ŞİİR 

GİTMEDEN KAVUŞMAK

Ardında bir katliam yapmadan Gitmek mümkün değildir… Onun için Herkes bilmez gitmesini Sevdiğine bölmeden kendisini…   Sevdiğine böldüğün her şey Çoğuldur özünde Sırf bu nedenle Yazılır tüm hikâyeler Ömrün parantez içine…   Gideni sırtından öpmek Gitmelere alışmaktır. Alnından öpmesini bilmek, Gitmeden kavuşmaktır.

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

İLERİCİ GERİCİLİK – DOĞU

İslamiyet öncesi dönemde göçebe yaşam tarzı, –sürekli hareket halinde olan topluluklar açısından– özel mülkiyete izin vermiyordu. Ortak kullanım alanları topluluğun malıydı. Töreler, gelenekler kısmen de olsa eşitliği savunmaktaydı. Toplumsal yapının değişmesi için yerleşik hayata geçilmesi ve ticari alışkanlıkların dönüşüme uğraması gerekiyordu. Öyle de oldu. Yerleşik yaşam göçebe toplumun yapısını alaşağı etti. Bunun en belirgin görüntüsü “kadın” konusunda yaşandı. Üretimde başrol oynayan, çadırda başköşeye oturtulan, düşüncelerine başvurulan kadından, cariye olan, tek erkek için kavgaya tutuşan ve doğurganlık özelliği dışında dikkate alınmayan, bir erkeğin şahitliğinin karşısına iki kadının konduğu evrilme yaşandı. Tanrının,…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

İLERİCİ GERİCİLİK – BATI

İnsanoğlu, birbirini destekleyen gelişim süreçlerinin yerine aynı denklikte gerileme süreçlerini yarattı. “İki adım ileri bir adım geri”, yerini “iki adım geri bir adım daha geri”ye bıraktı. Küçük azınlığın zorbalığıyla nihayete eren bu süreç, “âlimine gem vurulan – cahiline saygı duyulan” ilerici gericiliğin iktidarıyla sonuçlandı. Takvimler 1215’i gösterdiğinde İngiltere’de kral ve soylular arasında yaşanan yetki çatışması ayyuka çıkmıştı ve dönemin derebeylerinin (soylularının) baskısıyla İngiliz Kralı John’a Magna Carta Libertatum imzalatılmıştı. O zamana kadar mutlak otorite sahibi birinin yetkilerinin bir kısmından feragat etmesi görülmüş vaka değildi. Zamanla bu anlaşmanın tarihsel olarak önemli…

Devamını Oku
TOPLUM 

MÜSLÜMANLIK, KADIN VE İKTİDAR

Tek tanrılı dinler geldi geleli inananlarına yüklediği boş özgüven her daim var olmuştur. Elinde çekirdeği üstüne döke döke çitlerken, akşamdan seyrettiği tartışma programından aklında kalanı en az bir ay satacağından emindir inanan. Bu bakışla dünyayı değiştireceğini, yaşamı dönüştüreceğini zannetmesi de ayrı bir trajedidir. Emperyalist ekonomik sisteme entegrasyonun iyi bir halt olduğunu beynine kazımıştır. Çünkü akşamki tartışma programında papyonlu ekonomi profesörü civcivli laflarla serbest piyasa ekonomisinin nimetlerinden bahsetmiştir. Her inanç sistemi “haline bakmadan Hasan Dağı’na oduna çıkmayı marifet bellemiş” inanana ihtiyaç duyar/duymuştur. Müslümanların kendilerinden önceki dönemi “Cahiliye Dönemi” olarak tanımlaması da…

Devamını Oku
FELSEFE TOPLUM 

VİRÜSLERİN MAKÛS TARİHİ VE KONFÜÇYÜS AHLAKI

Gezegenimizi kasıp kavuran ve adına da koronavirüs (COVID-19) denilen salgınla ilgili kafa yorma oranı maksimum seviyeye ulaşmış durumda. Konunun sıkıcılığı herkesin bir şekilde virüs üzerinden bir yerlere varma çabasından kaynaklanıyor. Tarihte onca devlet adamının, düşünürün, toplumsal olayın alamadığı yolu yeniyetme bir virüse yüklenen misyonla alma çabası enteresan bir çaba. Kimi yerde insanlığın geldiği noktayı küçümseyici de bir çaba. Elbette ki bu salgın ilk olmadığı gibi son da olmayacak. Ancak insanlığın hanesine “zararın neresinden dönülürse kâr sayılacak” bir durum olarak not edilecek. Kalanlar; olanları ve ölenleri unutacak. Kayıtlara geçmiş ilk salgın…

Devamını Oku
FELSEFE 

PLATON’UN ‘MAĞARA ALEGORİSİ’NE DOĞU’DAN KISA BİR BAKIŞ

Platon’a (Eflatun’a) minnetle… Mağaradan günümüze gelene kadar insan ve insana bağlı üretim ilişkileri toplum içi ve toplumlararası farklılaşma olarak karşımıza çıkmıştır. Bu konuda hikâye mağarada başladığına göre mağaradan dışarı çıkan ile karanlığı gerçek olarak kabul edenin konumlanışı da elbette ki farklılık göstermiştir. Antik Yunan filozofları konuya dair ilk kafa yoranlardır. Özellikle ‘Mağara Alegorisi’ne değineceğimiz için Platon’un ‘Devlet’ eserinde ortaya atılan düşünce, günümüze kadar ulaşan en somut ve anlaşılır örneklerden biri olması nedeniyle dikkat çekicidir. Özetle: “İnsanlar doğdukları an itibariyle karanlık bir mağarada zincirli haldedir. Başlarını sağa ve sola çeviremez, sırtları…

Devamını Oku
TOPLUM 

DEPREM KRONOLOJİSİ Mİ, KRİMİNOLOJİSİ Mİ?

Yazıya başladığımda yeni şehit haberi gelmemişti henüz. Van’daki çığ felaketi de olmamıştı. Depreme odaklı bir yazı olacaktı. Depremle ilgili genel bilgileri içeren, biraz da belli noktalara dikkat çekmeyi amaçlayan bir yazı, yine de öyle olacak; ama bu topraklarda insan hayatının ucuzluğunu unutmuşum bir an için. Bu ülkede bir noktaya odaklanmanız neredeyse imkânsızdır. Hafıza kaybı yoğunluklu toplumsal rahatsızlığımızdır. Ders çıkarma huyumuz da yoktur; çünkü herkes kendisini öğretici olarak görür. Bu noktaların altını kalın çizgilerle çizmekte fayda var. Anadolu; 3 temel fayın yer aldığı (Avrasya-Arap-Afrika levhası arasında ve Kuzey Anadolu Fay Hattı,…

Devamını Oku
TOPLUM 

DEREYE RENGİNİ VERENLER – 2

Dâhiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Şükrü Kaya’nın (18 Kasım 1931) dönemin başbakanına sunduğu rapor, bizzat bir bakanın kaleminden çıktığı için önemlidir. Rapor 3 aylık bir araştırmanın sonucudur. Dersim’i gezen Şükrü Kaya, Dersimlileri dinlemek yerine Dersimlilerden zarar gördüğünü iddia edenleri – Türkler ve Sünni Kürt aşiretler – dinler. Özellikle Türklerin, silahlı tehdit altında olduğunu iddia eder. Şikâyet konusu olarak Seyit Rıza ile Haydaranlı reisleri Kamer ve Hıdır Ağa’ları gösterir. İddia sadece bununla da sınırlı kalmaz. Şükrü Kaya, Türklerin devlete vergi ve asker verdiği halde, ölümle burun buruna yaşadığını belirtir. Kaya, Dersim’de kati…

Devamını Oku
TOPLUM 

DEREYE RENGİNİ VERENLER – 1

Dersim halkına saygıyla… Tarih, çoğu kez haklı olanın kaleminden çıkan gerçeği değil, güçlü olanın dilinin altındaki baklayı yansıtan bir bellektir. Gücü elinde bulunduranlar, olayı ya da olguyu olduğu gibi değil, işlerine geldiği gibi yansıtmanın zeminini hazırlar. Bunun için önce bir düşmanın bulunması, sonra da bu düşmanın kandırdığı çoğunluğun(!) yaratılması gerekir. Bu tablo oluşturulduktan sonra iş artık tanımlanmış düşmanı(!) ortadan kaldırmak konusunda üretilecek yöntemlere kalır. Burada ise işin içine güçlünün haklılığını(!) anlatma çabası girer. Bu, aslında gerçeğin yalanla sıvanması aşamasıdır. Hâlihazırda olan biteni gözler önüne seren belgeler ya yok edilir ya…

Devamını Oku
POLİTİKA 

TOPLUMSAL CİNAYETİN ANATOMİSİ

Hukukun güvenilirliğini kaybettiği ülkelerde kararlar üstünlerin etkisiyle alınır. Buna “üstünlerin hukuku” denebilir. Üstünlerin kim ya da kimler olduğunu herkes bilir. Bu hakkı nereden aldıkları konusunda da cevap çok bilinmeyenli değildir. Ancak vicdanları sızlatan hukuksal kararlara toplumsal refleksin derecesi toplumsal gelişkinliğin önemli göstergesidir. Bu nedenle herhangi bir haksızlığa uğrayan kişi ya da gruplara destek amacıyla yapılan eylemler, bu eylemlerde ödenen bedeller sıradan insanlar tarafından anlamsız, boş ve kof hareketler olarak algılanır. Bizde suya sabuna dokunmadan yaşamak marifet olarak algılanır. Hatta o kadar ileri gidilir ki toplumsal sorunları yaratanların Yaradan’dan ötürü sevilmesi…

Devamını Oku