BAŞKÖŞEDEKİ BOŞ SANDALYE
Asırlık bedeniyle tüm ailenin tarihsel belleği olan Sabiha Hanım’ı sabun kokulu bembeyaz çarşafın üzerine yatırmışlardı. Üzerine kırmızı saten yüzlü sırıtılmış ağır bir yorgan örtülmüş, derin bir uykuya dalmıştı. Yılların yorgunluğu okunan yüzü mumyalanmışçasına apak, bedeni kınından çekileceği anı bekleyen bir kılıç denli kıpırtısızdı. Geriye doğru taranan kınalı saçlarının ön kısmı dağılıp alnına doğru dökülmüştü ve alnındaki kırışıklıklarda terden kaynaklanan ışık yansımaları vardı. Kahverengi benekli buruşuk elleri yorganın üzerinde iki yanına uzanmış, parmakları ‘romatoid artrit’e bağlı olarak doğal görünüşlerini yitirmiş, Albrecht Dürer’in “dua eden eller”ine benziyordu. Sessizlik içinde bekleşenlerden zorunlu olarak…
Devamını Oku