TOPLUM 

KAN KAYBI, AN KAYBI…

Toplumun ya da bireyin durumunu ölçecek kriterler “eşitlerin mukayesesine” bağlıdır. Gerilik neyi bildiğinin farkında olmamaktır. Buna bilmediğini bilmemek durumu denir. Bireyin kendine dönük hareketinin toplumsal olarak karşılığı da bilişsel düzeyin artması durumudur. İnsanın iki tür ölümü olabilir: Birisi “kan” kaybından, diğeri ise “an” kaybından. Yükselmenin yolu kendi omzuna basmaktan geçer. Sonrası omzundan bakan bir dev olmaya doğru gidiştir. Başkalarından üstün olmamız önemli değildir. Önemli olan dünkü halimizden üstün olmamızdır. İnsanı inançları değil; neyi, neden ve nasıl inanç haline dönüştürdüğünü bilememesi geriletir. Bilgiyi inanca dönüştürmeden edinebilmek temel bir altyapı sorunudur. Bilmeden…

Devamını Oku
POLİTİKA SPOR TOPLUM 

SPORDA ŞİDDETE KISA BİR BAKIŞ

Sporun tarihi insanoğlunun tarihi kadar eskidir. Yaşam başladığı o dakika itibariyle spor da başlamış oldu. Sporun müsabakalar halinde yapılmaya başlanması aynı zamanda kurumsallaşmasının ve bir endüstri olarak kabul görmesinin önünü açtı. Spor dallarıyla ilgili takımların kurulması liglerin oluşturulmasına zemin hazırladı. Bu liglerin organizasyonu devlet eliyle oluşturulan federasyonlara devredildi. Temel amaç, bireyin sağlığı baz alınarak toplumsal ve toplumlararası psikolojinin de iyileştirilmesiydi. Gelinen noktada sporun amacına ulaştığını söylemek yanlış olmayacaktır. Fair-play (adil oyun) ruhuna uygun olarak davranmak, centilmenlik, takım halinde hareket ederken bencil duygulardan arınmak ve kazanmak kadar kaybetmenin de bir erdem…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

SICAK SU SOLCULUĞU YA DA BİR ARPA BOYU YOL

Türkiye’de sol hareketin tarihi ekseni hiçbir zaman kaymamıştır. Çünkü Türkiye’de sol hiçbir zaman olmamıştır. Bu iddialı bir söylem gibi görülebilir. Ancak sol derken neyin kastedildiği çok önemlidir. Sosyal demokrasi mi? Sosyalist demokrasi mi? Sosyal demokrasinin başlangıçta kapitalizmin yarattığı eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı hedeflemesine rağmen tarihsel akış içinde kapitalizme eklemlenmesi tesadüf değildir. Sosyal devlet hedefi, devlet kapitalist kurallarla oynadığı sürece mümkün olmamıştır. Zaten kapitalizmin neden olduğu eşitsizlik ve adaletsizlikleri liberal demokratik sistem içinde kabul edilebilir düzeye indirmeyi amaçlamak yeni bir ideoloji olarak sunulsa da hiçbir orijinal yanı yoktur. Emekçiler, ezilenler ve sömürülenler…

Devamını Oku
TOPLUM 

MEDENİYET–TUVALET METAFORU

M.Ö. 2334 – M.Ö. 2279 yılları arasında Mezopotamya’da hüküm süren Akad Kralı I. Sargon, sarayında 6 adet tuvalet ve buna bağlı kanalizasyon sistemi yaptırdığında insanlık tarihine damga vurduğunun farkında mıydı? Mısır’da bilinen ilk özel tuvalet, M.Ö. 2890 – M.Ö. 2636 yılları arasına tarihlenen Saqqara’daki ev şeklinde tasarlanmış mezarlarda bulundu. Mısır inanışlarına göre hayat için gerekli olan yeme, içme, tuvalet gibi ihtiyaçlar ölüm için de gerekliydi ve bu sebepten bazı mezarlarda tuvalet ve banyo gibi öğelere yer verilirdi. Hindistan’da M.Ö. 3500’lü yıllarda İndus uygarlığında çok iyi tasarlanmış tuvalet ve kanalizasyon sistemleri…

Devamını Oku
ŞİİR 

İNŞAAT YA RESULALLAH

İmarsız binaya olur vereni Betondan çimentodan çalan adamı Rüşveti helali hoş gören âdemi Başımıza getirip evliya yaptık.   Dine siyasete alet edeni Servetini sebepsiz zenginlikten olanı İtibardan tasarruf olmaz diyeni Sırça köşklerinde padişah yaptık.   Düşme muhannetin eline düşme Üzerine atılan toprağı eşme Halkın üzerinden taklalar aşma Gören gözlerine kör demesinler Üzerine yağan kara yaz demesinler.   Yazda yaprak döken fidana döndük Bahar kahrımızı çekmiyor artık Enkazda ezilen birer cesettik  Toprak ölümüzü saymıyor artık.

Devamını Oku
ŞİİR 

BELKİ BİR GÜN

Bir gün anlayacaksınız sokakların dokusunu, alın terinin kokusunu, insanların bazısını, çocukların hepsini neden bu kadar çok sevdiğimizi…   Bir gün anlayacaksınız kömür yüzün yapısını, kalpteki umudun ezgisini, namuslu insanın çizgisini, peynir ekmeğin ikisini neden bu kadar çok sevdiğimizi…   Bir gün anlayacaksınız aç midenin sesini, rüzgârın nefesini, uçurtmanın hevesini, eldeki gülün gayesini neden bu kadar çok sevdiğimizi…   Bir gün anlayacaksınız aydınlığın ülküsünü, âşıkların türküsünü, yıldızların çizgisini, doğan günün algısını neden bu kadar çok sevdiğimizi…   Belki bir gün…

Devamını Oku
POLİTİKA 

TİMOKRASİ

“Yumurta dıştan bir güçle kırılırsa yaşam son bulur, içten bir güçle kırılırsa yaşam başlar; zira sahih düşünceler hep içten gelir.” – İbn-i Rüşd SAHNE DEMOKRASİSİ – BATI Aristoteles’e göre Atina demokrasisinin kurucusu, ünlü yasa koyucu Solon’dur (640-559). Solon’un, mutlak oligarşiyi yıkıp halkın köleleştirilmesine son vererek, halkın seçtiği üyelerden oluşan bir yargı sistemi kurmasıyla kendinden sonraki demokratik yönetimlere ilham verdiği söylenir. Aristoteles, en üstte yer verdiği halkın, iyi bir anayasaya sahip olmasının, vatandaşı “egemen güç” haline dönüştüreceğini iddia etti. Oysa iyi anayasa tek başına hiçbir zaman bu sonucu doğurmamıştır. Roma İmparatorluğu…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

UZUN İNCE BİR YOL / SİVİL İTAATSİZLİK

“En iyi devlet, hiç yönetmeyen devlettir.” – Henry David Thoreau “Sivil İtaatsizlik” doktrini Amerikalı Henry David Thoreau’ya (1817-1862) ait bir öğretidir. Meksika Savaşı’nda, Amerikan hükümetinin köleliği yaymayı amaçladığını sezen Thoreau, hükümeti mali bakımdan desteklememek için kelle vergisini ödemeyi reddeder ve hapse girer. Bu olay, Thoreau’yu ‘Sivil İtaatsizlik’ isimli makalesini yazmaya kadar götürür (1849). Öğretide Meksika Savaşı’nın önemli bir yeri vardır. Başkaldırının felsefesi bağlamında “Amaçlarla tutarlı ve etik bir başkaldırı olanaklı mıdır?” diye sorar Albert Camus. Ahlaklı bir tutarlılık olanaklı olmakla birlikte eylemin sonuca ulaşması açısından yeterliliği tartışma konusudur. Sivil itaatsizlikte,…

Devamını Oku
TOPLUM 

YURTSUZ SÖMÜRGENLERİN SAVAŞI

“Gıdası kulağından olmayan, kâinatı yese doymaz.” – Hüdai Baba İnsanlık tarihinin yazımı “savaş ve barış”tan ibarettir. Bu durum bilimsel düşüncenin acizliğinden değil, bağnazlığın, kapitalizmle döllemiş ülke ekonomilerini emperyalizm canavarına teslim etmesindendir. Birbirine bağlı ekonomilerden oluşan gezegenin kaynaklarının sınırlı olması, bu kaynakların paylaşımını ve pazar payının etki alanını daha önemli kılar. Savaşlar da bu etki alanlarında gerçekleşir. Adam Simith’in ‘Milletlerin Zenginliği’ kitabında altını çizdiği klasik ekonomik doktrinde, piyasalarla ilgili olarak “görünmez el” metaforu, eğer tanrının eli ise bu elin vicdanının toplumsal fayda eksenli olması gerekirdi. Oysa kişisel (oligarklar-emperyalisler) çıkar eksenli olduğu…

Devamını Oku
TOPLUM 

PAÇ(Y)OZ

“Amerika’da Senato’dan başka yerde suçlular barınamaz.” – Mark Twain Yozlaşma insanoğlunun doğuşuyla eş zamanlı bir konu değildir. İlk insanın 150-200 bin yıl önce ortaya çıktığı düşünülürse, yozlaşmanın günümüzden daha erken bir vakti işaret ettiği söylenebilir. Yozlaşma mağarada mı başlamıştır, yoksa mağaradan dışarı çıkan insanla mı başlamıştır? Platon’un mağarasındaki insan, yanılsamaların gerçekliğine inanıyordu. Hayatın yansımalardan ibaret olduğunu düşünmesinin nedeni farkındalık düzeyi idi. Bireysel bencilikler zincirleme bir reaksiyon gibi toplumsal yozlaşmanın çekirdeğini oluşturdu. Birey ne kadar yoz ise toplum da o kadar yozdu. Yozlaşma, düzenin erk sahiplerinin hırsızlığı ile başlamaz. Bu olsa…

Devamını Oku