YAŞAM 

NEDİR BİZİM BU “F KLAVYE”DEN ÇEKTİĞİMİZ?

Daktilo ile tanışmam çocukluk yaşlarımda oldu. Babamın iş yerine gittiğimde, onun odasındaki daktiloda bir şeyler yazmak, Facit hesap makinesi ile birtakım hesaplar yapmak en zevk aldığım şeylerdendi. Daha sonra Yeni Adana gazetesinde daktiloyla olan teşriki mesaim başladı. Gazetedeki tüm daktilolar gibi benim daktilom da F klavyeydi… Ardından Ekspres gazetesinde Çıngırak mizah sayfasını hazırlarken yazı işlerindeki daktiloları kullandım; onlar da F klavyeydi… Ve Silver Reed marka kendi daktilomu aldım; o da F klavyeydi… 90’lı yılların başlarında ilk bilgisayarım olan Macintosh Plus’ı aldım; o da F klavyeydi… Sonraki bilgisayarlarımın klavyeleri hep F…

Devamını Oku
YAŞAM 

ESKİ ADANA’NIN BİRA KULELERİ VE NEREDEN NEREYE!..

80’li yılların başlarında Sular mevkii Adanalıların sosyalleşme, piyasa yapma, gezme, eğlenme merkezi olmuştu. Bahar, Köşk, Sular, Gar gibi yazlık sinemalar… Dergâh, Koru, Martı gibi dönemin popüler tavernaları… Şadırvan, Gümüş At (Eski Koru), Aşiyan, Hasır gibi biracılar… Uğur Paça gibi çorbacılar… Restoranlar, çay bahçeleri… Haşim Kardeş’in nefis böreği (tablacı)… Yaz aylarında, akşamın erken saatlerinde belediye arazözü yolları sular, tüm Adana, Sular’a akın eder, Kasım Gülek kavşağından Gar’a kadar “iğne atsan yere düşmez” bir kalabalık oluşurdu. Özellikle de Adana Demirspor ile Gar arası… O kadar kalabalık olurdu ki yoğunluk caddeyi araç trafiğine…

Devamını Oku
YAŞAM 

İNSAN UNUTUR; BEYİN UNUTMAZ!

80’li, 90’lı yıllarda çizdiğim karikatürlerin arasında aşağıdakilere rastladım… Karikatürlere bakarken, Turgut Özal iktidarı zamanında “Düşünce suçlarına hapis cezası verilmesin; para cezası verilsin.” gibi bir mevzuun konuşulduğunu hatırladım. Bu karikatürleri de o tartışmaların olduğu günlerde çizmiş olmalıyım. Üzerinden 30-40 sene geçince, o zamanın mevzuları bazen komik, bazen trajik, bazen de saçma sapan geliyor. Bizi üzen, kafamızı ve yüreğimizi gereksiz yere meşgul eden mevzuları unutmaya eğilimliyiz. “Zaman her şeyin ilacıdır.” diye bir söz vardır ya… O ilaç, uyku ilacı sanırım. Bizi uyutuyor. Uyutuyor ama yıllar sonra bu karikatürlere bakınca olduğu gibi… Bir…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT YAŞAM 

GÜLE GÜLE RIZA ABİ!

Rıza Akın’ı, yani bizim Rıza Abi’mizi çok erken kaybettik; önceki gün de Adana’da ona veda ettik. Küllerinden yeniden doğan Anka Kuşu gibiydi Rıza Abi. Adana Halkevi’nde tiyatro yaptığı zamanlar… Çok fazla anlatmasa da, 12 Eylül öncesindeki Ankara yaşamı ve 12 Eylül dönemi… Sonrasında Ekspres gazetesindeki ilan müdürlüğü… Daha sonra Oğuz Baytok ile birlikte çıkardığı Toros gazetesi zamanları… Seyhan Belediye Başkanı Ahmet Cevdet Yağ’ın basın danışmanlığı… Sonrasında ucundan kenarından yavaş yavaş başlayıp emin adımlarla zirveye doğru tırmandığı sinema ve dizi oyunculukları… Abartısız, gösterişsiz ama güzel insan olmak isteyen herkesin örnek alabileceği…

Devamını Oku
YAŞAM 

ATATÜRK’ÜN FUKARA KEBAPÇISI

90’lı yılların sonları ve 2000’lerin ilk yıllarında… Hatta 2000’lerin ilk on yılı içinde, her yaz düzenlediğimiz ‘Yaz Bekârları Gecesi’ vardı. Adana’nın muhabbet erbabı, nüktedan 50-60 ismi yılda bir kere toplanır, gece geç saatlere kadar esprilerle, anekdotlarla, fıkralarla ve tabii bol bol müzikle dolu harika zamanlar geçirirdik. ‘Yaz Bekârları Gecesi’ genellikle ses sanatçısı Mustafa Şimşek’in işlettiği Borsa Restoran’da yapılırdı. Şimdi hepsini sonsuzluğa uğurladığımız Aytaç Pekkocak, Nihat Özbek (Restoran Nihat), Yalçın Öcal, Ayhan Sagay (Kelebek Ayhan) muhteşem esprileri ile salondakileri kırar geçirirdi. Neyse… ‘Yaz Bekârları Gecesi’ni başka bir yazıda daha ayrıntılı anlatayım.…

Devamını Oku
YAŞAM 

BEYAZ ÇARIKLAR

Fotoğraftakilere dün bir antikacıda rastladım. Bir anda yıllar öncesine döndüm; çocukluğum adeta kare kare gözümün önünden geçti. Her ikisinden de vardı benim. Birinin (gri olanın) beyazı, diğerinin kahverengi olanı. Beş yaşında falandım yanılmıyorsam beyaz olanı alındığında. Annemle çok ciddi bir tartışmaya girmiş, bu tartışma sonunda annem pes etmiş ve almak zorunda kalmıştı. Mahalledeki çocukların neredeyse tamamında vardı bu plastik çarıktan ve neredeyse tamamı da beyazdı. Çok imreniyordum, benim de olsun istiyordum ama her istememde annem karşı çıkıyordu. “N’apacan onları? Senin ne güzel ayakkabın var, onu giysene! Sokak çocuğu olmaya mı…

Devamını Oku
YAŞAM 

SEVİYORUM BU ŞEHRİ

Çok seviyorum. Adana, her yeni gün biraz daha fazla sevdiriyor kendini bana. Kazancılar’daki meşhur pazar kahvaltılarını bilmeyen kalmamıştır sanırım. Bu kahvaltıların ne zaman başladığı bilinmiyor ama yüz yıldan daha fazla zamandır devam ettiği artık herkesin malumu. Adanalılar pazar sabahı güneş doğmadan geliyor Kazancılar’a… Bazıları yalnız, bazıları arkadaşlarıyla, bazıları karısıyla, kocasıyla, sevgilisiyle ya da çoluk çocuk, maaile… Ciğer, kaburga, kebap artık o gün ne çekiyorsa canları, “Getir,” diyorlar; ezme salatayı, soğanı yeşilliği de yoldaş edip başlıyorlar kahvaltıların en çılgınına. Bir arkadaşım vesile oldu, bu sabah yine gittim Kazancılar’a… Saat altı buçuk…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR ADAM VE BİR KADIN

Yıllar yıllar önce bir pastanede oturuyorum. Çay-poğaça ikilisi önümde… Midemden gelen gurultuları kesiyorlar, sağ olsunlar. Hava soğuk denebilecek kadar serin ve de bulutlu. Tam uyku havası. Karşı masada da biri oturuyor. Orta yaşlarda bir adam. Sadece çay ve sigara içiyor. Biraz telaşlı. Gözü yolda. Birisini bekliyor sanırım. Kapıdan bir kadın giriyor içeri… Adamın gözündeki pırıltıyı pastanedeki herkes fark ediyor. Beklenen kadın geldi herhalde. Sigarasından alelacele bir nefes çekip söndürüyor ve ayağa kalkıp kadına doğru yürüyor, yanaklarından öpüyor, kucaklıyor: “Canımmm… Hoş geldin. Gel… Çay içer misin? Ya da salep?..” Kadın üzerindeki…

Devamını Oku
YAŞAM 

DAM YAŞAMI, ‘DAMDAN DÜŞME İSTATİSTİKLERİ’NDEN İBARET DEĞİLDİR

Sıcaklar tüm şiddeti ile sürmekte! Yine gazetelerde okuyoruz… Damdan düşerek ölenler, yaralananlar oluyor; bunlara hemen her gün yenileri ekleniyor. Hayatında damda hiç yatmamış, damda yatan bile görmemiş olanlar, bu “damdan düşme” haberlerini hayretle, gülerek ve hatta anlam veremeyerek okuyorlar. Oysa damda yatmak apayrı bir kültür, alışkanlık, belki de zorunluluk! Güney ve Güneydoğu’daki yapıların hemen hemen tamamında çatı yoktur. Sabahtan akşama kadar beton, güneşin tüm sıcağını emer; akşamdan sabaha kadar da emdiği bu sıcağı içeri verir! Bu durum ertesi gün de devam eder… Ertesi gün de… Ertesi gün de! Evler adeta…

Devamını Oku
YAŞAM 

“O AN”LARIN PEŞİNDE

Zaman ne kadar basit, değil mi? Her sabah gün doğuyor, ortalık aydınlanıyor; bir zaman sonra batıyor, her yer yine karanlık. Ertesi gün yine öyle, sonraki gün yine… Her gün, bir öncekinin aynısı. Ne kadar sıradan, ne kadar tekdüze, ne kadar monoton! Yaşam ne kadar basit, değil mi? İnsanlar doğuyor, bir süre hayatta kalıyor ve ölüyor. Bu süreç, her insan için aynı. Sadece hayatta kalış süresi, dünyaya geliş ve gidiş şekli değişiyor; ama başlangıç ve son birbirinin aynısı. Ne kadar sıradan, ne kadar tekdüze, ne kadar monoton! Sadece başlangıcına ve sonuna…

Devamını Oku