POLİTİKA 

KILIÇDAROĞLU’NUN ŞAPKASI

CHP’de kurultay bitti, Kılıçdaroğlu Dönemi kapandı, Özgür Özel Dönemi başladı. Kartlar yeniden karılacak. Parti içi dengelerin oturması zaman alacak. Çünkü muhtemelen CHP, bir süre, Ankara’dan değil, İstanbul’dan, Ekrem İmamoğlu’nun odasından idare edilecek. CHP için yeni bir deneyim olacak. Bu yazının konusu, CHP’nin yeni dönemine ilişkin değil. Bu yazının konusu, Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na dair. Ne de olsa kurultay sona erdiğine göre herkes soğukkanlılıkla okur, eleştirilerini sonraya bırakır diye umut ediyorum. Kılıçdaroğlu 13 yıl genel başkanlık koltuğunda oturdu. Bu 13 yıllık sürede iktidarın hem ideolojik aygıtlarıyla hem de baskı aygıtlarıyla…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT POLİTİKA 

LİSTE

Bugün burada bir protesto ve dayanışma yazısı okuyacaksınız. Yönetmen Nejla Demirci’nin, OHAL döneminde, kanun hükmünde kararname (KHK) ile bir gecede işlerinden edilen KHK mağdurlarını anlattığı ‘Kanun Hükmü’ adlı belgesel, Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali seçkisinden çıkarıldı. Festivalin bu kararını okuyunca 2016’nın Eylül’ünde kaleme aldığım bir yazım geldi aklıma. O yazımı arşivden çıkararak hem yönetmene dayanışma selamlarımı gönderiyorum hem de festival yürütme kurulunu protesto ediyorum… Hamit ile Hamdiye aynı mahallede, aynı sokakta doğup büyüdüler. Yokuş aşağı uzayıp giden o toprak sokakta yakan top,  istop, yedi kule, çelik çomak, saklambaç oynayarak,…

Devamını Oku
YAŞAM 

YAĞMUR KAÇAĞI

Cama vuran yağmur tanelerinin sesiyle uyandım o sabah. Saat 06.30.  Aralık. Yıl 1996. Babam, her zamanki gibi erkenci… Odun sobasını yakmış. Çayı demlemiş. Televizyonu açmış. Kanepenin ucuna oturmuş, haber bültenini dinliyor. Ceketim dizlerinin üzerinde. Elinde iğne iplik… Dün akşam kopan düğmemi dikmiş.  Yer sofrasında biraz zeytin, biraz peynir, tahin, pekmez, sobanın üzerinde ısıtılmış bayat ekmek… * * * Odadan çıkıp mutfağa girdim, balkon kapısını aralayıp baktım sokağımıza. Issız ve karanlık… Karanlıkta, yağmur altında acelesiz yürüyen, gocuklarının yakasını kafalarına kadar çekmiş işçiler. Fabrikalardan mı gelirler, fabrikalara mı giderler? Neden korkmazlar ıslanmaktan?…

Devamını Oku
YAŞAM 

BU YALNIZLIKTA HERKES OLAĞAN ŞÜPHELİ

Mersin’in caddelerinde, sokaklarında hayat gürül gürül akarken şehrin en kalabalık caddesinde amaçsız gezinen en yalnız insan, gökyüzü bulutlarla kapandığında, tam o dakikada, ne düşünüyordu acaba ya da hangi şarkıyı mırıldanıyordu? Eve gitmeyi mi, evde kaynayan tencereyi mi, küçücük pencereden odaya dolan zayıf ışığın altında, eski bir halının üzerinde kırık dökük oyuncaklarla oynayan çocuğu mu, tam o anda ellerini bulaşık leğeninden çıkarıp önlüğüyle kurutan kadını mı düşünüyordu? Yoksa “Akşam oldu, hüzünlendim ben yine” diye başlayan o besteyi mi mırıldanıyordu, elleri ceplerinde? Hiçbir zaman bilemeyeceğiz… * * * Zaten biz, birbirimizi hiç…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

KADINA SET

Metroda karşısında oturan genç kadının yüzüne nefretle baktı yaşlı erkek. “Yan koltuğa geç,” dedi kıza, “şort giyip karşımda oturma.” Köşeyi dönünce birden karşısına çıkan genç kadının arkasından baktı yaşlı erkek. “Tüh sana,” dedi, “şunun kıyafetine bak.” “O etek ne o öyle, kızım,” dedi yaşlı kadın parktaki genç kadına, “böyle giyinip bizim erkeklerimizi de tahrik ediyorsunuz.” Otobüs durağında bekleyen trans kadının yüzüne su ve taş dolu bir balon atıp kaçtı genç erkek. Polis gözaltına aldı. “Kıyafeti çok açıktı,” dedi oğlan, “öyle giyinmesi gıcığıma gitti.” Dolmuşun arka koltuğunda bacak bacak üstüne atıp…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ASLI YOK YAYLASI

Silifkelilerin meşhur fıkrasıdır: Kadıncağız çoluğunu çocuğunu başına toplamış, sacın altını yakmış, hamuru yoğurmuş, 8 tane gözleme açmış. Çocuk sayısı 8… Gözleme sayısı 8… Her çocuk birer tane almış, kenara çekilmiş, kadıncağıza kalmamış. Çocuklardan biri yufka yürekli… “Ana, sana kalmadı mı? Nasıl etsek de sana da versek” diyecek olmuş. Bizim Silifkeli çözümü bulmuş: “Ananız dert yesin, yarımşar verin dört yesin…” — Bizim ülke ekonomisi de o hesap değil mi? Devlet ana; sacın başına oturup gözleme atan ana gibi asgari ücretliye, memura, kamu işçisine zam veriyor… Sonra vergiydi, katma değerdi, enflasyondu derken…

Devamını Oku
YAŞAM 

FOTOĞRAF; SİYAH-BEYAZ

Bazen, Osmanlı’nın son günlerini, Cumhuriyet’in ilk günlerini anlatan siyah-beyaz fotoğraflara bakar, fotoğrafın ayrıntılarında bir insan yüzü ararım. Mesela bir hamal; gara gelen trenden yük indirmiş, sırtında yük, Uray Caddesi’ne doğru yürümektedir tozlu yollarda. Sıcaktan terlemiştir. Yükünü yere indirip biraz soluklanır, o arada bir şerbetçi geçer. Bir şerbet çeker canı hamalın. İçmeli mi, içmemeli mi? Kaç kuruştur şerbet? İçmez, yürür, gider yoluna… * * * Ya da bir köylü kadın, Yoğurt Pazarı’nda güneşin alnında oturmuş, bekler. Kimi bekler? Şehre beraber indiği kocasını mı bekler, oğlunu mu bekler, kızını mı bekler, kaynını…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT TOPLUM 

HÜNKÂR VE KILIÇ

Hünkâr, Osmanlı’da sadece padişahlara verilen unvandı. Padişah ne demek? Pederi şah, yani şahların babası, en büyüğü demek. Padişah deyip geçme. Kılıcı var… Sarayı var… Ordusu var… Yaveri var… Celladı var… Kadısı var… Tahsildarı var… Yani öyle ki kanun koyan, vergi koyan, kızdığının kellesini alan, sevdiğini ihya eden bir sultan, bir devlet başı demek padişah. Onun için Osmanlı’da sadece padişahlar için kullanılan hitaplar vardır. Bunlardan biri de hünkârdır. Padişahtan başkasına hünkâr diyemezsin! Fakat her yer saray, herkes saraydakinin kulu, kölesi değil ya. İnat da bir murattır deyip padişahlara hünkâr dememiş kesimler…

Devamını Oku
POLİTİKA 

EKMEK, OTOBÜS, SU, SEN VE BEN

Türk sinemasının hayli zaman isimsiz kahramanı, şimdilerde herkesin adını bildiği İhsan Yüce’nin şair yanını öğrenmiştim Mazlum Çimen sayesinde. Ne diyordu o meşhur şiirinde İhsan Yüce: “Ekmek, şarap, sen ve ben/ bir de sabahın dördü…” * * * Sabahların dörtleri yine aynı, sabahın dördü. Ama sabahın yedisi, sabahın sekizi, sabahın dokuzu aynı değil. Artık daha pahalı! Sabah uyanıyorsunuz, iş yerinize gitmek için dolmuş durağına gidiyorsunuz, 17 lira çıkıyor cebinizden! Otobüs durağına giderseniz 15 lira çıkıyor! 2 lira fark var. Sabah git, akşam gel, ne eder? 4 lira… Haftanın her günü gidip…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

AŞURE

Çocukluğumun geçtiği Sivas’ın Alibaba Mahallesi’nden aklımda kalan en güzel anıların başında aşure günleri gelir. O zamanlar Alibaba, Gökçebostan ve Kolej mahallelerinde neredeyse her hanede aşure kaynatılırdı. Herkes farklı günde yaptığı için şöyle böyle bir hafta boyunca evlerden aşure eksik olmazdı. Aşure o zamanlar tabakta dağıtılmazdı. Aşure kaynatan kadınlar, aşureyi bir kovaya doldurur, ellerine de bir kepçe alıp dağıtıma çıkardı. Aşure dağıtan kadınlar, genelde her evin kapısı açık olduğu için bahçeye girer, evin kapısında kepçe ile kovaya vurur, “Komşu” diye seslenirdi. Ev sahibi kapıya gelince aşure dağıtan kadın “Bir kap ver,…

Devamını Oku