TOPLUM 

PORTAKAL

Rivayet odur ki Mersin’i ilk kez gören Kürt çocukları, cadde kenarlarındaki turunç ağaçlarının meyvelerini portakal sanmış… Tadınca, ağızlarını uyuşturan bir acı hissedince anlamışlar o meyvelerin portakal olmadığını. Sonra ne yapmışlar? Rivayet buraya kadar. Sonrasını bilmiyoruz. Ama rivayet değil de portakala dair bazı gerçeklerden birkaç kelam örebiliriz. Portakal, Mersin’in alametifarikası. Mersin denilince eskiler hep aynı cümleyi kurar: “Ah, ne güzeldi o eski Mersin. Portakal çiçekleri kokardı…” Portakal çiçeği var mıdır? Güzel kokar mı? Hangi mevsimde kokar? Bunlar ayrı bir gerçekçi yazının konusu, biz alametifarika üzerinden gidelim. Portakal, Mersin’in alametifarikasıdır; ama Altın…

Devamını Oku
TOPLUM 

EŞRAF

Bendeniz, 1990’lı yılların sonunda üniversite sınavlarına girdiğimde ülkedeki üniversite toplamı 50 civarındaydı. Şimdilerde 200’ü geçmiş diyorlar. En küçük vilayetlerde bile üniversite var artık. Bazı Anadolu vilayetlerinde ikişer tane, üçer tane… “Üniversitesiz vilayet kalmayacak” diye seçim sloganı kullansalarmış, haksız olmazlarmış. Maşallah, üniversitesiz vilayet, meslek yüksekokulsuz kasaba kalmadı. Türkiye gibi şark memleketlerinde niye üniversiteler açılır diye düşünürdüm, anlam veremezdim eskiden. Hani “Bu kadar üniversiteye ne gerek var?” demişliğim de olurdu. Düşündükçe, düşündükçe anladım ki Türkiye’de her şehre, her kasabaya üniversite açmak eğitimle, bilimle ilgili değil de iktisat ile ilgili daha çok. Çetin…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

KİRA

Güneş görmez, rüzgâr almaz, nem kokulu, boyasız, köhne bir ev. Nemden yeşermiş duvarlarına tırnakla yazı yazarsın, öyle yumuşak. Banyo kararmış. Tuvalet sararmış. Karo taşları yapış yapış. Kapı kulpsuz. Pencerenin kulpu kırık. Üst katın banyosu, tuvaleti de akıyor üstelik. Salonun tavanı kararmış. Bu ev çıplak haliyle öğrenciye 1500 lira. Eşyalı 2000 lira. Talep artarsa fiyat da artabilir, neden olmasın. “Yatırım amaçlı aldıydık zaten, abi” diyen birinin ne de olsa. Eşya dediğime bakma, bir kırık kanepe, bir kırık koltuk… Toz tutmuş, rengi atmış halı… Masa, sandalye mandalye… Ortada bir sehpa… Türkiye’nin iki-yüzlü…

Devamını Oku
TOPLUM 

RAKI İLE GAZETE

Rakıyla gazete arasındaki tek ilişki, rakı şişesinin gazete kâğıdına sarılmasıdır. Ötesi olmaz. Ama rakıyla gazetecilik arasındaki benzerlikleri saymakla bitiremezsiniz. Evvela, rakıyı herkes hakkıyla, hukukuyla, adabıyla içemez. Kimine ağır gelir rakı. İçince dağıtır. Sapıtır. Saçmalar. Kiminde yanılsamalar yaratır rakı. Kendini dünyanın en akıllısı sanır. En güzel, en özgün fikirlerin kendinden çıktığını düşünür. Hükümet kurar. Hükümet dağıtır. Üçüncü dünya savaşı çıkarır. Dünyayla uğraşacak hali kalmamışsa belediyelere sarar. Başkan indirir. Başkan çıkarır. Başkan olmazsa belediye meclisi atar, satar, tutar. Oyun kurar. Saçmalar. Kimini yürek yemiş gibi gözü kara yapar rakı. Kabadayı olur. Farenin…

Devamını Oku
POLİTİKA 

KORKU FİLMİ GİBİ!

Kafalarında sarık, bellerinde entari, bacaklarında şalvar, ayaklarında terlik… Saç sakal birbirine girmiş, omuzlarında silahlar asılı, lunaparkta çarpışan arabaya binerken bile silahlarını bırakmayan birtakım herifler… Onlar başkenti de aldı diye can havliyle Afganistan’dan kaçan kadınlar, çocuklar, erkekler… Neden kaçıyorlar? Taliban adlı İslamcı örgüt çünkü evvela kadınlardan başlayarak hayatı insanlar için yaşanmaz hale getiriyor. Akla, mantığa, insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğüne, çağa uymayan kurallar, zorlamalar sokuluyor gündelik hayata. Uzuv kesmeden recme, yani taşlayarak öldürmeye kadar… Gerekçe ne? Şeriat! Ali Şeriati, “Hiçbir din, dinsizliğe karşı mücadele edilerek kurulmamıştır; dinler, dine karşı mücadele edilerek…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ŞAŞKINLIK SİSTEMİ

“Başkanlık sistemine geçiyoruz” dedikleri zaman belliydi aslında böyle olacağı. Biz uyanamadık. Anlayamadık. Bugün olan biteni şaşkınlıkla izlememiz bundan. * Mesela sistemin resmi adı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”… Devletin başındaki kişi Cumhurbaşkanı. Ama A Haber’e göre “Başkan”. TRT’ye göre “Cumhurbaşkanı”. Kimilerine göre hem “Cumhurbaşkanı” hem “Başkan”… Kimileri daha ortacı. Onlar “Reis” diyor. Böylece hepsi birden oluyor. * Hükümet var ama aslında hükümet yok; çünkü kararları tek başına “Reis” alıyor. Bakanlıklar var ama “Bakan” yok. Bakan yok ama bakan yardımcısı var. Bakanlar bakan olarak değil de “görevli” olarak addediyorlar kendini. “Görevden affımı kabul…

Devamını Oku
YAŞAM 

YALAN DÜNYA

Kömür sobasının üzerindeki güğüm arada bir tıslar, onun yanındaki ıhlamur dolu çaydanlık fokurdar, soba arada bir harlanır, gür gür ederdi. Sobanın, güğümün, çaydanlığın sesine duvar saatinin tik takları karışırdı, böyle inceden inceden, geriden geriden. Ama bunlar birer sesmiş gibi gelmezdi bana. Bunlar adeta odanın sessizliğinin ritmi gibiydi. Sessizliği bazen, pencere dibindeki somyada oturup bahçeyi izleyen Gelinbacı bozardı. “Ah ah! Yalan dünya!” derdi Gelinbacı. Bazen de sofra bezinin üzerinde hamur açan annemin sessizliği bozduğu olurdu. O da derin bir nefes alır ve öyle derdi: “Yalan dünya, yalan dünya…” * Ben, kömür…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

YAĞMA

“Bunlar sıradan orman yangınları değil” diyorlar. Doğru. Sıradan bir yangın değil. Bu toprakların gördüğü en büyük yağma hareketinin yarattığı yangındır bu. * Sabotaj mı? Yüzde yüz sabotaj. Ama bildiğimiz sabotajlardan değil bu. Aynı anda yüzlerce yeri birden yakabilen sabotajcı bunlar. “Ormanlar nereden, nasıl daha iyi, daha hızlı yanar?” bilen sabotajcılar. Sıradan bir sabotaj değil bu. Bu toprakların gördüğü en büyük sabotaj. * Kibriti, çakmağı çakarken bir el görünür belki ama… Kökü derinlerde o elin. Her yerde o el. En güzel, en şatafatlı otellerinde ülkenin. Köşklerde, saraylarda, belediyelerde, meclislerde, bürokrasi koridorlarında.…

Devamını Oku
TOPLUM 

KÂBUS

“Ormanlar niye yanar, dede?” diye sormaz masallarda çocuklar. Masallarda ormanlar yanmaz çünkü. Ormanlar kâbuslarda yanar. Bizim yaşadığımız masal değil işte, kâbus. Ormanların yanması bundan. Onun için bizim çağda çocuklar dedelerine sorar: “Ormanlar niye yanar, dede?” Dedeler, bu soruya yanıt vermeden önce anneannelere, büyükannelere bakar. Gerçeği söylemeli mi çocuklara? “Sen bir masalda değil, bir kâbusta yaşıyorsun” demeli mi? “Ormanlar üç sebepten yanar, yavrum” dedikten sonra… “Birincisi açgözlülük… Bu açgözlülük bir zamanlar tarla açmak için yakardı ormanları, şimdilerde otel yapmak için yakıyor. İkincisi ihmalkârlık, tembellik… Kimi sigara ateşini, piknik ateşini, anız ateşini…

Devamını Oku
POLİTİKA 

YÖRÜKLER KİMİN ARKA BAHÇESİ?

Yörük derler, bir kadim halk… Devletler kurmuş, devleti yönetenlere saraylar döşemiş, başkentler beslemiş, ordular beslemiş… Yeri gelmiş zalim sultanlara baş kaldırmış, devletler yıkmış… Yeniden devletler kurmuş… * Tarih boyunca hiç yük olmamış devleti yönetenlere. Malını davarını yaymış dağlarda, devesine yüklemiş dengini, gezmiş bir yazlıktan bir kışlığa, bir kışlıktan bir yazlığa… Ne şehir istemiş ne ev ne han ne hamam… Yük olmadığı gibi bir de vermiş vergisini. Sütünü, peynirini, yününü, ipliğini, boyasını… Yeri gelmiş, asker istemişler, vermiş. Yeri gelmiş, para istemişler, pay istemişler, vermiş. * Tarih boyunca kafası birkaç kez atmış…

Devamını Oku