TOPLUM 

GIDA KOLİSİ

Fakirin bir ramazanı var, bir de kurbanı… Çünkü ancak ramazanda o da birileri hatırlarsa, muhtar kayırırsa nohut, fasulye, mercimeği bolca görür kazanı. Kurbanda et aynı. Fakat artık belediyelerin verdiği, muhtarın getirdiği gıda kolisinden her çıkanı pişirmek kolay değil. Kuru fasulye, nohut mesela… Pişir Allah pişir, saatlerce kaynar da ancak yumuşar. Tüpgaz fiyatından haberin yoksa “E, ne olmuş, kaynatsın o da” dersin ama bu tüpgaz parasıyla yemek kaynatmak kolay mı? Onun için en iyisi makarna… Su kaynadı mı at suya, iki haşla, bir yağlı salça dök üzerine, tamam. Hem az tüp…

Devamını Oku
POLİTİKA 

BİR YENİLGİ YALNIZLIĞI

Çanakkale bir zafer destanı çoğulluğudur. Sarıkamış bir yenilgi yalnızlığıdır. Herkes Çanakkale’yi bilir de Sarıkamış’ı pek kimse bilmez. Herkes “Çanakkale’de birlikteydik” der de kimse “Sarıkamış’ta birlikte donduk” demez. Oysa “Bu cennet, bu cehennem bizim” dediği gibi büyük ozanın, ikisi de bizim değil midir? * * * Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü dolayısıyla yüzlerce açıklama, yüzlerce video gördük dün gün boyunca. Belediyelerden şirketlere, üniversitelerden derneklere, siyasetçilerden sanatçılara herkes güzel sözlerle, güzel videolarla selamladı Çanakkale’de genç iken ölenleri, şehitleri. Duygulandık. Hatırlayanların, hatırlayıp da o videoları yapanların eline, emeğine sağlık. Çanakkale Savaşları’na dair pek çok şey…

Devamını Oku
TOPLUM 

ZAM KAHVEHANESİ

Zamlar bıktırdı, yordu. Ama ben bir zamma sevindim. Memnun oldum. Keşke daha da artsa dedim. Efendim, mevzuubahis kahve… Çekilmiş Türk kahvesi. Eskiden bu kadar yaygın değildi. Benim çocukluğumda dünürcü geldiğinde, cenazesi olan evlerin ilk dini bayramında, yani yas bayramında kahve yapılır, ikram edilirdi. Ehlikeyifler vardı ama onların sayısı hem azdı hem de işin gösterişine kaçmaz, günde bir fincan, o da eşref saatinde içerlerdi. O zamanlar çay, ikramların başında gelirdi. Keyfin de… Çay tiryakileri kendilerini hemen belli ederlerdi. Fakat kahve tiryakisini tanımak mümkün değildi. Beş-on sene önce kesin bir şeyler oldu,…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘BURALARDAN ÖYLE CEKETSİZ KAÇMAK GELİYOR…’

Gemi denildiğinde benim aklıma yolculuk gelir; yolculuk denildiğinde şairler gelir aklıma. Gizli bir aşk vardır sanki şairlerle gemiler arasında. O aşkı Orhan Veli ne de güzel anlatır. Aşkının ismini söylemez ama biz anlarız; Orhan Veli gemilere vurgundur: “Gün olur, alır başımı giderim,/ denizden yeni çıkmış ağların kokusunda./ Şu ada senin, bu ada benim,/ yelkovan kuşlarının peşi sıra.” Şiirin asi çocuğu Attila İlhan da gemilere vurgundur. Daha derin bir aşk yaşar Attila İlhan. Bir kaptan gibi sever gemileri. Gemilerin içindedir ama gemilerin dışındadır. Bir kaptan gibi. “…bu geminin yelkenlerine herifin biri…

Devamını Oku
POLİTİKA 

SELAM SÖYLE AMCAMA!

Kemal Bey bir miting yaptı, herkes birbirine sorup durdu: “Nasıl geçti?” Yorumlar muhtelif… Ekseriyet konuşmasını zayıf bulmuş. “Daha sert ve keskin olmalıydı” diyenler var. “Ortalama konuştu” diyenler var. “Oraya vatandaştan birilerini çıkarması saçmaydı” diyenler var. “Oraya vatandaştan birilerini çıkarması saçma değildi; ama emekliler niye yoktu?” diyenler var. “Asgari ücretli niye yoktu?” diyenler var. Hangi yorumu dikkate almalı? Mersin mitingi şunu gösterdi: Birincisi; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bundan sonraki mitinglerine CHP Genel Başkanı olarak değil, Kemal Kılıçdaroğlu olarak çıkacak. Arkasında CHP örgütleri olacak; ama CHP örgütleri mümkün mertebe görünmez olacak.…

Devamını Oku
YAŞAM 

SERSERİ YAZI

Ne çok insan, ne çok kırık dökük anıyı sürüklüyor ağır paçalarında, Mersin’in caddelerinde gezerek… Hastane Caddesi’nde, İstiklal Caddesi’nde, İnönü Bulvarı’nda, Uray Caddesi’nde, Zeytinlibahçe Caddesi’nde, adı sanı bilinmez kenar mahalle caddelerinde, sahil caddelerinde, AVM caddelerinde, ne çok insan… Doğulular, Batılılar, Kuzeyliler… Suriyeliler, onlar da Güneyliler… Limana yakın ara sokaklarda, ara sokakların karanlığına gizlenmiş barlarda beynelmilel denizciler… Ağır paçalarında ne çok kırık dökük anı, telaşsız adımlarında ne çok hayal kırıklığı, ne çok yorgunluk, ne çok umutsuzluk… * * * “Bu şehre sadece umudunu kaybetmişler gelir” demişti güngörmüş esrarkeş. “Umudu olan ne etsin…

Devamını Oku
TOPLUM 

DNA

Bugün sofrada ne var, bayım? Bebek var! Başka? Çocuk var! DNA sonucuna göre o bebeğin babası şuymuş, o çocuğun babası buymuş derken… Bir yandan çocukların, bebeklerin fotoğraflarını yayınlayabilirsiniz. Bir yandan tecavüz mağduru kadının adını, soyadını yayınlayabilir… Mağdur kadının boy boy… Ölmüş bebeğin acı acı… Hiçbir şeyden haberi olmayan, ana kucağındaki bebeğin masum masum fotoğraflarının altına; şu dünyanın iğrençliklerini, eliniz titremeden yazarsınız: “Bunun babası aslında şuymuş. Bu kadına tecavüz eden de o adammış.” Ne kadar kolay, değil mi? Kısacık yaşamına nice acılar sığan bir bebek, öldü gitti… Kardeşleri kaldı geride. Birisi…

Devamını Oku
TOPLUM 

ACI NİNNİ

Bugün canım sıkkın… Bir şiir söyleyip bitireceğim yazıyı. Buraların dağlarında geçtiği rivayet olunan bir efsane vardır. ‘Boş Beşik’ derler, bir acı efsane. Hani kısır bir kadın vardır. Bir gün bir oğlan doğurur. Murat derler adına. Bir göç yolunda, bebeği beşiğe, beşiği deveye çatmış yürürken gelin, bir kartal gelir, kapar bebeyi. Öldürür. Toros dağlarında geçtiği rivayet olunan bu efsanenin türküsü Artvin taraflarında söylenir nedense: “Uyu benim küçücüğüm/ ninni de ninni…” * Yörük kızı Müslüme. Boynunda bir dizi mavi boncuk. Boncukların ortasında bir nazarlık… Kolunda bir dizi boncuk… El örgüsü hırka giydirmişler.…

Devamını Oku
TOPLUM 

TOPLUMCA İŞLENMİŞ BİR CİNAYETİN ANATOMİSİ

İş helalleşmeye kalırsa, uzun sürer, evin yolunu bulamayız. En iyisi toptan helalleşin. Üzerine alınan alınsın… Ana konumuz helalleşme değil, merak etmeyin. Ama ille de yazının sonunda bir helalleşelim derseniz, helalleşiriz. * Konumuz bugün Ula Kerem… Tanımazsınız, sokaklarda gördüğünüz binlerce Suriyeli çocuktan biriydi. “Lan, bunlar da her yerde karşıma çıkıyor” dediğiniz çocuklar var ya, onlardan biri işte. Fakat karşınıza çıkmamış olabilir Ula Kerem. Muhtemelen lüks alışveriş merkezinde çıkmamıştır karşınıza. Marina’da, şurada burada da görmemişsinizdir. Sahilde de gördüğünüzü sanmıyorum. Nargile de içmemiştir. Viranşehir sahilinde sizi rahatsız etmemiştir. Lüks aracıyla sizi sollamamıştır. Apartmanın…

Devamını Oku
TOPLUM 

ÇİLEM

Telefon açtı, “Neredesin?” diye sordu kocasına. “Geliyorum, az kaldı” deyip telefonu kapattı herif. Eve girer girmez, “Seninle konuşacaklarım var” dedi kadına. Yatak odasına götürdü. Üstünü başını çıkardı, silahını yastığın altına koydu, kapıyı kilitledi… Kadının önüne bir valiz attı sonra. “Eşyalarını topla” dedi: “Gidiyoruz!” Şaşırdı kadın. Sordu, “Nereye?” diye. “Antalya’ya. Senle birlikte üç kadın daha olacak…” Kadın itiraz etti. “Gitmem” dedi. Niye götürmek istediğini sordu. Herif asabi, ayarsız, cüretkâr, sabıkalı. O güne dek, kim bilir kaç yumruk attığı kadına bir hamle daha yaptı. Dövecek. Çıktı üstüne, saçlarını çekti. Vurdu vuracakken… Kadın…

Devamını Oku