GEZİ YAŞAM 

KAHİRE-KOSOVA-ARNAVUTLUK-KUZEY MAKEDONYA HATTI – 2

Priştine’nin küçük ve oldukça şirin bir başkent olduğunu söylemiştim. Altıgen şeklinde yapılmış saat kulesi, Aziz Nikola Ortodoks Kilisesi, 1461 yılında inşa edilen Fatih Sultan Mehmet Camii, Osmanlı’nın savaş meydanında ölen tek padişahı I. Murat’ın mimarisi günümüze kadar korunmuş olan türbesi, yüksek rakımda kurulmuş bol oksijenli Germia Parkı görülmesi gereken yerler. Priştine; tarihsel olarak iki olaya ev sahipliği yapmış olmasıyla önem kazanıyor. Birincisi; Türkiye Devrimci Hareketi’nin önder komünistlerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın doğduğu kent olması, ikincisi ise Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) simge komutanlarından Âdem Yaşari’nin yanındaki 53 kişiyle birlikte katledildiği köyün Priştine’de…

Devamını Oku
GEZİ 

YALNIZLIĞIN BAŞKENTİ PRAG’DA; NÂZIM İLE, KAFKA İLE…

Bir kenti en iyi ne anlatır? Tarihi yapıları, geniş caddeleri, çıkmaz sokakları mı? Yazdırdıkları mı yoksa yaşattıkları mı silinmez izler bırakır? İçinden tren geçmeyen şehirler mi daha uzaktır yoksa bacasından dumanlar tüten vapurları olmayan denizsiz kentler mi? “Biliyorsun ben hangi şehirdeysem yalnızlığın başkenti orası” demişti ya hani Cemal Süreya, hangi ıssız ve ışıksız şehri tarif etmişti? Prag mıydı yoksa? Bugün Kafka’nın şehrinden geçtim. Çok soğuktu ve hafiften, ince bir kar yağıyordu. Karl Köprüsü’nden şehri izledim. Sivrilen kubbeli yapıların iğne iğne etime batışının lezzeti tarifsizdi. Köprü üstündeki onlarca heykelin karanlık ve…

Devamını Oku
GEZİ 

VENİ, VİDİ, VENİ (GELDİM, GÖRDÜM, DÖNDÜM) – ROMA

Neden Roma’yı gezmeliyim? Bu soruyu sorduğumda öylesine çok nedenim olduğunu fark ettim. Uzun süredir aklımda yer eden Roma’yı gezme ve keşfetme planını hayata geçirmek üzere yola koyuldum. Madem her yol Roma’ya çıkıyordu, bu kez benim de yolum Roma’ya çıksın diyerek yollara düştüm. Uzun süredir bir yere gitmek, görmek beni yeterince heyecanlandırmaz hale gelmişti ve bu kez Roma o eski heyecanı yeniden ayağa kaldıran bir kent oldu. Üç kıtada yüzyıllar boyunca süren egemenlik ve Anadolu’nun neredeyse her köşesinde Roma dönemine ait bir eserin yüzyıllar önceden bugüne ulaşması bu imparatorluğun başkentini görme…

Devamını Oku
GEZİ 

ALMANYA KIRSALINDA BİR GEZİ – II: BİLİMSEL VE ÇOKKÜLTÜRLÜ MANNHEIM

Neckar Nehri kıyısındaki evin bahçesinde otururken sormuşlardı, nereleri gezdiniz, diye Suna ve Simon. Gezdiğimiz yerleri sayarken Heidelberg’e iki kez gittiğimizi ama ikisinde de gezmeyi istediğimiz her yeri göremediğimizi, zamanın yetmediğini söylemiştik. Gülümsüyor Suna: “Romantik Alman kenti Heidelberg, gezmeye doyulamayan şehir.” Sonra ekliyor: “Heidelberg romantik şehir; ama Mannheim da bilimselliği ve çokkültürlülüğü ile öne çıkıyor.” Mannheim; Baden-Württemberg eyaletine bağlı, eyaletin ikinci büyük kenti. Kuzeyindeki Frankfurt’la (Frankfurt başka bir eyalete bağlı) güneydoğusundaki Stuttgart daha büyük kentler. Her ikisi de ticaret ve kültür merkezi. Mannheim, bu iki kentin arasında bir noktada yer alıyor.…

Devamını Oku
GEZİ 

ALMANYA KIRSALINDA BİR GEZİ – I: ROMANTİK HEIDELBERG VE ANILAR

Ankara’da ılık, güneşli bir sonbahar kendini gösterirken döndük Adana’ya, önceki dönüşlere benzemeyen duygular içinde. Nerelere gidersek gidelim bir süre sonra bizi çağıran, kendini aratan bu şehre, öncekiler gibi olmayan bir dönüştü bu. Eylülü hiç hissettirmeyen bu şehirde şimdi günlük rutinler içinde koşarken güzel geçmiş bir yazı, dolu dolu yaşanan her günün bütün saatlerini yeniden hatırlama zamanı… Artık eylül, gelecek yazı düşleme, düşünme, bekleme zamanı… Bekleme yerindeyim. ANILAR Heildelberg’e yakın, Neckar Nehri kıyısında Sunaların evinin bahçesindeyiz. Evin küçük oğlu (büyük çocuk, Niko babaannesindeymiş bir haftadır, tatilde. O nedenle bugün bütün ilgi…

Devamını Oku
GEZİ 

BÜYÜLÜ MARDİN’E YOLCULUK

“Bu yolculuk benim mülküm/ öteki bütün yolculuklar gibi/ üzerimde acıların çiğleri hâlâ duruyor/ ve aşkların usulca geçtiği bir vâdi miyim?.. belki…” – Hilmi Yavuz “Bir kez yola çıkan kişi, hep yolda kalır./ Bir kez, zaten, yersiz düşen kişi,/ artık, hep, yersiz kalır./ Yer, ancak başından beri yerde kalanın,/yerleşik olanındır: Yola bir kez düşen kişi,/ artık yerleşemez-yerden söz etmek,/ onu istemek, artık, anlamsızdır kişi için-/ yersizlik, kalıcıdır./ Kalıcı bir yer edinemeyen kişi için,/ kalıcılığın tek yeri yoldur./ Yerini yitiren/ yeniden yerleşemez.” – Oruç Aruoba Yola çıkma düşüncesi nasıl oluştu, Son Baskı’nın…

Devamını Oku
GEZİ 

ESKİ ŞEHRİN YENİ YÜZÜ

“Ben yürürem yâne yâne/ aşk boyadı beni kâne/ ne âkilem ne divâne/ gel gör beni aşk n’eyledi” – Yunus Emre “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” der Tolstoy. Zaman zaman içimizdeki uçurumun kıyısına gelip şöyle bir bakarız derin karanlığa. Kaybolan şeylerin ardından duyduğumuz üzüntüyü yeniye duyduğumuz özlem siler. Hem bir yolculuğa çıkmak hem de eski bir şehirde yabancı olmak isteği ile pusulamı bir ruleti çevirir gibi çevirdim. Rotam antik dünyanın Dorylaion’u. Önemli bir Frig kenti olan Dorylaion, Osmanlı Dönemi’nden…

Devamını Oku
GEZİ HABER 

KIRMIZI, TURUNCU VE SARININ TONLARI VE BÜYÜSÜ

Yılın en renkli mevsimi sonbahar geldi çattı. Türkiye’nin sonbaharda görülebilecek en güzel tatil yerleri arasında ilk sıralarda yer alan Kapadokya yerli turistleri bekliyor. Büyüleyici peri bacaları, benzersiz kaya oluşumları ve tarihi zenginlikleri ile ünlü Kapadokya, bu sonbahar renklerin büyüsüne tanıklık etmek isteyenler için en ideal yerlerden. Sonbaharın Kapadokya’daki büyüsü; kırmızı, turuncu ve sarının tonlarına bürünmüş peri bacalarının etkileyici manzarasıyla başlıyor. Kapadokya’nın benzersiz coğrafi yapısı burayı tüm dünyada en büyüleyici yerler arasında yer almasını sağlarken güneşin doğuşuna gökyüzünde şahitlik edilebilecek sıcak hava balonlarında adeta bir masalın içindeymişiz hissi sonbaharda rotamızı Kapadokya’ya…

Devamını Oku
GEZİ 

TANRIÇA ARTEMİS’İN İZİNDE, EFES ANTİK KENTİ’NDE…

İzmir seyahatimin son gününde, antik dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nın da bulunduğu Efes Antik Kenti’ndeyim. Efes’in koruyucu tanrıçasının mabedi maalesef günümüze ulaşamamış. Yine de şehirdeki pek çok görkemli yapıt, şaşırtıcı biçimde hâlâ ayakta. Burası sıradan bir ören yeri değil. Dolayısıyla gördüklerimiz sadece harabeler değil. Meydanlarıyla, caddeleriyle, anıtlarıyla, binalarıyla koca bir metropol bu gezdiğimiz. Şehrin geniş caddelerini arşınladıkça şaşkınlığım ve hayranlığım bir kat daha artıyor. Her şey o kadar büyük bir özenle, özveriyle inşa edilmiş ki… Kemerli kapılardan sütunlara, nişlerdeki heykellerden küçük oymalara ve bezemelere kadar müthiş bir emek…

Devamını Oku
GEZİ 

SÜZEK KANYONU’NDA KARAHİNDİBA TOHUMLARI

“Doğa zamanla doluyken şehir hayatı saatlerle doludur.” – Jay Griffiths Şehrin ortasına kocaman bir ünlem işareti gibi dikilen binaların yüksek duvarlarının gölgesinde eziliyoruz. Sisyphos gibi her gün bir kayayı yüklenip çıkıyoruz o taş yığınlarına. Gün sonunda o kaya geri yuvarlanıyor, ertesi gün yine yüklenip taşıyoruz binaların zirvesine. Bizim binalarımız Sisyphos’un dağı. Güneşe ulaşmaya çalışan İkarus’un kanatları gökdelenlere takılıp yere çakılıyor. Şehir bizi bir kısır döngüye sokuyor. İskoçya’da günün ilk ışığına “sabahın gagası” ya da horozun keskin ötüşünden gelen “günün çığlığı” denirmiş. Günün çığlığı ile bir gözü güneş, bir gözü ay…

Devamını Oku