TEKNOLOJİ TOPLUM 

SOSYAL MEDYA KUYUSU

Facebook’un kurucusu ve CEO’su Mark Zuckerberg’in yıllar önce söylediği, “Özel alanın yokluğu ve paylaşım, yeni sosyal norm oluyor” diye bir sözü var. Zuckerberg artık sadece Facebook’un değil, Instagram’ın da sahibi. Bu sözü kanıtlarcasına “yeni bir normalimiz” var artık. El birliğiyle Zuckerberg’in görüşünün arkasından koşan bir sürü insan… Neler, neler görüyoruz her gün, nasıl olaylarla karşılaşıyoruz… Şaşkınlıkla tepkimizi göstermeye çalışırken bazen de olan bitene, güce giden her şeye bir heykel gibi bakıyoruz. Onca hasırlaşan şey arasında tek yapabildiğimiz karşıdan bakmak. Sanki bütün kapılar aynı, hiçbir deniz birbirinden farklı değil. Biraz açıyı…

Devamını Oku
YAŞAM 

ZEYTİN

Yüz yaşında bir zeytin ağacı… Bir sürü dalı var gövdesinden çıkan… Tıpkı Ezgi’nin Günlüğü’nün ‘Delice Zeytin’ şarkısında olduğu gibi… Delice her bir daldan fırlıyor meyveleri… “Bak, bu ışık senin ışığın/ dallarına ay doğmuş delice delice zeytin/ bu bahar yine gelin olacak/ omzunda yeşil bir duvak delice delice zeytin/ bak, bu ışık senin ışığın/ dallarına ay…” Bu şarkıyı adeta bizler için söylüyor zeytin ağacı… Her bir dalın her bir zeytin meyvesi bizlere –biz insanlara– bir şeyler anlatmak ister gibi… Diyor ki zeytin ağacı: Sabırlı ol, bekle, elbet bir gün alacaksın meyveni.…

Devamını Oku
EĞİTİM PSİKOLOJİ 

DOĞAN CÜCELOĞLU’NA SAYGI İLE…

Haritalar hep kuzeyi gösterir. Çoğu insan kuzey dendiğinde yukarıyı, güney dendiğinde ise aşağıyı algılar. Bu temel düşünceyi Avrupa’ya uyarladığımızda pek çok örneğine de rastlıyoruz. Bu kıtanın pek çok yerinde kuzeyli-güneyli ayrımı vardır. İtalya’da Milano sanayinin, sanatın, modanın merkezidir. Refahtadır. Oysaki Napoli tam bir güney yerleşimidir. Trafik her daim karışıktır; arabalar birbirine çarpar, çoğu zaman durup ne olduğuna bakmazlar bile, çamaşırlar evden eve asılıdır sokaklarda. İngiltere’de, Fransa’da ve pek çok diğer Avrupa ülkesinde insanlar genelde ikiye ayrılır: Kuzeyli-güneyli, zengin-fakir, eğitimli-eğitimsiz… Türkiye’de hiç kuzeydenim ya da güneydenim diyen birine rastlamadım. Hatta Karadenizliyim…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

K/ALINTILAR

Sayfalar açılıyor, sayfalar kapanıyor. Kadınlar kendi dillerinde konuşuyor, erkekler kendi dillerinde. İyilik anlaşmaları, güzellikler, düzgün kitaplar, özenle seçilmiş kelimelerin yanında dile döküldüğünde anlamını kaybedenler, sadece bir tercüman vasıtasıyla anlaşılabilecek hikâyeler, kesip atılan harfler paylaşılıyor. Kemikleri kırılıyor kelimelerin. Kimi alçıda bekliyor aylarca. Bazen de alçıdan hiç kurtulamıyor ve kireçleniyor. Şimdilerde bunlar yaşanırken de bazıları hiç unutulmuyor. Çünkü onlar kuyuya kelimeler, dizeler atarken suyun tadını güzelleştirenler; bazen de dünyayı yerinden oynatanlar; ölseler dahi kovayı dolduranı eksik olmayanlar… Şimdi bu satırları okuduktan sonra aklınıza pek çok yazar, pek çok şair gelebilir. Benim aklıma,…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

ALFABE

Alfabe; eskiden yazılmış, bir yerlerde yitip gitmesin diye buraya bırakılmak istenmiş uzun bir öyküdür. Her harf aslında bir biçimler evrenidir. Biçimleri de hep bir şeyler hatırlatır insana. “A”; asildir, ilktir. “E”, uykuya henüz dalmış bir kedi yavrusudur. “Ü”; alfabenin en güler yüzlü harfidir, iyi niyet gelir akla. “Ö”, biçim itibariyle biraz şaşkındır. “İ”, güzel suratlı bir insanın dudağının yanındaki bendir. “J”; en içe dönük, en yalnızıdır alfabenin. “K”, çok tercih edilen bir makas gibi keskindir. “Z”; sonu, bitişi simgeler, sonrası yoktur. Noktalar vardır bir de harfleri güzelleştiren, “sus” derken iki…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

KALEM

Dolma kalem zariftir. En güzel el yazmaları çıkar elinden. Süslüdür. Estetiktir. İnatçıdır da aynı zamanda. Mürekkebini bir tutkal gibi yapıştırır kâğıdın üstüne. Kalır yıllarca, sonsuz ve son güne dek. Kibirlidir de aynı zamanda; “Türümün en iyisiyim” diye gezer yazma âleminde. Gölgesi ile savrulur tüm harfler, kelimeleri perileştirip klasik müzik eşliğinde dansa kaldırır; fakat hiç ihmal etmez boşlukları da. Zordur yönetmesi de, ne de olsa kibirli! Tükenmez kalem vasat olduğu kadar mütevazıdır da. Çoğu zaman bir kâğıdın üstünde; bazen bir marangozun kulağının arkasında; bazen de gelişigüzel saçlarını toplayan gür saçlı bir…

Devamını Oku
TEKNOLOJİ TOPLUM 

SOSYAL MEDYA ASLINDA?

Sosyal medya sayesinde gerçek hayatta belki de hiç karşılaşmayacağımız değerli yazarların, şairlerin, akademisyenlerin sayfalarında çalışmalarını görebiliyoruz. Hem usta hem de amatör fotoğrafçıların çektikleri kareleri görme şansımız oluyor. Hiç denk gelmediğimiz kitapları yakalayabiliyoruz. Belirli konularda kendilerini geliştiren insanların muhteşem hikâyelerine tanıklık ediyoruz. Zaten, bu mecraların da çıkış noktası bu ve şu an aklıma gelmeyen diğer konular. Tanımadığı insanların sayfalarında olur olmadık yorumlar yapmak, düşüncelerini sürekli çürütmeye çalışmak, kusur avcılığı yapmak gibi şeyler de amacın dışında vuku bulan ama sürekli karşılaştığımız konular. Geçen hafta denk geldiğim bir örnek: Bir kitap grubunda 20’li…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

DEPREME ALIŞIR MI İNSAN?

Her sallanışta bir saniye daha fazla sürmemesi için endişeleniyoruz. İzmir’de, Kuşadası’nda, Söke’de ya da depremin sık yaşandığı diğer yerlerde. Her defasında aynı korku, aynı telaş… Depreme alışılmıyor. Salgın boyunca bu zor günlerde deprem olmasın diye dua ettik. İnsanlar evlerinden uzak, sokaklarda zor durumlarda kalmasınlar diye. Deprem oldu. Hayatlarını kaybedenler, yaralılar, halen enkaz altında yaşam mücadelesi veren insanlar var. Onların hayatlarını kurtarmaya çalışan arama kurtarma ekipleri, otellerini açan işletme sahipleri, yiyecek dağıtanlar, kendi bebeğinin sütünü paylaşmaya hazır anneler, tek yürek uzaklardan/yakınlardan gelen yüzlerce insan… Korkudan tir tir titreyen enkaz altından çıkarılan…

Devamını Oku
YAŞAM 

İNSAN

İnsan, doğarken ağlar. Bilmediği bir hayata merhaba derken ağlar. Seçme şansı olmadığı annesine, babasına ağlar belki de. Yıllarca omzunda koca bir yük olarak taşıyacağı, seçemediği, kopamayacağı ailesine ağlar. Başına bin bir türlü bela açacak kardeşinin abisi, ablası olduğuna ağlar. “Yine hayata gelsem, aynı aileye sahip olmak isterdim, ailem en büyük şansım” diyecek olan bir insan da doğduğunda ağlar. İnsan, doğarken ağlar. İnsan, çocukluğunu gizler. Okuldayken saç kontrolünde üç boğum örgü olmayan saçları yüzünden okul müdürünün “Saçını kestirmeden gelme” diyerek eve geri gönderdiği günde arkadaşlarının önünde mahcup olmasını gizler; annesinden yediği…

Devamını Oku
YAŞAM 

FOTOĞRAF

Fotoğraf; “çizmek”, “kazımak”, “resim yapmak”, “yazmak” kelimeleri birleştirilerek türetilmiş bir isimdir. Her ne kadar kelime anlamı, “ışık yardımı ile iz bırakmak” olsa da fotoğrafın ne olduğunu anlatmak, tam manası ile birebir sözlük tanımı yapmak oldukça zor olsa gerek. Düşünüldüğünde içerisinde “anı yakalamak” da vardır, “zamanı dondurmak” da, hatta “klasik bir dijital resim” de ihtiva eder. Zıpladığı anda insanı havada yakalayabilen ve orada asılı bırakan bir güçtür fotoğraf; bir yunusun sudan atlama anını yakalayıp havada uçuyor gibi gösterendir de; nesneler hakkında düşünüleni, imgeleri tamamen değiştirebilir. O kadar kuvvetlidir. Kuvvetlidir, ne ki…

Devamını Oku