YAŞAM 

ARALIK YAĞMURLARDA GÜZEL

Akşamdan beri kesilmedi yağmur. Nasıl da yağıyor bardaktan boşalırcasına… Elimde bir kitap, bir kafenin penceresinden dışarıyı seyrediyorum. Çalan müzik eşliğinde kendi düşlerimleyim. Sessizliğin sesi çoğaltıyor hüzünlerimi. Saatime bakmıyor, zamanın kaç olduğunu önemsemiyorum. Sadece kalemimle bir şeyler karalıyor, sözcüklerimle bir şeyler hesaplıyorum. * * * Akşamdan beri ne tuhaf dökülüyor deniz deniz ağlayışlar… Ne tuhaf birbirine karışıyor yaşadıklarımızla yaşamadıklarımız… Gürlüyor gökyüzü bir vakit, kesilmiyor gözyaşı! Alev alev yıldırım, şimşek şimşek yıldızlar! Çakıyor ve bırakıyor yüreğimize, sahiplenebildiğimiz her bir şeyi. Ne biz yağmursuz, ne yağmur bizsiz ve ne aşk insansız, ne insan…

Devamını Oku
YAŞAM 

‘SESSİZLİK YİYOR, SESSİZLİK İÇİYORUZ; SESSİZLİKTE ÖLÜYORUZ’

Ne Şilili şair Pablo Neruda’nın Nâzım Hikmet’e sunduğu “güz çelenkleri”, ne İspanyol şair Miguel Hernández’in çığlık çığlığa dökülen sözcükleri dindirebiliyor içimdeki hüznü. Kasım bitiyor ve “aralık aralık” aralıyoruz kış mevsiminin yüreğimizi ısıtacak perdelerini; kış güneşini evimize alıyoruz, uzun tutmak istiyoruz bir müddet daha yüreğimizdeki “sıcak” iklimi. Neruda, Nâzım için, “Sana Şili’nin kış krizantemlerinden bir demet sunuyorum/ ve soğuk ay ışığını güney denizleri üzerinde parıldayan” diyor. Hernández ise, şu dizeleri yazıyor, bakışlarında mevsimin gözyaşları: “Bugün yeni baştan yeşeriyor kupkuru diken/ bugün ağıt yakma günü benim krallığımda/ bugün çöker yüreğime umutsuzluk/ kurşun…

Devamını Oku
YAŞAM 

NAPOLİ KÖRFEZİ VE YALNIZLIK

Abruzzo Bölgesi’nin dik yamaçlı dağlarından körfezine doğru indiğimde, yalnızlığa öyle bir büründürmüştün ki beni; ne kendime gelebilmiştim ilkin, ne de yüreğimdeki hüznü dindirebilmiştim bir müddet. Neden hüzünlüydüm, bilmiyorum. Kim bilir belki de atmosferinin rutubetli oluşu, beni böyle bir ruha sokmuştu belli süreliğine. O esrarengiz evlerinin çok güzel bir kompozisyon oluşturduğu sokaklarında yürümeye başladığımda, içimdeki yalnızlığın, aslında senin yalnızlığın olduğunu fark ettim. Yalnızlığı bir kolye gibi boynuna takmış ve kendini bir anda duygusallığıma bırakıvermiştin. Aslında seni anlayabiliyordum: Sen sadece biraz dalgın, biraz durgun, biraz da düşünceliydin. * * * Plebiscito Meydanı’nda…

Devamını Oku
TOPLUM 

DOLAR 8,5 LİRAYA YAKLAŞTI, UMUR TALU’DAN ‘CORONA’ KİTABI, FUTBOLUN KAYBEDENLERİ…

COVID-19 GÜNLERİ (11)… 30 Ekim’de İzmir Depremi’yle sarsıldık. Ölülerimiz, yaralılarımız, enkaz altında olanlarımız var. Çok üzgünüz. Kalbimiz İzmir için çarpıyor. İlginç zamanlardan geçiyor Türkiye ve dünya. Gram altın 500 lirayı aştı; dolar 8,5 liraya, avro 10 liraya yaklaştı. TL değer kaybettikçe ülke olarak daha da fakirleşiyoruz. Son bir haftadır dünyada önemli gelişmeler yaşanıyor. Fransa’daki saldırıların ardından Kanada’da Orta Çağ kostümü giymiş bir kişi kılıçla 2 kişiyi öldürüyor, 5 kişiyi yaralıyor. Viyana’da IŞİD sempatizanı grubun saldırısında 7 kişi ölüyor, çok sayıda kişi yaralanıyor. Sembolik eylemler… Tüm bunlar olurken koronavirüs günleri de…

Devamını Oku
YAŞAM 

HÜZÜN EKE EKE EKİM

Gözyaşı renklerinden hüzünler eke eke bir eylülü bitirdik ilkin. Şimdi yağmur grisiyle bir ekimi bitirmekteyiz. Gri gri hüzünler ekiliyor dağlarına taşlarına ovalarına memleketin. Ekim yalnızlık içinde, ekim sessizlik; şair, için için hüzünleniyor. Şair, ekimi karşılıyor grili pardösüler içinde, şairin sözcükleri gri güzün eşiğinde; gri, şaire eşlik ediyor. * * * Güz, ekimde sarı yapraklarını döke döke ilerlerken takviminde; aslında bir o kadar da takvimlerin esaretinde. Güz, şairini arıyor; iklimler, Akdeniz’den Muson’a dönüyor. İklim nerede, şiir nerede, aşk nerede? Hüznü ekimde bekleyen âşıklar nerede? Hüzünlü şiirler yazan güz şairleri nerede? Bir…

Devamını Oku
YAŞAM 

YAZACAK BİR ŞEYLER MUTLAKA OLMALI

Gökyüzü bulut yüklü, bulutlar yağmur yüklü, sen hüzün yüklüsün; kaldırımlarda sarı gazeller var, savruluyor rüzgârda sağa sola, parklarda güz âşıkları sarmaş dolaş. Ama sen yazamıyorsun. Bir kafeye oturuyorsun, kahve söylüyorsun kendine. “Yazacak bir şeyler mutlaka olmalı” diyorsun. Ama yazamıyorsun. Dirseklerini masaya koyup başını ellerinin arasına alıyor, yoldan geçen yalnız insanları izliyorsun. Kalabalığı görüyorsun, kalabalıklar içindeki yalnızlığı görüyorsun. “Yalnızlığı yazayım” diyorsun; kalemin başka şeyler yazmak ister gibi harflerini oynatmıyor. Yazamamış oluyorsun. “Ülkem çalkalanıyor” diyorsun. Başka başka şeyler yazmak istiyorsun. Ama yazamıyorsun. Ülkende insanlar ellerinde bayraklarla terörü protesto ediyor. Sen onları yazmak…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

HÜZZAM MEVSİMİNDE “ON BİRİNCİ KÖY”E TAŞINDI

Tratalar geçiyordu evinin önünden. Uzun bir kayık, tam ortasına oturmuş balıkçı… Hem gidiyor hem düğüm atıyordu ağlara. Arkasında beyaz köpükler kalıyordu. Yazlıkçılar dönmüştü. Kırlangıçlar kasabadan gitmişti. “Bu aylarda renk çiçekten ayrılır; güneş kumdan, menekşe kırmızıdan, bahçeler şarkılardan, salkım asmadan, yaprak dalından” diyordu. Bir boş salıncak, rüzgârla terasta sallanıyordu. HÜZÜN GÜNLERİ “Ayrılık mevsimidir bu aylar” diyordu. “Her sene bu aylarda ben ‘ayrılık’ yazımı yazarım” diyordu. Hüzün günleriydi, yaş gözden ayrılıyordu. Küçük köpek kaç gündür arkadaşını arıyordu kumsalda. Arada bir koşuyordu kendi kendine. Koşunca arkadaşı gelecek sanıyordu. Nereden bilsin ki bu mevsim…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

MAVİLER, PORTAKALLAR, YILDIZLAR…

O akşam bir kadın yaşamı sorguluyor. Bir adam umutları çoğaltmaya çalışıyor. Mevsimlerden yine sonbahar; aylardan eylül, ekim, kasım… Kadın gökyüzüne bakıyor bir süre. Ve haykırıyor: “Ey yıldız! Parlak yıldız! Senin kadar dik durabilir miyim?” Mevsimlerden sonbahar; kadın yaşamı sorguluyor, adam susuyor. * * * Kadın o akşam içinden geçen tüm hisleri, tüm düşünceleri önce yıldızlarla paylaşıyor; ardından adama duyumsatıyor. Adam, kadına bakıyor; kadın, adama bakıyor. Kadın bir kâğıt alıyor eline ve şunları yazıyor: “Son zamanlarda çevremde olan biten birçok şeyden uzaklaşmaya başladım. Benimle yaşıt insanlar çok yalın, anlamsızdı. Caddede yürürken…

Devamını Oku
TOPLUM 

KORONAVİRÜS GÜNLERİNİ YAZMAK, NOT ETMEK, KAYIT ALTINA ALMAK (10)

10’uncu yazı… Pandeminin ilk zamanlarında, biraz da sokağa çıkma yasaklarının olduğu günlere denk geldiği ve gündem yoğunluğu sebebiyle haftalık olarak hazırladığım bu diziyi, ‘yeni normal’ ile birlikte aylık olarak sürdürüyorum. Okurlardan önemli geribildirimler geliyor. Dolayısıyla dünya ve Türkiye’den koronavirüs temalı haberleri biriktirmeye devam ediyoruz, edeceğiz. Dünyada koronavirüs vakası sayısı 35 milyona yaklaştı, ölü sayısı 1 milyonu geçti. ABD’de ölü sayısı 210 bin civarında. Ölümlerde ABD’yi 145 bin ile Brezilya takip ediyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 2 Ekim akşamı açıkladığı bilgilere göre, Türkiye’de koronavirüsten ölenlerin sayısı 8 bin 325. DEPRESYON, PANİK…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘ÜÇ KIRMIZI GÜVERCİN, ALIN YAZIMIZI ÇİZİYORLAR IŞIKTA…’

Ağustos geldi geçti, eylül geldi geçiyor; ekim de, kasım da gelip geçecek ömrümüzden. Ve bizim; zamanı ay ay, mevsim mevsim yakalamaya çalışma gayretimiz bıkmadan usanmadan devam edecek. Aylarla özdeşleştirdiğimiz şiirler de, yazılar da mevsimlerle birlikte değişecek; sözcüklerle buluşurken kâh baharda neşelenecek, kâh güzde hüzünleneceğiz. Belki de pastırma yazı zamanında; Yunan şair Yorgo Seferis’in dizelerini okuyacak, içimizdeki zorbayı biraz olsun uzaklaştıracağız: “Battı artık akrep burcunun parlak yıldızı/ insanın içindeki zorba uzaklaştı./ Artık sevecektir bu ışıkta/ daha önce hiç sevmemiş olan./ Ve sen sayısız pencereleri açık/ koca bir evde bulursun kendini/ önce…

Devamını Oku