EĞİTİM PSİKOLOJİ 

NEDİR BU “OLGUN BİR İNSAN GİBİ DAVRAN” MESELESİ?

İnsan canlısı, büyüyebilmek ve gelişebilmek için ilk desteği anne rahminden alır. Daha sonra fiziksel, zihinsel, psikolojik ve sosyolojik gelişimi için gerekli olan desteği anne sütünden ve etrafında onun bakımını üstlenen kişilerden sağlar. Bu temel ihtiyaçların karşılanmaması ya da eksik karşılanması durumunda yaşamak için geldiği ya da fırlatıldığı bu bilinmezlerle dolu ve hep öğrenmek zorunda kalacağı dünya ile baş edebilme becerisi zayıflar. Uygun koşullarda (en azından minimum düzeyde) doğup büyüyen çocuk, zamanla bilgi ve becerisi arttıkça “kendi ayaklarının üzerinde” durma yolculuğuna geçiş evresine girer. Giremediği ya da izin verilmediği zaman göbek…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

ÇOCUĞUN İFŞASI, ÇOCUK İSTİSMARI VE “ELMALI DAVASI” ÜZERİNE

Kendimi bildim bileli çocuk istismarı ile mücadele ederim. Bütün lisans ve lisansüstü tezlerim de çocuk istismarı üzerine. “Yeryüzünde, hiçbir kara parçasında bu kadar delil ile istismarcı salınmaz” demek benim işim değil, benim alanım hukuk değil. Onu hukukçuların ilmi ve vicdanına bırakıyorum. Ama ben, “Çocukların beyanları, resimleri ve adli tıp raporları yeterlidir ve bilimseldir” diyorum. Başka söze gerek yoktur ve zaten yıpranmış olan çocuk adli süreçte daha fazla yıpratılmamalıdır. Bilmeyenlerimiz için şöyle açıklayayım: Çocuklarla çalışırken devletin profesyonellere verdiği yetki ile ‘Goodenough Harris İnsan Çiz Testi’ gibi pek çok yöntem uygulanır. Çocuk…

Devamını Oku
PSİKOLOJİ 

HAYALLERİN KONTROLDEN ÇIKMASI

“Görünen o ki hikâyeler, benim kızlarım için psikolojik olarak zorunlu. Sanki yemek yeme ve sevgiye ihtiyaç duydukları gibi hikâyelere ihtiyaç duyuyorlar. Onlara masal diyarını yasaklamak gerçekten de bir şiddet suçu olur. Aslında bu açıdan, benim çocuklarım diğerlerinden daha özel değiller. Dünyanın her köşesindeki çocuklar, benim kızlarım gibi hikâyelere bayılırlar ve ilk adımlarıyla birlikte kendi hayal dünyalarına da şekil vermeye başlarlar.” – Jonathan Gottschall, ‘Hikâye Anlatan Hayvan’ Hikâye, çocukların varoluş sebepleri halini alır. Küçük çocuklar ne yaparlar? Onlar hikâye yaratırlar. Tabii ki durum yetişkinler için farklıdır. Oyun, çocukların önünde sonunda yetişkin…

Devamını Oku
EĞİTİM PSİKOLOJİ 

ÇOCUKLAR NEDEN BİLGİSAYAR OYUNLARI OYNAR?

“Bu aptal kutusu doymak bilmeyen ticari kaygılarla körpecik beyinlere şiddet tohumları ekiyor durmadan.” Televizyon için söylenirdi bu. Şimdi onun yerini oyunlar, sosyal medya platformları aldı. Özellikle de oyunlara bakıldığında durum vahim. Çocuğa “Neden savaş oyunları oynuyorsun?” diye sorulduğunda, “Orada kendimi güçlü ve kahraman gibi hissediyorum” demişti. Doğal ortamının içerisinde çocuk, ihtiyacı olan duygularda doyurulamadığında sanal ortama daha çok eğilim gösterir. Zaten hep hatırlanması gereken husus: Çocuk ve gençler, ailelerinin ve okulun açtığı duygusal boşluğu gidermek için bu platformlara yönelirler. Peki, ne yapmalı? – Her gün en az bir saat sohbet…

Devamını Oku
PSİKOLOJİ 

İLETİŞİM KİM OLDUĞUMUZU BELİRLER

İletişim varoluşun temellerinden biridir ki bence en önemlisidir. İletişim şeklimiz yaşamdaki duruşumuzu, bir diğer deyişle “var olma tarzı”mızın göstergesidir. İletişim psikolojisini bilmeyen, bunun üzerine kafa yormayan bir insan canlısı hem sosyal-kişisel yaşam hem de meslek yaşamı içerisinde eksik ve başarısızdır. Bu başarısızlık üzücüdür ki çoğu zaman kişinin kendisinden ziyade etrafındaki insanlar için yıkıcıdır. İletişimde “çatışmacı” yaklaşımı tercih eden bir patron, öğretmen, ana-baba ile yaşamak durumunda kalan her canlı bu yapay otoriteden nasibini çok acı alır. Bu deneyim kişinin yaşama isteğini baltalar ve onu çaresiz hissettirir. Kurduğunuz iletişim şeklinde kişiliğimizin, büyüme…

Devamını Oku
PSİKOLOJİ 

HAYALET TİTREŞİM SENDROMU VE NOMOFOBİ NEDİR?

Hızla içimize işleyen teknolojik aletlere karşın geliştirdiğimiz bağ, bir bağımlılığa nasıl dönüştü? Telefonlarla hayatımıza giren, adını sinir bilimindeki Hayalet Uzuv Sendromu’ndan alan “Hayalet Titreşim Sendromu”, yani cep telefonu çalmadığı halde çantada, cepte titreşim hissettiğimizi düşünüp sürekli telefonumuza bakmamıza sebep olan sendrom. Hangimiz yaşamıyoruz ki! “Nomofobi” ise, cep telefonu ile şarjının bitmesinden veya evde unutmaktan kaynaklanan bağlantıyı kaybetme korkusu. Biz, neden bu hale geldik? Ulaşılamama kaygısı ile ulaşılabilir olma stresi arasında sıkışan ruhumuz, şizofrenik bir hal mi aldı? Pek çoğumuz hem kendine erişilmemesini hem de ulaşılabilir olmayı istiyor. Günümüzde pek çok…

Devamını Oku
PSİKOLOJİ 

NEDİR BU AFFETME MESELESİ?

Görünmeyenin anahtarını elinde tutan beş gizem vardır: “Âşık olmak”, “bir bebeğin doğumu”, “büyük sanatın tasarlanması”, “ölüm ya da bir felaketle yüz yüze gelmek” ve “insan sesinin şarkı söylerken yücelişini duymak”. İşte, bunlar evrenin cıvatalarının açıldığı, bizlerin de gizlenmiş olana anlık bir bakış atabildiğimiz durumlardır; “açıklanamaz olana dair bir açıklama” der Salman Rushdie, ‘Ayaklarının Altındaki Toprak’ta. Son zamanlarda “affetme” üzerine yeniden epey yazı çiziye rastlıyorum, ya benim gündem dışılığımdan ya da bu konunun bir zaman olduğu gibi yine gündeme geliyor oluşundan. Klasik psikoloji yaklaşımı, “affetme” kavramına iyileşmenin ya da yola devam…

Devamını Oku
EĞİTİM PSİKOLOJİ 

BAZI ÇOCUKLAR NEDEN HEP AYNI OYUNCAK İLE UYURLAR?

Yaşamından çocuk geçmiş herkes bilir ki çocukların çoğu temsilci nesnelerle uyumayı ya da onları evden veya kendilerine bakan kişilerden uzaklaştıklarında –ilk kez evden ayrıldıklarında anaokuluna başladıklarında mesela– yanına almayı ister. “Yaşamda bizi inciten ya da hoşnut eden her şeye kötülük ya da iyi niyet atfederiz.” Çocuk doktoru ve psikanalist Donald Winnicott, çocukların peluş ayı, battaniye veya yumuşak oyuncaklar gibi ayrıcalıklı nesnelere duydukları bağlılığı annelerinin (ya da annelerinin göğüslerinin) temsilcisi olarak kullandığını iddia eder. Ancak kültürlerarası farklılık noktasından baktığımızda Japon çocuklar, Amerikalı çocuklara kıyasla, böyle nesnelere daha az eğilimlidirler – Türkiye’de…

Devamını Oku
TOPLUM 

YAKAMADIĞINIZ CADILARIN TORUNLARIYIZ!

Kadın, kimsenin canı istediğinde kolunu bacağını söküp atacağı plastik oyuncak bebek değildir. “Kadının beyanı esastır”ın romantik şiirsel bir cümleden ibaret, gerçek dünyada karşılığı bulunamayan, erk katli “Kol kırılır yen içinde kalır” felsefesinin hüküm sürdüğü çekirdek ailenin hazin acımasız bir ürünü haline gelen kadın… Tarihten bu yana her sahnede muazzam mücadele eden kadınlar, bu gidişata gür seslerle “Dur!” diyebilmeyi başarmıştır. Zaman zaman harika devrimlere imzalar atılmıştır. Şimdilerde kadın mücadelesini mahallede geçici çocuk oyunlarına benzeten, içinden kıs kıs gülen erk zihniyete iki ayrı çalışma ve çığır açıcı bir kadınla cevap vermek için…

Devamını Oku
TOPLUM 

KABİLEDEN ÇEKİRDEK AİLEYE “ME TOO” HAREKETİ

Bazı kabilelerde “kadın-erkek” yerine “anne-baba” kavramları vardır. Her kadın ve erkek, biyolojik olmak zorunda değil, kabilenin bütün çocuklarına annelik babalık eder. Sistem bunun üzerine organize olmuştur. Bu, “açık” aile sistemidir. Bizler gibi sözde gelişmiş ama özde ilkel toplumlarda “kapalı” aile sistemleri vardır. Genetik, her şeyin üzerindedir. Haliyle psikopatoloji denen ve tüm hayatın ağır aksak, eksik gedik, sakat geçmesine kapı aralayan durumun daha çocukken temeli atılır. “Kol kırılır, yen içinde kalır”, “Babadır annedir, döver de sever de”, “Öğretmenim, eti senin kemiği benim” denen, kırılmadık yeri bırakılmayan, yara bere içinde ruhlar… Demirden…

Devamını Oku