TOPLUM 

KORONAVİRÜS GÜNLERİNİ YAZMAK, NOT ETMEK, KAYIT ALTINA ALMAK (10)

10’uncu yazı… Pandeminin ilk zamanlarında, biraz da sokağa çıkma yasaklarının olduğu günlere denk geldiği ve gündem yoğunluğu sebebiyle haftalık olarak hazırladığım bu diziyi, ‘yeni normal’ ile birlikte aylık olarak sürdürüyorum. Okurlardan önemli geribildirimler geliyor. Dolayısıyla dünya ve Türkiye’den koronavirüs temalı haberleri biriktirmeye devam ediyoruz, edeceğiz. Dünyada koronavirüs vakası sayısı 35 milyona yaklaştı, ölü sayısı 1 milyonu geçti. ABD’de ölü sayısı 210 bin civarında. Ölümlerde ABD’yi 145 bin ile Brezilya takip ediyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 2 Ekim akşamı açıkladığı bilgilere göre, Türkiye’de koronavirüsten ölenlerin sayısı 8 bin 325. DEPRESYON, PANİK…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘ÜÇ KIRMIZI GÜVERCİN, ALIN YAZIMIZI ÇİZİYORLAR IŞIKTA…’

Ağustos geldi geçti, eylül geldi geçiyor; ekim de, kasım da gelip geçecek ömrümüzden. Ve bizim; zamanı ay ay, mevsim mevsim yakalamaya çalışma gayretimiz bıkmadan usanmadan devam edecek. Aylarla özdeşleştirdiğimiz şiirler de, yazılar da mevsimlerle birlikte değişecek; sözcüklerle buluşurken kâh baharda neşelenecek, kâh güzde hüzünleneceğiz. Belki de pastırma yazı zamanında; Yunan şair Yorgo Seferis’in dizelerini okuyacak, içimizdeki zorbayı biraz olsun uzaklaştıracağız: “Battı artık akrep burcunun parlak yıldızı/ insanın içindeki zorba uzaklaştı./ Artık sevecektir bu ışıkta/ daha önce hiç sevmemiş olan./ Ve sen sayısız pencereleri açık/ koca bir evde bulursun kendini/ önce…

Devamını Oku
YAŞAM 

EYLÜL’Ü 23 GEÇE

Efsunlu bir gecenin ilerlemiş saatleri… Deniz kabuklarını düşünüyorum. Şüphesiz, şu an ıssız bir sahilde, soğumuş kumların üstünde ayla yıkanmanın keyfini sürüyordur. Dalga sesleri eşlik ediyordur onlara. Onlar da benim gibi istemiyordur gecenin bitmesini. Zaman dursun, gecenin efsunu dağılmasın, o harikulade duyguyu her daim hissedelim düşüncesindedir. Onlar da ayrımsıyordur benim gibi serin gecenin sıcacık siluetini. * * * Fakat gece bitecek az sonra. Efsunlu gece, gündüz ile eşitlenmenin mutluluğunu yaşayacak. Her ne kadar o mutluluk bir gün sürecek olsa da… Eylül; “24”, “25” demeye başladığında, gecenin uzunluğu arşınlanmaya başlanacak takvimlerde. Ta…

Devamını Oku
YAŞAM 

GİTMEK ZAMANI

Evet… Tam zamanı! Gitmenin, uzaklaşmanın… Nereye? Önemi yok… Yahut var. Susanna Tamaro gibi “yüreğinin götürdüğü yere”… Denize! Özlediğin denize! Balıklara, yakamozlara, Ernest Hemingway’ın ‘Yaşlı Adam ve Deniz’ine! İçinde “deniz” geçen her bir şeye ya da her bir yere! * * * Benim yolculuğum iyot kokuyor biraz. Bazen, balık pullarından koleksiyon yapan çocukların mutluluk sesleri duyuluyor uzaktan. Yakamoza aşkını söyleyen yelpazeler serinletiyor bunaltıcı geceyi. Aşk, özlem, deniz, meltem ve daha birçok şey, daha birçok his uyandıran sözcük yetiyor tetiklemesine bu “gitmek” isteğini. Gidip kaybolmak isteğini! * * * Bavuluma koyduğum bir…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘AÇIN KAPILARI, EYLÜL GELDİ; BULUTLARLA KUŞLARLA…’

Iraklı şair Abdülvahap El-Beyati, Nâzım Hikmet’e ağıt yaktığı bir şiirinde şunları söylüyor: “Nâzım geldi! Kim çalıyor kapıyı?/ Sürgünden döndü Nâzım, bulutlarla kuşlarla/ Ve deniz beklerken onu/ Ağaçları taşları devirdi coşkuyla/ Açın kapıları, Nâzım geldi Anadolu’ya!/ Asma kütükleri suluyor/ Zeytin fidanları dikiyor tepelere dağlara/ Ve teriyle ıslanıyor kirpikleri/ Açın kapıları, açın, Nâzım geldi!” Eylül sözcükleri topluyorum yüzyılları aşan şiirlerde, yaşanmışlıklarda. Abdülvahap El-Beyati’nin dizeleri, Nâzım’a olan ağıtı, çocukluğu, gençliği ve Paris akşamüzerleri: “Gülüm, nasıl da yaşlandı Paris/ Oysa ben çocukluğumu yaşıyorum hâlâ/ Uğraşım gezginlik ve türküler yakmak/ Yeryüzünde, tüm yalnızların akşamında.” Ve…

Devamını Oku
YAŞAM 

EYLÜLLE AĞLAŞMAK

Eylülün gözyaşlarına dokunuyor musun, bak yağmur yağıyor. Dokunuyor musun gözyaşlarına sonbaharın? “Eylülle ağlaşmak” diyoruz biz bu hüzne: “Eylülle konuşmak”, “eylülle göz göze gelmek”, “eylüle aşkı öğretmek”… Hüzün ve aşk! Hüzün ve sevgi! Hüzün ve susmamak! Susmayacağımız bir mevsim sonbahar. Duyguların konuşkanlığıdır bu mevsim. Eylüle aşkı öğreten, eylülle göz göze gelen, eylülle konuşan bir mevsim… * * * Yalnızlığın ve sessizliğin dönemecinde buluşuyoruz biz bu gece yarısı. Geceleri seviyoruz; gecelerin karamsarlığına, gecelerin katran karası düşlerine âşığız. Bir tutam hüzünden, bir tutam aşktan alıp ortaya bir eylül fotoğrafı çıkarıyoruz. Eylülün gözyaşlarıyla sonbaharın…

Devamını Oku
TOPLUM 

KORONAVİRÜS GÜNLERİNİ YAZMAK, NOT ETMEK, KAYIT ALTINA ALMAK (9)

2019’un son günlerinden itibaren dünyanın, 2020’nin Mart ayından itibaren de Türkiye’nin ana gündemi koronavirüs. Her yeni güne bu ölümcül virüsün etkileriyle uyanıyoruz. Mart dedik, nisan dedik, mayıs dedik; ne olduğunu anlamadan bir yazı geçirdik; şimdi düşleriyle gerçekleriyle eylül zamanını soluyacağız. Sonbahar, kış nasıl geçer, yeni baharlara nasıl uyanırız, bilinmez. Açıklanan resmi verilere göre, dünyada koronavirüs vakası sayısı 25 milyonu geçti, ölü sayı 850 bin civarında. 185 bine yaklaşan ölü sayısıyla ABD dünyada başı çekerken; ABD’yi 122 bin ölüyle Brezilya takip ediyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 31 Ağustos akşamı açıkladığı istatistiklere…

Devamını Oku
TOPLUM 

KORONAVİRÜS GÜNLERİNİ YAZMAK, NOT ETMEK, KAYIT ALTINA ALMAK (8)

Takvimler ağustosu gösteriyor. Zaman su gibi akıp geçiyor. Dünyada koronavirüs vakası sayısı 18 milyona dayanmış durumda, 700 bine yakın ölüm var. Vaka sayısı 5 milyona yaklaşan ABD’de şimdiye kadar 157 bin civarında insan yaşamını yitirdi. Vaka sayısında 1 milyon sınırını aşan diğer iki ülke ise; 2,8 milyonla Brezilya, 1,7 milyonla Hindistan. Ölü sayısında ABD’den sonra 95 binle Brezilya, 48 binle Meksika, 47 binle İngiltere geliyor. Yaşam devam ediyor; ama ölüm yanı başımızda. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 1 Ağustos akşamında açıkladığı verilere göre, Türkiye, 232 bine yaklaşan vaka sayısıyla ülkeler arasında…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘NEDİR ÂŞIĞIN İŞİ, BAL SÖZLER DÖKMEDİKTEN SONRA?’

73 yaşındaki Nijeryalı şair Niyi Osundare, bir şiirinde siyah tenli güzel sevgilisine şöyle sesleniyor. Diyor ki: “Sokul bana/ erişmek için varlığımın onuruna.” Ve sorular yöneltiyor doğaya, insana; böceğe, yengece, kuşa. Diyor ki: “Nedir işi dokumacı kuşlarının, kusursuz yuvalar örmedikten sonra?/ Nedir yengeçlerin işi, oyuklar açmadıktan sonra bataklıklarda?/ Nedir işi gübre böceğinin, dağların şarkılarını söylemedikten sonra?/ Nedir âşığın işi, bal sözler dökmedikten sonra sevgilinin kulaklarına?” SEVMEMİŞLERİN ZULMÜ Oysa günümüzde âşık olmamışların, bir kadını sevmemişlerin, “varlığının onuruna erişmemişlerin” zulmü altında eziliyor “sevgililer”. Gazete sütunlarında okuyoruz adlarını; ‘Özgecan Aslan’ları, ‘Şule Çet’leri, ‘Pınar Gültekin’leri……

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR TURUNCU YALNIZLIK

Günler geçip gidiyor. Haftalar, aylar kovalıyor birbirini. Mevsimler yaş döküyor, gökyüzü ağlıyor. Bir eylül ikindisi hüznü yaşıyor belki kır çiçekleri, belki tabiatın yeşil gözlerinden anlamlılık akıyor. Manidar bakışlı sevgilinin dudağından dökülecek birkaç tatlı söz için nice cümleler, nice paragraflar davet ediliyor geceye. Gece yarısı yalnızlığına, gece yarısı suskunluğuna… Belki bir kitap, belki beyaz bir kâğıt, belki de yalnızca bir kalem… * * * Günler, haftalar, aylar derken tercihler de, seçimler de ve beraberinde vazgeçişler de kovalıyor birbirini sanki. Nice umut dolu yarınları bekleyişler de, nice güneşli sabahlara uyanışlar da… Heyheylenişler,…

Devamını Oku