EDEBİYAT 

ALFABE

Alfabe; eskiden yazılmış, bir yerlerde yitip gitmesin diye buraya bırakılmak istenmiş uzun bir öyküdür.

Her harf aslında bir biçimler evrenidir. Biçimleri de hep bir şeyler hatırlatır insana. “A”; asildir, ilktir. “E”, uykuya henüz dalmış bir kedi yavrusudur. “Ü”; alfabenin en güler yüzlü harfidir, iyi niyet gelir akla. “Ö”, biçim itibariyle biraz şaşkındır. “İ”, güzel suratlı bir insanın dudağının yanındaki bendir. “J”; en içe dönük, en yalnızıdır alfabenin. “K”, çok tercih edilen bir makas gibi keskindir. “Z”; sonu, bitişi simgeler, sonrası yoktur.

Noktalar vardır bir de harfleri güzelleştiren, “sus” derken iki noktayla “süs”e çevrilir kelime, güzelleşir adeta. İçine dönüklüğünden dışa vuruşluğa bir yolculuğun içinde bulur kendini sadece iki üst noktayla.

Harfler, karınca gibi küçük ve en az onlar kadar çalışkandırlar. Ziyaret ettikleri her sayfayı, her kitabı, her edebi türü zenginleştirirler. Salah Birsel’in, Yaşar Kemal’in, Hermann Hesse’nin, Haruki Murakami’nin, Edip Cansever’in en iyi dostlarıdır.

Harfler güzel kelimelere hayat vermek ister aslında. Biçim evrenleri de daha uyumludur güzel kelimelere. Ne kadar kaçsalar da bazen kötü niyetli ağızlara yem olup kalp kırarlar, incitirler, ezerler. Hiç istemeseler de… Bazen de, düğüm düğüm olan boğazlardan bir türlü çıkmayı beceremezler.

Her harfi ne kadar bir şeye benzetsek de, tek başlarına bir hiçtirler. Varlıklarını, özlerini, ünlerini bir arada “hep” olabilmeye borçludurlar. Harfler “bir” olunca, “birlik” olunca mucizedir.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar