kendimize sürekli:

Masum muyduk?

* * *

Cemreler cemresi göklerin altında “Elde kaldı neşe” demeyi sürdürüyoruz şimdi.

Günahlarımızdan arınıyor muyuz, bilmiyoruz; günahlarımızdan bir gün arınacak mıyız, bilmiyoruz.

Cemrelerin merhametine sığınıyoruz sadece, cemrelere itaatkârız…

Önce havanın, sonra su ve toprağın cemrelerle birlikte bizi bağrına basıp –belki de– bağışlamasını bekliyoruz.

Öyle tutkuluyuz, öyle istekli.

Hatta öyle şairaneyiz ki…

Gökkuşağında bir çiçeğiz. Ufuk olup usul usul dağları öpüyoruz. Aydınlığa gebeyiz en karanlık anlarımızda. Yağmur olup yağıyoruz inceden inceye. Bazen damla damlayız, bazen ufak ufak.

Ve günler dönüşürken bahara her çiçekte bal arısıyız; üretken mi üretkeniz… Cemre düştü düşecek. Hatta düştü havaya, şimdi ise düşüyor suya.

Öyle hevesli ki…

Ve öyle bağışlayıcı…

* * *

Cemreler…

Baharın müjdeleyicisi…

Yedişer gün arayla değdiriyor dudaklarını memesine tabiat ananın.

Emiyor süt beyaz berraklığını ve her sene tertemiz bir başlangıç diliyor tanrısından…

Tertemiz ve günahsız ve hatta cennetlik…

Cemreler cemresi bir ateş, cemreler cemresi bir kor ki doğayı ısıtacak.

Doğa ısınmaya başladı.

Doğa ısındıkça da şairler önce “cemreviye” dizip baharı müjdeleyecekler bize, cemreviyelerse ardından “bahariye” olup kaside kaside baharın ak göğsünden içe doğru süzülecekler.

Bahar geliyor, doğa değişiyor, çiçekler açıyor, kelebekler uçuşuyor.

Bu mutluluk, şairlerin dizelerinde de dile gelmeyi sürdürüyor, yüzyıllardır olduğu gibi:

Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden/ yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak/ sevincinden titreyerek./ Yılda bir kere kendini verir toprak/ yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan.

* * *

Söyleşir/ biz bu tenhalarda/ ziyade gülüşürdük” diyen şiir üstadının “kahkaha”ları hâlâ kulaklarımızda.

Cemreler cemresi müjdelerse kırık ruhumuzun en derinliklerinde şimdilerde baharı bekliyor.

Ve yine aynı soru:

Şiirler şiiri ve şairler şairi yüreğimiz gerçekten o kadar masum mu?

Masum muyuz her birimiz?

Her gece kan ter içinde uykularımızdan uyanıyor muyuz biz de – tıpkı o hüzünlü şarkıda ifade edildiği gibi?

Günahkâr kim?

Eller mi, yoksa çağ yangınında bize neşe veren güller mi?

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar