YAŞAM 

BALKON BEKLEYİŞLERİ

Kadın, avaz avaz bağırdı; kaba sesiyle sokağı inletti. (Ben biramı yudumlarken günü bitirmenin sevincini yaşamaya çalışıyordum.) Adam kibar ve üsluplu bir sesle cevap verdi: “Bu konuyu yöneticiye iletmeniz, halletmeniz iyi olur, hanımefendi; ben de bu konuda ne yapacağımı bilmiyorum.” Adamın sesi çok kibar, medeni ve rahatlatıcıydı. Beni o ses çok rahatlattı (biramdan bile çok), özlediğimiz, medeni bir ses tonuydu… Sanırım çemkiren kadını da rahatlattı; çünkü karşılık vermedi. Sanırım onun da özlediği buydu: Medeni bir ses! Sanırım hepimizin özlediği bu: Medeni bir ses tonu! * * * Medeniyeti özlüyoruz. Çünkü medeniyet…

Devamını Oku
YAŞAM 

‘ORMANLARIN GÜMBÜRTÜSÜ’, ‘ŞAFAĞIN DEĞİRMENİ’ VE HARLI TEMMUZLAR

Temmuz sabahı, geceden kalma serinliğini usulca bırakıyor omzumuza. Güneş henüz yakmaya başlamamışken kuş sesleriyle uyanan bir sessizlik hâkim ovada. Az ileriden çam kokuları geliyor. Çocukluğumun yazlarına götüren bir koku bu… Biraz poyraz, çokça iyot kokuyor. Yine beni çocukluğuma götüren o türküdeki “ormanların gümbürtüsünü” daha bir işitiyorum eriştikçe çamların derinliklerine. Adım adım ilerliyorum “ormanlardan aşağı” doğru… Orman beni çağırıyor, çam kokuları çocukluğumu getiriyor bana. İyot kokulu, poyraz kokulu çocukluğumu… * * * Temmuz sabahı serin serin tenimizi okşarken “Günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni” diye başlayan bir şiir, yazın orta yerinde…

Devamını Oku
HABER YAŞAM 

YAZ DİYE BİR ŞEY VARDI: IŞIK, RÜYA VE BİR TUTAM HÜZÜN

Kumda yürürken iz bırakan ayaklar, güneşin alnımıza dokunduğu o ilk sabahlar, içi serin karpuz dilimleri, suda yankılanan çocuk çığlıkları, balkonlarda unutulmuş sandalyeler, akşamüstü gölgeleriyle sessizce uzayan saatler… Yaz, takvimden çok daha fazlasıydı. Bir his, bir anı, bir bekleyiş… HERKESİN YAZI BİR BAŞKA Kimi için denize açılan bir yolculuktu yaz; kimi için köye dönmek, toprakla yeniden konuşmaktı. Kimi bir kitap sayfasında bulurdu kendini, kimi bir kasabanın çay bahçesinde. Ve kimileri de, sadece gökyüzüne bakıp içini serinletmeye çalışırdı; hiçbir yere gidemeden, gitmek isteyerek. Hazirandan başlayan o sihirli yolculuk, temmuzla derinleşir, ağustosla soluklanır,…

Devamını Oku
YAŞAM 

HAYALET DİLİMLER

Sevdiğim şeyleri alt alta yazsam, hallice bir liste olur. Başkalarının sevdiklerine benzemez (neyse ki), biraz kendime has, özellikli şeylerdir. Bir şeyi kolayca sevmediğim halde, anı yaşarken oluverir birkaç şey ve bir bakmışsın sevivermişim. Yaktığım ateşin içinden kıvılcımlar uçuşur, alevler aniden çoğalıp yükselince sağa sola kaçışırlar. Toplu kıvılcım firarı gibi olur. Hangisine bakacağıma karar veremem, bir o yana kayar bakışlarım, bir diğer yana. Sonra nasıl olursa içlerinden birini seçerim, döne döne sönünceye kadar takip ederim. Bazı kıvılcımlar, benim onları seçmemin hakkını verirler, uzun süre parıldar, çok yukarılara çıkar ve zirvede sönerler.…

Devamını Oku
YAŞAM 

İNSANIN HALLERİ

İsmin beş, maddenin üç hali vardı. İnsanoğlu ismin en çok yalın haline yakışıyordu. Tekilliğin, eksiz ve bağsızlığın gücünde tamamlanıyordu. Ve insan ham bir maddeydi. Maddenin üç halini de benliğinde taşıyordu: Katı, sıvı, gaz… Halden hale geçerken değirmende öğütülen buğday misali, sapından, çöpünden ayrılarak kendinin en verimli ve bereketli haline dönüşüyordu. Çocukluk; bazen bir erik ağacı, bazen bir asma dalı, bazen de unutulmuş sandığımız uzak bir hatıraydı.  Hiçbir zaman yakalayamayacağımız hızlı bir tren gibiydi. Çocukluk; elimizden kayıp giden, ardından bakakaldığımız uçan balonumuzdu. Çocukluk, çocukluğumuz… Henüz insanın maddeye dönüşmediği, ilk özdü. Çocukluk…

Devamını Oku
HABER POLİTİKA YAŞAM 

BİR DAL ZEYTİN, BİR YUDUM SU, BİR PARÇA UMUT

– Yaşamı savunmak sadece bir hak değil, aynı zamanda bir yurt görevidir. Bazen bir yasa yalnızca kelimelerden ibaret değildir. Bazen bir kanun teklifi; bir dal zeytini, bir yudum suyu, bir parça umudu tehdit eder. Ve bizler, hâlâ toprağın kokusunu bilenler, ormanın gölgesinde serinlemiş olanlar, sabahın çiyiyle büyümüş otların sesini duyanlar… Bizler biliriz: Doğa sustuğunda geriye sadece suskunluk kalır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmek üzere gündeme alınan ‘Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’, doğayı ve yaşamı bir kez daha sınayan bir eşiğe getiriyor bizi. TEMA Vakfı ise…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR ZAMANLARIN BABALARIYDI ONLAR

Babam, kahverengi paltosu olan adamlardandı. Kışları soba başında sessizce gazete okur, yazları serin sabahlarda radyonun başına otururdu. Onlar konuşmadan öğrettiler. Bir baba, ekmeği ikiye bölerken hayatı da ikiye bölüyordu: Bir yarısı çocuklarına, diğer yarısı ülkesine… Ben, babamın nasırlı ellerinde hem alın terini gördüm hem de bastırılmış bir isyanın sessizliğini. Gaz lambasının titrek ışığında okuduğu kitaplar bazen Nâzım’ınkilerdi bazen Orhan Kemal’inkiler. Biz, o sayfalar arasında fark etmeden büyüdük; kitapların içinde bir halkın rüyaları vardı. Çocukken anlamazdım. Neden her 1 Mayıs sabahı erkenden çıkardı evden? Neden bazı geceler eve hüzünle döner, gömleğinin…

Devamını Oku
YAŞAM 

AH, SEVGİLİ BAYIM!

Siz sevgili bayım, pembe çiçekli elbiselerin altına saklanmış darmadağın ruhlu kadınları tanıyamazsınız. Duvarlarla konuşmaya alışmış, kavanoz kapaklarını kendi elleriyle açmayı öğrenmiş olanları da… Çocukluğundan beri tüm resimlerine bacası tüten evler ve sapsarı güneşler çizen kadınlara yurt olamazsınız. Siz, bayım, cumartesi geceleri ve pazar sabahlarını yatağında yalnız başına kucaklamış kadınlara sığınak olamazsınız. Tüm evlerin ışıkları pırıl pırıl yanarken gecenin karanlığında, kendi mumuyla evine güneş olan kadınları korkutamazsınız. Asıl siz, bayım, antidepresanların yalancı sarhoşluğuna teslim olmamış, acısını ve yarasını kimselere tutamak yapmamış, evinin bahçesindeki mezarlıkta tüm ölüleriyle korkmadan sabahlayan kadınlardan korkmalısınız. Siz,…

Devamını Oku
YAŞAM 

HİÇ

İnsanlar ‘olmak’ için ne yapar? Kendini inşa mı eder, canının istediği gibi kurgulayıp uydurur mu? Peki, insan kendini inşa ederken hangi malzemeyi kullanır? Hüzün, neşe, acı, şehvet, sadakat, dürüstlük? Yüzlercesi sıralanabilir. Peki, ya neyle yükselecek bu insan denen bina? Harç olmadan ne kadar yükselecek? İnsan, Yüce Yaradan’ın “Ol” deyip olmasıyla düşer ana rahmine ama insanın olması, gözüne bir avuç toprak atılıncaya kadar devam eder. “Oldum” diyen ham yemişlerin en acısıdır. Yaşarken “Öldüm” diyebilense yaşamın en üst basamağındadır. Ve insan bir yolcudur. Yolda olanınsa “olmak”la ilgili bir derdi yoktur. Ben de…

Devamını Oku
HABER KÜLTÜR-SANAT NOSTALJİ YAŞAM 

ZAMANIN YAPRAKLARI: SAATLİ MAARİF TAKVİMİ ÜZERİNE BİR HATIRLAYIŞ

Türkiye’nin gündelik yaşamında bir zamanlar neredeyse her evde, her dükkânda, her duvarda karşılaşılabilen; yalnızca zamanı değil, bilgeliği, alışkanlıkları, duaları ve umutları taşıyan küçük bir rehberdi Saatli Maarif Takvimi. Çoğu zaman mutfağın kapısında, bazen de sobanın hemen üstünde, bazen bir çiviye asılmış şekilde takılı dururdu. Her sabah güne onunla başlanır, ilk iş olarak bir yaprak koparılırdı. O tek yaprakta, bir günün özeti gizliydi adeta. BİR TAKVİMDEN FAZLASI İlk olarak 1870’li yıllarda benzer örneklerle başlayan bu kültür, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Maarif Vekâleti –bugünkü Milli Eğitim Bakanlığı– öncülüğünde resmi bir hal aldı. Ancak…

Devamını Oku