TOPLUM 

APARTMANDAKİ KOLTUK

Zihni Sabit Bey, memurluktan emekliydi ama memuriyet hayatı boyunca ticaretin dinamizminden kopmamış bir insan olduğundan, apartman yöneticiliğine de kolay ısındı.

Hem hesap kitap, para tura işlerini zorlanmadan idare ediyordu hem apartmanın girişinde küçük bir odayı kendisine makam yaptığından günleri güzel geçiyordu.

Masasına oturup hesap işlerine bakıyor, gazetesini okuyor, radyosunu dinliyor, arada bir kendisini ziyarete gelen konuklarından memleket havadisleri üzerine malumat alıyordu.

Masadan pek kalkmıyordu, bir dosya alacağı zaman tekerlekli sandalyeyi kaydırarak raflara kadar gidiyor, aynı şekilde geri dönüyordu.

Garanticiydi.

Makamın boş bırakmaya gelmeyeceğini öğrenmişti memuriyet hayatı boyunca.

Memlekette olan biten her şeyden çabuk haberi olduğundan, büyüklerin emir ve görüşlerini bir memur titizliği ve bir esnaf kurnazlığıyla anında öğrendiğinden apartmanın girişindeki duyuru panosuna her gün yeni bir talimatname asıyordu.

Pek kimse okumazdı o talimatnameyi ama Zihni Sabit Bey neredeyse günaşırı yenilerdi.

Mesela bir gün, “Bekâra kiralık ev verilmez” yazardı panoya, bir başka gün “Kızlı erkekli kalacak öğrencilere ev verilmez” yazardı.

Bir başka gün “Gece 22’den sonra rakı, bira, şarap ve bilumum alkollü içkilerin apartmana sokulması yasaktır” yazardı.

Hatta bir gün, zinanın önüne geçmek için, “apartmana misafir olarak gelen çiftlerin evlilik cüzdanlarını yöneticiye ibrazı hakkında” bir talimatname yazmıştı.

Hep yasak koymazdı tabii.

Bazen kolaylaştırıcı da olurdu.

Partiden, öte mahalledeki esnaftan, hocaefendiden gelen bir selam üzerine öğrencilere ev bulurdu.

O öğrencilerin abdestli namazlı olmasına, akşamları toplanıp sohbet etmelerine bayılırdı.

Elinden geldiğince o öğrencilere yardımda bulunurdu.

Nur gibi çocuklar” derdi onlara, “Allah diyorlar, alınları seccadeye değiyor.

Apartmana bir güvenlik kamerası taktırdıktan birkaç gün sonra, mahallede bir olay yaşanınca güvenlik kamerasının ihtiyaca göre, duruma ve şarta göre çalışacağını, ihtiyaca göre, duruma ve şarta göre çalışmayacağını hemen kapıvermişti.

Sokağa ne zaman çıkıp öğrenci kovalanabilir, esnafın polisten kaçan öğrenciye ne zaman pusu atması daha sağlıklı olur, tak diye öğrenmişti.

Benzer bir refleksi gazete aboneliği konusunda da göstermişti.

Senelerce abone olduğu Zaman gazetesinin bir manşetinden iplerin kopma noktasına geldiğini sezdiğinden hemen aboneliğini sona erdirmiş, Sabah gazetesine abone oluvermişti.

Hatta kendisinin abone yaptığı birkaç kişiyi bile aboneliği sona erdirmek konusunda ikna etmişti. Birkaç sene sonra ipler harbiden kopunca memur titizliğinden ve esnaf kurnazlığından dolayı kendiyle gurur duymuştu.

Bir gün korkunç olaylar oldu apartmanın dışında bir yerlerde.

Zihni Sabit Bey önce neler olduğunu anlayamadı.

Panikledi.

Partiden, öte mahalledeki esnaftan, hocaefendiden gelen bir selam üzerine iş görmüşlüğü, iş bitirmişliği çoktu.

Gerçi 3 yıldır uzaktı ama olsundu ya ona da uzanırsa ucu.

Paniği çabuk atlattı, bayrağını, posterini kaptığı gibi alana koştu, nöbetini tuttu, sloganını attı, kafası rahatlamış olarak eve, daha doğrusu makama döndü.

Şimdi makam masasında oturup apartmana giren çıkan ev sahiplerine, misafirlere bakıyor, komşu apartmanları gözetliyor, geleni gideni süzüyor.

Bir de not defteri aldı kendine. Apartman sakinleri görmüyor ama Zihni Sabit Bey her gün notlarını yazıyor:

– 5 numara nöbet eylemine gelmedi. 6 numara devlet kanalı dışında kanallar izlemeye başladı. 13 numaranın elinde muhalif gazete gördüm. 16 numara bu yaz ilk kez tatile gitti, takipteyim…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar