YAŞAM 

ON DAKİKALIK TATİL OLUR MU?

Zamanımızın kullanım hakkı kime ait? Taksim’den İstiklal’e girerken hemen sağda bir Starbucks vardır. Yıllar önce, İstanbul’a geldiğim zamanlarda genellikle burada nefeslenir, girişteki minik balkondaki masalardan birine oturur, bir yandan kahvemi ve sigaramı içer, bir yandan da caddeyi izlerdim. Caddede yürüyen insanlara bakarken bir şey dikkatimi çekerdi. İstanbul’a turist olarak gelmiş insanlar neşeli, huzurlu bir şekilde sakin sakin yürüyüp dolaşırken İstanbullular aceleyle, koşuşturarak, huzursuz, gergin bir şekilde geçerlerdi önümden. Benzer durum vapur iskelesinde de vardı. Ben kalabalığa karışmayıp bir köşeye çekilir, sonraki vapuru beklerken işinde gücünde İstanbullular iskeledeki vapuru kaçırmamak için…

Devamını Oku
TOPLUM 

ŞAŞIRMAMAYA ŞAŞIRIR OLDUK!

Anormalliklerin çoğalarak normalleştiği bir dönemi yaşıyoruz. Hâlâ kullanılıyor mu, bilmiyorum… Bir zamanlar, “Burası Türkiye” diye bir söz vardı. Olumsuz ya da saçma bir durumla karşılaşıldığında bu saçma durumun normal karşılanması gerektiğini, böyle durumların başka ülkeler için saçma olsa da Türkiye için çok normal olduğunu ifade eden bir sözdü. “Hâlâ kullanılıyor mu?” diye sormamın sebebi, kullanılıp kullanılmadığını bilmememden değil tabii ki. Çünkü eskiden sıra dışı olan o “saçma” durumların, günümüzde fazlasıyla olağanlaştığını ve o sözün anlamını çoktan yitirdiğini düşünüyorum. Siyasette, ekonomide, devlet yönetiminde, sporda, eğitimde, kısacası günlük yaşamın her alanında, bu…

Devamını Oku
YAŞAM 

ANNELERİN SAVUNMA REFLEKSİ

Genellikle annelerde gördüğüm bir davranış var: Çocuklarını ya da sevdiği insanları savunma refleksi. O insanlarla ilgili olarak kendilerine herhangi bir şey söylendiğinde ya da bir sohbet ortamında öylesine bile olsa konuşulduğunda bu refleks hemen devreye giriyor ve savunma başlıyor: “Tamam, yaptığı yanlış ama onun da haklı sebepleri var…” “Aslında onu demek istememiştir…” “Şundan dolayı öyle davranıyor…” “Öyle bir şey söylemez o…” “Bugünlerde kafası biraz dağınık, o yüzden…” Bu örnekler çoğaltılabilir. Genetik kodlamayla mıdır yoksa öğrenilerek midir bilmem ama bu davranış şekli olduğu gibi çocuklara da geçiyor. Ancak küçük (ya da…

Devamını Oku
YAŞAM 

“LAZIM” DEMEYİ BIRAKMAK LAZIM

Siz de sık sık ya da zaman zaman “Bir şey yapmak lazım” diyenlerden misiniz? “Lazım” söylemi son zamanlarda çok dikkatimi çekmeye başladı. “Yapmak lazım”… “Gitmek lazım”… “İlgilenmek lazım”… “Görmek lazım”… Vesaire… Algıda seçicilik midir bilmiyorum, hemen her sohbette “Lazım” ifadesini duyar duymaz o yöne bakıyor, kulak kabartıyor, dikkat kesiliyorum! Örneğin, bir şirket toplantısında birisi “Falanca üründe son aylarda pazar payımız büyük oranda düştü,” diyor, diğeri hemen “Önlem almak lazım,” diyor; ama ne o toplantıda ne de sonrasında devamı geliyor. Alınacak önlemler, bu önlemlerin nasıl ve ne zaman alınacağı, bu işte…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

‘BAŞKANIN ADAMLARI’NIN ELİ ARTIK ÇOK GÜÇLÜ!

Televizyonda ya da sosyal medyada karşımıza çıkan içeriklerin ne kadarı gerçek? Yıllar yıllar önce ‘Başkanın Adamları’ (Wag The Dog) isimli bir film izlemiştim. Google’a yazdım, merak edenler için kısa birkaç bilgiyi ‘Beyazperde’ sitesinden aldım: Barry Levinson’ın yönettiği 1998 yapımı filmin başrollerini Dustin Hoffman ve Robert De Niro oynuyordu. ‘Beyazperde’ sitesi, filmin kısa özetinde de şunları yazmış: “Amerikan başkanlık seçimlerine iki hafta kalmıştır… İsmi verilmeyen Amerikan başkanı, odasında küçük yaştaki bir kızla arasında geçenler nedeniyle büyük sansasyonlara neden olmuş, yeniden seçilebilme şansını sıfıra indirmiştir. Olaylar geniş çevrelerce duyulmadan önce önlem almak…

Devamını Oku
YAŞAM 

“HAYDİ, BU ÇİZGİYİ KISALT!”

Bilge insan ve öğrencisi hikâyelerini özlediniz mi? Deniz kıyısında öğrencisi ile yürüyen bilge, elindeki sopa ile kumun üzerine bir çizgi çizmiş ve öğrencisine, “Haydi, bu çizgiyi kısalt,” demiş, “ama bu işi çizgiye dokunmadan yapacaksın.” Öğrenci şaşkın bir şekilde önce çizgiye, sonra bilgeye bakmış, “Olur mu öyle şey, hocam, çizgiye hiç dokunmadan kısaltmak mümkün mü?” demiş. Bilge gülümsemiş öğrencisine, sonra elindeki sopa ile az önce çizdiği çizginin yanına daha uzun bir çizgi çizmiş ve öğrencisine dönüp, “Nasıl,” demiş, “ilk çizdiğim çizgi kısaldı mı şimdi?” * * * Bu kıssayı yıllar önce…

Devamını Oku
TEKNOLOJİ TOPLUM 

SOSYAL MEDYA ZAMANI KISALTIYOR MU?

Toplanın! Zaman konusundaki çok büyük keşfimi anlatıyorum! Yürüyen merdivenlerden koşa koşa indim, perona girdim, ortalık metronun “dıııt dıııt dıııt” diye öten kapılarının kapanma sesi ile çınlıyordu; “Tüh,” dedim, “birkaç saniye ile kaçırdım!” Böyle az farkla otobüsü, metroyu, vapuru kaçırdığımda zaman sanki yavaşlar da yavaşlar, yeni sefere kadar geçen süre bana yüz milyon saat gibi gelir, geçmek bilmez! Perona geldiğimde metroyu kaçırmış olayım, hiç sorun değil ama kapıların benim önümde kapanması, birkaç adım ilerideki, uzansam tutabileceğim bir şeyin avuçlarımdan uçup gitmesi gibi durumlar beni sinir eder! Bu durumu çok yaşadığım için…

Devamını Oku
POLİTİKA 

SAFARİDEKİ ZEBRA VE DEMOKRASİ

Şimdi, “Safariyle ve zebrayla demokrasinin ne ilgisi var?” diyeceksiniz… Hani bir hikâye vardır. Zengin Avrupalı, Afrika’ya safariye gitmiş. Bir zebra vurmak istiyormuş. Zebranın o güzel siyah beyaz çizgili derisini şöminesinin önüne serecekmiş. Yerli rehber ile ava çıkmışlar. Sürüden ayrı otlayan güzel bir zebrayı gözüne kestirmiş, tüfeği doğrultmuş ve ateş etmiş. Tüfeğin patlaması ile birlikte zebra sürüsü dağılmış ve hızla koşmaya başlamış. Bizim Avrupalının ateş ettiği zebra da sürüyle beraber kaçıyormuş. Avrupalı avcı tüfeğini zebraya doğru tekrar doğrultmuş, tam ateş edecekken rehber engel olmuş, “Dur,” demiş, “Ne yapıyorsun? Deriye zarar vereceksin!”…

Devamını Oku
YAŞAM 

YAPAY ZEKÂ ÇAĞININ 70’LERDEN KALMA KOMİK MUHABBETLERİ

İlk ve ortaokuldayken ödevlerimizi yapmak için zaman zaman Sabancı Kültür Sitesi’ndeki kütüphaneye giderdik. Kütüphanedeki ansiklopedilerden ve öğretmenlerimizin önerdiği kitaplardan topladığımız bilgilerle ödevimizi yapar, kalan zamanımızda da oradaki kitaplardan alır, okurduk. Benim en sevdiğim kitaplar bilim teknik, araştırma ve tarih kitaplarıydı. Merak ettiğim konuları anlatan kitaplardan elime o gün ne geçtiyse alır, bazen tamamını okur bitirir bazen de kitaptaki ilgimi çeken bölümleri seçer, sadece onları okuyup görevliye teslim ederdim. Mahalledeki ya da okuldaki arkadaşlarla konuşurken okuduğum kitaplardaki konulardan bahsederdim bazen. Onlar da “Oğlum, kütüphanede okuduğun kitaptaki bilgileri mi satıyorsun bize?” deyip…

Devamını Oku
TOPLUM 

TOPLUMLAR NASIL İNTİHAR EDER?

Bireylerin akıl sağlığı hakkında az çok bir şeyler biliyoruz; peki, toplumların akıl sağlığı konusunun ne kadar farkındayız? Ortaokuldaydım yanılmıyorsam, derslerden birinde öğretmenimiz şöyle bir örnek vermişti: “Hücrelerimizi insana benzetebiliriz; dokular ise ailemiz gibidir. Organlarımızı ve uzuvlarımızı şehirlerimiz, ülkemizi ise vücudumuz olarak kabul edelim. Bizler iyi olursak ailemiz, kentimiz ve ülkemiz de iyi olur.” Öğretmenimiz “iyi” derken eğitimli, çalışkan, güzel ahlaklı, doğru insan olmayı kastediyordu. Üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen o örneği hiç unutmadım; kişisel konularda da toplumsal konularda da hep aklıma geldi, kafamı çok kurcaladı, üzerinde çok…

Devamını Oku