YAŞAM 

‘BENİM DÜNYAM, BENİM; SİZİN DÜNYANIZ, SİZİN!’

Gece sessiz, parkta hiç çocuk yok. Bir kadın var. Sesini tüm dünyaya bağırmak istiyor: “Benim dünyam, benim; sizin dünyanız, sizin!” Bir kez daha haykırıyor: “Benim dünyam, benim; sizin dünyanız, sizin!” Her gece aynı çocuk parkında, aynı acıyla… Odamın penceresini açıp “Sana yardım etmek istiyorum” demek geliyor içimden. Çıkamıyorum. Yardımcı olabilecek birilerini arıyorum. Geliyorlar. Bir neden bulamıyorlar ona yardımcı olmak için. Dünyasını farklı kılan her neyse onunla baş başa bırakıp sirenleriyle ayrılıyorlar parktan. Aklıma Mine Söğüt’ün kitabındaki Sevim Teyze geliyor. Beş Sevim Apartmanı’nda yaşayan Sevim Teyze… Küçük yaşta evlendirmişler Sevim Teyze’yi.…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

KİLİT SEVDASI

On yaşında, aşırı zayıf, hassas bir çocuktu Nuri. Ne bir yerinin kanadığı ne ciddi ciddi bir arkadaşı ile kavga ettiği ne de bisikletten düşüp kolunu veya bacağını çizdiği görülmüştü. Sınıftaki arkadaşlarından, mahalledeki diğer çocuklardan hep farklıydı. Hiç oyuncak merakı olmamıştı, kitap okumayı sevmezdi, bir kez bile lunaparka gitmek istememişti. Hele dondurma, çikolata, şeker yediği hiç görülmemişti. Dışarıda, okulda, sokakta hep içine kapanıktı. Merkez lokantasında aşçılık yapan babası, ev hanımı olan annesi onu bu çemberden dışarıya çıkarmak için ellerinden geleni yapmışlardı. Kredi çekip psikiyatriste bile götürdüler oğlanı. Bağarası’ndaki meşhur Kamil Hoca’ya…

Devamını Oku
YAŞAM 

YALNIZ DEĞİLSİN

Orta yaşlı bir portakal ağacının tam karşısında oturuyorum. Ağacın yaşını kestirdiğimden değil, öyle geçiyor içimden sadece. Onlarca yaprağın içinde tek tük renklenen portakallar… On taneyi geçmez sayıları. Yapraklar, nereden baksan yüzlerce… Sarıp sarmalamışlar kendilerinden olmayanları yapraklar. Koruyorlar, çevreliyorlar. Dinginliği görmeyi bırak, adeta sesi bile geliyor baktığında. Gözlerinle duyuyorsun. Tam yanında tarihi bir sur, heybetli bir duvar… Yüzlerce taş var. Taş renginde… İrili ufaklı, çelimsizi de var, bir krokiden fırlamış gibi olanı da… Bu sefer koruma altına alınan yapraklar var. “İster buradan, ister şuradan çıkarım” diyorlar taşlara. Gerçi, taşlar da hiç…

Devamını Oku
TEKNOLOJİ TOPLUM 

SOSYAL MEDYA KUYUSU

Facebook’un kurucusu ve CEO’su Mark Zuckerberg’in yıllar önce söylediği, “Özel alanın yokluğu ve paylaşım, yeni sosyal norm oluyor” diye bir sözü var. Zuckerberg artık sadece Facebook’un değil, Instagram’ın da sahibi. Bu sözü kanıtlarcasına “yeni bir normalimiz” var artık. El birliğiyle Zuckerberg’in görüşünün arkasından koşan bir sürü insan… Neler, neler görüyoruz her gün, nasıl olaylarla karşılaşıyoruz… Şaşkınlıkla tepkimizi göstermeye çalışırken bazen de olan bitene, güce giden her şeye bir heykel gibi bakıyoruz. Onca hasırlaşan şey arasında tek yapabildiğimiz karşıdan bakmak. Sanki bütün kapılar aynı, hiçbir deniz birbirinden farklı değil. Biraz açıyı…

Devamını Oku
YAŞAM 

ZEYTİN

Yüz yaşında bir zeytin ağacı… Bir sürü dalı var gövdesinden çıkan… Tıpkı Ezgi’nin Günlüğü’nün ‘Delice Zeytin’ şarkısında olduğu gibi… Delice her bir daldan fırlıyor meyveleri… “Bak, bu ışık senin ışığın/ dallarına ay doğmuş delice delice zeytin/ bu bahar yine gelin olacak/ omzunda yeşil bir duvak delice delice zeytin/ bak, bu ışık senin ışığın/ dallarına ay…” Bu şarkıyı adeta bizler için söylüyor zeytin ağacı… Her bir dalın her bir zeytin meyvesi bizlere –biz insanlara– bir şeyler anlatmak ister gibi… Diyor ki zeytin ağacı: Sabırlı ol, bekle, elbet bir gün alacaksın meyveni.…

Devamını Oku
EĞİTİM PSİKOLOJİ 

DOĞAN CÜCELOĞLU’NA SAYGI İLE…

Haritalar hep kuzeyi gösterir. Çoğu insan kuzey dendiğinde yukarıyı, güney dendiğinde ise aşağıyı algılar. Bu temel düşünceyi Avrupa’ya uyarladığımızda pek çok örneğine de rastlıyoruz. Bu kıtanın pek çok yerinde kuzeyli-güneyli ayrımı vardır. İtalya’da Milano sanayinin, sanatın, modanın merkezidir. Refahtadır. Oysaki Napoli tam bir güney yerleşimidir. Trafik her daim karışıktır; arabalar birbirine çarpar, çoğu zaman durup ne olduğuna bakmazlar bile, çamaşırlar evden eve asılıdır sokaklarda. İngiltere’de, Fransa’da ve pek çok diğer Avrupa ülkesinde insanlar genelde ikiye ayrılır: Kuzeyli-güneyli, zengin-fakir, eğitimli-eğitimsiz… Türkiye’de hiç kuzeydenim ya da güneydenim diyen birine rastlamadım. Hatta Karadenizliyim…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

K/ALINTILAR

Sayfalar açılıyor, sayfalar kapanıyor. Kadınlar kendi dillerinde konuşuyor, erkekler kendi dillerinde. İyilik anlaşmaları, güzellikler, düzgün kitaplar, özenle seçilmiş kelimelerin yanında dile döküldüğünde anlamını kaybedenler, sadece bir tercüman vasıtasıyla anlaşılabilecek hikâyeler, kesip atılan harfler paylaşılıyor. Kemikleri kırılıyor kelimelerin. Kimi alçıda bekliyor aylarca. Bazen de alçıdan hiç kurtulamıyor ve kireçleniyor. Şimdilerde bunlar yaşanırken de bazıları hiç unutulmuyor. Çünkü onlar kuyuya kelimeler, dizeler atarken suyun tadını güzelleştirenler; bazen de dünyayı yerinden oynatanlar; ölseler dahi kovayı dolduranı eksik olmayanlar… Şimdi bu satırları okuduktan sonra aklınıza pek çok yazar, pek çok şair gelebilir. Benim aklıma,…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

ALFABE

Alfabe; eskiden yazılmış, bir yerlerde yitip gitmesin diye buraya bırakılmak istenmiş uzun bir öyküdür. Her harf aslında bir biçimler evrenidir. Biçimleri de hep bir şeyler hatırlatır insana. “A”; asildir, ilktir. “E”, uykuya henüz dalmış bir kedi yavrusudur. “Ü”; alfabenin en güler yüzlü harfidir, iyi niyet gelir akla. “Ö”, biçim itibariyle biraz şaşkındır. “İ”, güzel suratlı bir insanın dudağının yanındaki bendir. “J”; en içe dönük, en yalnızıdır alfabenin. “K”, çok tercih edilen bir makas gibi keskindir. “Z”; sonu, bitişi simgeler, sonrası yoktur. Noktalar vardır bir de harfleri güzelleştiren, “sus” derken iki…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

KALEM

Dolma kalem zariftir. En güzel el yazmaları çıkar elinden. Süslüdür. Estetiktir. İnatçıdır da aynı zamanda. Mürekkebini bir tutkal gibi yapıştırır kâğıdın üstüne. Kalır yıllarca, sonsuz ve son güne dek. Kibirlidir de aynı zamanda; “Türümün en iyisiyim” diye gezer yazma âleminde. Gölgesi ile savrulur tüm harfler, kelimeleri perileştirip klasik müzik eşliğinde dansa kaldırır; fakat hiç ihmal etmez boşlukları da. Zordur yönetmesi de, ne de olsa kibirli! Tükenmez kalem vasat olduğu kadar mütevazıdır da. Çoğu zaman bir kâğıdın üstünde; bazen bir marangozun kulağının arkasında; bazen de gelişigüzel saçlarını toplayan gür saçlı bir…

Devamını Oku
TEKNOLOJİ TOPLUM 

SOSYAL MEDYA ASLINDA?

Sosyal medya sayesinde gerçek hayatta belki de hiç karşılaşmayacağımız değerli yazarların, şairlerin, akademisyenlerin sayfalarında çalışmalarını görebiliyoruz. Hem usta hem de amatör fotoğrafçıların çektikleri kareleri görme şansımız oluyor. Hiç denk gelmediğimiz kitapları yakalayabiliyoruz. Belirli konularda kendilerini geliştiren insanların muhteşem hikâyelerine tanıklık ediyoruz. Zaten, bu mecraların da çıkış noktası bu ve şu an aklıma gelmeyen diğer konular. Tanımadığı insanların sayfalarında olur olmadık yorumlar yapmak, düşüncelerini sürekli çürütmeye çalışmak, kusur avcılığı yapmak gibi şeyler de amacın dışında vuku bulan ama sürekli karşılaştığımız konular. Geçen hafta denk geldiğim bir örnek: Bir kitap grubunda 20’li…

Devamını Oku