TOPLUM 

PAÇ(Y)OZ

Amerika’da Senato’dan başka yerde suçlular barınamaz.” – Mark Twain

Yozlaşma insanoğlunun doğuşuyla eş zamanlı bir konu değildir. İlk insanın 150-200 bin yıl önce ortaya çıktığı düşünülürse, yozlaşmanın günümüzden daha erken bir vakti işaret ettiği söylenebilir. Yozlaşma mağarada mı başlamıştır, yoksa mağaradan dışarı çıkan insanla mı başlamıştır? Platon’un mağarasındaki insan, yanılsamaların gerçekliğine inanıyordu. Hayatın yansımalardan ibaret olduğunu düşünmesinin nedeni farkındalık düzeyi idi. Bireysel bencilikler zincirleme bir reaksiyon gibi toplumsal yozlaşmanın çekirdeğini oluşturdu. Birey ne kadar yoz ise toplum da o kadar yozdu.

Yozlaşma, düzenin erk sahiplerinin hırsızlığı ile başlamaz. Bu olsa olsa bir sonuç olabilir. Hırsızlığın görmezden gelinmesiyle, kabullenilmesiyle, savunulmasıyla başlar. Hırsızlığa karşı çıkanın elimine edilmesi ise yozlaşma sürecinin toplumsal sirayet anıdır. Kamu düzenini ihlal etmek bireysel olabileceği gibi toplumsal, hatta kurumsal ve hukuksal bir durumu da işaret edebilir. Yöneticiler hırsızlıklarını örtmek için hukuku bir kalkan olarak kullanabilir. Marksist literatürde “emeğin sömürüsü” artı değeri yaratır. Üretim araçlarını elinde bulunduranlar zenginleşir; ancak o değeri yaratanlar fakirliğe mahkûm edilir. Tüm bileşenleri bilinen bir denklemdir bu. Hırsızlığın bireysel boyutuna hukuk bariyeri konmuştur. Oysa toplumsal hırsızlıklarda bu “yağma” olarak karşımıza çıkar. Doğu toplumlarında bu konuda fazlaca bir engelin olmaması yöneticilerin “u’lül emre itaat”ten cesaret almaları sonucunu doğurmuştur. Doğu’da “vasat ümmet” çıkar karşınıza. Yöneticilerin nedensiz/sebepsiz zenginleşmeleri hukukun ilgi alanına girmez. Ha(l)ksız devlet anlayışı yerleşik bir içtihat halini almıştır. Bu durum yozlaşmanın toplumsal tabanda yayılmasını ve beraberinde ise “paç(y)oz” tipin ortaya çıkmasının anahtarını oluşturur.

Yozluğun ana fay hattıdır, değişimin yaratacağı etkiyi hiçleştirmektir. Yüz düşünce akımının yaratılmasını ve birbiriyle yarışmasını engelleyici bu durum aynılığı yaratır. Aynılık ise yozluktur. Tarihte değişimin öncüsü kabul edilen insanlar ve düşünceleri sırf bu bakış açıcı nedeniyle silindirin sıcak bir asfaltı ezmesi gibi ezilmeye çalışılmıştır. Her düşüncenin dinden doğduğunu/geçtiğini düşünmek ya da inancın dinle başlayıp dinle bittiğini düşünmek yozluğun başlangıcı olmasa da ömrüne ömür katmıştır. Yalanın ve dolanın kamusal alanda yaygınlaşması politik manipülasyonla (dalavere) başlamıştır. Kamu çıkarının kurnaz politikacılar tarafından kendi çıkarlarına kurban edilmesi sıradan insanı kleptokrasiyle tanıştırmıştır. Bu ise rüşveti, kayırmacılığı (nepotizm) yeraltı yapılanmalarını, vergi sömürüsünü ve gelir adaletsizliğini beraberinde getirmiştir.

Yozlaşma; neden değildir, sonuçtur ve toplum içerisinde bir durumu tarif eder. Aristo bunu “demagoji” olarak isimlendirir ve demagojiyi “demos” (halk) ve “ego” (kendine çekmek) kelimelerinin bileşimi olarak tarif eder. Aristo, soysuz ve bozuk halk yönetimleri için bu tanımlamayı yaparken demagogu, toplumun maddi ve manevi birikimlerini kendi çıkarı doğrultusunda sömüren kişi olarak tanımlar. Kurnaz yöneticiler gerçek dışı durumları alalayarak ve abartarak sunar. Paç(y)oz, politik iktidarın uygulamalarının iyiliğine ya da kötülüğüne bakmaksızın eylemi haklı çıkarmanın teorik altyapısına katkı sunar. Paç(y)oz tip, bu eylemiyle sahibi tarafından başı okşanan uysal bir hayvanın mutluluğuna ve huzuruna sahiptir. Kendi yeteneksizliklerinin farkında olmayan politikacılar sorumlu oldukları makamlara geldiklerinde içerisinde bulundukları topluma büyük acılar yaşatabilir. Buna “kendinin cahili olma etkisi” (Dunning-Kruger Etkisi) denir. Böyle politikacıların etkin olduğu toplumlarda bireyler korkunun etkisiyle suskunluğu bir tercih olarak görmese de tedbir olarak görebilir. Ve sonrasında bu suskunluk durumu onları haklı bulmadıkları ancak hâkim görüş olarak benimsenen görüşü dillendirmeye kadar götürür. Bu sarmal, hâkim görüşün daha etkin olması sonucunu doğurur. (Suskunluk Sarmalı Teorisi – 1970) Faşizmin toplumsal tabanda destek bulmasında bu iki teorinin etkisi yadsınamaz.

Paç(y)oz tipin davranışının temeli hedef saptırmadır. Sorunun kaynağı paç(y)oz tipi yaratan sebepler ve tipin kendisidir. Ekonomik koşullar ne kadar kötü olursa olsun, konformist (uygitsinci-biatçı) yöneticilerin ve sülalelerinin ve onlardan beslenen bir kısım dalkavuk yiyicilerin yaşam koşularında sürekli yukarı yönlü hareketler görülür. Sıradan insanın ortalama refaha kavuşmasının imkânsızlığı ise yaşamsal bir gerçeklikmiş (kadermiş) gibi sunulmaya çalışılır. Konformistlerin (uygitsinciler-biatçılar) yarattığı iklim tam bir sahne demokrasisidir. (Yöneticilerin halkı sadece oy verme sırası gelince sahneye çıkardıkları demokrasi biçimi – İtalyan tarihçi Emilio Gentile) Böyle bir ülkede ilericiler-gericiler, sağcılar-solcular yoktur. Namuslu insanlar ve namussuz insanlar vardır. (Cemil Meriç) “Böyle toplumlarda hayaller gerçeklerden kaçmak için kurulur” ve sorunların asli yaratıcıları salt Yaradan’dan ötürü sevilebilir. Bu tam bir çöküş anlamına gelmese de çöküşün engelsizleştirilmesidir.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar