KÜLTÜR-SANAT 

31’İNCİ ULUSLARARASI ADANA ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ’NİN ARDINDAN…

31’inci Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali yapıldı. Festival zamanı Adana’da değildim ancak sosyal medyadan ve haberlerden mümkün olduğunca takip etmeye çalıştım. Yıllardır tanık olduğumuz gibi, dünyada ve Türkiye’deki bu tür her festivalde çok iyi şeyler yaşandığı, konuşulduğu gibi, tatsızlıklar, hoşnutsuzluklar ve hatta skandallar da yaşanır; festivalden mutlu ayrılanlar kadar, mutsuz ayrılanlar da olabilir. Bu gibi durumlar sonrasında festivali düzenleyenler, olan bitenden ders çıkarıp sonraki festivallerin daha güzel olması için notlar da alabilirler, “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” diyerek arkalarına yaslanıp keyiflerine de bakabilirler. Normaldir. Her ikisi de olabilir. Öyle ya…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

SÖZLÜKTEN SİLİNEN SÖZCÜKLER, DEYİMLER, ATASÖZLERİ

Birkaç yıl önce bazı deyim, özdeyiş, atasözü ve sözcüklerin cinsiyet ayrımı, etik, genel ahlak gibi nedenlerle sözlükten çıkarılması gündeme gelmiş, galiba çıkarılmıştı da. Konuyu yakından takip etmediğim için bu uygulamanın devam edip etmediğini bilmiyorum. Tartışmayı çıkaranlar, bu “sözlükten silme” uygulamasını gündeme getiren deyim, atasözü, özdeyiş ve sözcüklerin büyük çoğunluğu, hatta belki de tamamı hakkındaki olumsuz düşüncelerinde haklıydılar. Belki de yüzyıllar öncesinin ahlak, toplum ya da din kurallarıyla dilimize ve kültürümüze girmişti bu “tabirler” ve artık günümüzün ahlak ve toplum anlayışından çok uzaklaşmışlardı. Kötüydüler, yanlıştılar, etik değildiler… Ancak bunlar, yanlış da…

Devamını Oku
YAŞAM 

SEVDİĞİMİZ İŞİ YAPMAK YA DA YAPMAMAK

Kişisel gelişim programlarında, eğitimlerde, okuduğumuz makalelerde sevdiğimiz işi yapmanın önemi, güzelliği anlatılır. Hatta sevdiği işi yapan insanlara imrenilir, onlardan övgü ile bahsedilir. İnsanın sevdiği işi yapması gerçekten de çok güzel bir şey. “Hobiyi işe dönüştürmek” de diyorlar ya hani, tam da o galiba. Bu konu her açıldığında, “İnsanların sevdiği işi yapması, bunun neredeyse kutsanma düzeyinde yüceltilmesi acaba ne kadar doğru?” diye düşünmeden edemem. İnsanın sevdiği işi yapması güzel, mutluluk veren bir şey ama her güzel, mutluluk veren şey de doğru mu? Hayatımızda çok hoşumuza giden, bizi mutlu eden ama farkında…

Devamını Oku
YAŞAM 

İNSANLAR ARTIK DAHA MI UZUN YAŞIYOR, YOKSA YAŞATILIYOR MU?

Eskiden yaşlanarak ölünmesine aşinaydık. Bu ölüm son derece doğaldı. İnsan doğar, büyür, Tanrı’nın izin verdiği uzunlukta bir ömür sürer ve “yeterince” yaşadıktan sonra da ölürdü. Sevenleri ve yakınları onun öldüğüne üzülür, çok üzülür ama pek şaşırmaz, “Tanrı herkese onunki gibi bir ömür versin” diye dua bile ederlerdi. Sadece beklenmeyen ölümler şaşırtırdı ölenin yakınlarını: Trafik kazası, yüksekten düşme, boğulma, yanma, zehirlenme, cinayet, intihar gibi olağan dışı ve beklenmeyen ölümlere alışkın değildi insanlar; alışmaları da mümkün değildi zaten! Hastalıklar nedeniyle ölümler olmaz mıydı? Olurdu elbet. Hele de büyük salgınlarda! Onlar da kaderin…

Devamını Oku
EKONOMİ POLİTİKA TOPLUM 

INSTAGRAM, HÂLÂ AYNI INSTAGRAM MI?

2000’li yılların ortalarıydı. Cep telefonları iyice yaygınlaşmış, bazı insanların elinde ufaktan ufaktan akıllı telefonlar görmeye başlamıştık. BlackBerry’ler “business” arkadaşlarımızın vazgeçilmezi haline gelmiş, ellerinden düşmez olmuştu. Çünkü BlackBerry ile sadece masalardaki bilgisayarlardan erişilebilen e-mail, cep telefonlarına girmiş, işler ve ofisler eldeki akıllı telefonlara taşınmıştı. İş insanları artık telefonla sadece konuşmuyor, gelen e-mailleri okuyor, cevaplıyor, yeni mailler yazıyor, ofis dışındaki her ortamda işine devam ediyordu. İşte o zamanlardı… Tamamı iş adamı 25-30 kişinin yer aldığı bir eğitim toplantısına katılmıştım. Eğitimi o tarihlerde 40-45 yaşlarında bir kadın veriyordu. Bildiğimiz okul, ders düzeni gibi…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

İÇEL SANAT KULÜBÜ 3’ÜNCÜ MİZAH GÜNLERİ’NİN ARDINDAN

7-8 Haziran’da İçel Sanat Kulübü’nün davetlisi olarak Mersin’deydik. Mizahçı dostlarım Behzat Taş, Faruk Karaçay, Halis Dokgöz, Hicabi Demirci, Mustafa Akyol, Sefa Sofuoğlu, Serdar Sayar ile birlikte üçüncüsü düzenlenen Mizah Günleri’ne katıldık. Zengin bir içerikle hazırlanan 3’üncü Mizah Günleri’nde sadece mizah, karikatür konuşulmadı; kültür-sanatın insanlarda, kent yaşamında bıraktığı olumlu izler, sağladığı faydalar da konuşuldu. Doğu Can’ın stand-up gösterisi ile tamamlanan İçel Sanat Kulübü 3’üncü Mizah Günleri’nde hepimiz anılarımıza güzel yeni anılar ekledik, yeni dostlar tanıdık ve çok güzel duygularla pazar sabahı Mersin’den ayrıldık. Başta İçel Sanat Kulübü Başkanı Fatih Alkar olmak…

Devamını Oku
PSİKOLOJİ TEKNOLOJİ TOPLUM 

PSİKİYATRİST DR. GEMINI BİRBUÇUK, “NARSİST KİŞİLİK BOZUKLUĞU”NU ANLATIYOR

Televizyon kanallarında boy gösteren çok sayıdaki Gülseren Budayıcıoğlu dizisinin etkisi ne kadardır bilmiyorum ama son zamanlarda psikoloji mevzularına merak sardım. Vakit buldukça merak ettiğim psikoloji terimlerini, konularını, vakalarını okumaya gayret ediyorum. Bu çalışmalarımın çok faydasını da gördüğümü söyleyebilirim. Şizofreni, demans gibi çok ciddi hastalıkları ve sorunları bir yana koyacak olursam yıllar içinde alıştığımız, kanıksadığımız ve –bu nedenle olsa gerek– çok da önemsemediğimiz birçok davranış şeklinin aslında psikolojik bir sorun olduğunu fark ettim. Her ne kadar internet ve Google işimi çok kolaylaştırsa da birkaç yıl öncesine kadar bu bilgilere ulaşmak hayli…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

MİZAH, GIRGIR DERGİSİ, KOMEDİ DİZİLERİ, GÜLSE BİRSEL VE BURHAN ALTINTOP

“Bir Burhan Altıntop kolay yetişmiyor, Aslı!” İlkokulun iki ya da üçüncü sınıfındaydım… Belki de dört. Öğretmenimiz Zerrin Topbaş, Türkçe derslerinin bir tanesini okumaya ayırır, okuması güzel olan arkadaşlarımıza sırayla kitap okuttururdu. Her kitap sanırım birkaç ayda biterdi. Storytel, Sesli Kitap yokken Zerrin Öğretmen vardı; bu uygulamaların kanlı canlı olanlarını ta o zaman icat etmişti. Aziz Nesin’le, Rıfat Ilgaz’la, yani mizahla o zamanlar tanıştım, o günden sonra da hiç kopmadım ve hatta mizah bir bakıma mesleğim de oldu. Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’dan sonra Gırgır ile tanıştım. Zerrin Öğretmen’den sonra yeni…

Devamını Oku
YAŞAM 

NEDİR BİZİM BU “F KLAVYE”DEN ÇEKTİĞİMİZ?

Daktilo ile tanışmam çocukluk yaşlarımda oldu. Babamın iş yerine gittiğimde, onun odasındaki daktiloda bir şeyler yazmak, Facit hesap makinesi ile birtakım hesaplar yapmak en zevk aldığım şeylerdendi. Daha sonra Yeni Adana gazetesinde daktiloyla olan teşriki mesaim başladı. Gazetedeki tüm daktilolar gibi benim daktilom da F klavyeydi… Ardından Ekspres gazetesinde Çıngırak mizah sayfasını hazırlarken yazı işlerindeki daktiloları kullandım; onlar da F klavyeydi… Ve Silver Reed marka kendi daktilomu aldım; o da F klavyeydi… 90’lı yılların başlarında ilk bilgisayarım olan Macintosh Plus’ı aldım; o da F klavyeydi… Sonraki bilgisayarlarımın klavyeleri hep F…

Devamını Oku
YAŞAM 

ESKİ ADANA’NIN BİRA KULELERİ VE NEREDEN NEREYE!..

80’li yılların başlarında Sular mevkii Adanalıların sosyalleşme, piyasa yapma, gezme, eğlenme merkezi olmuştu. Bahar, Köşk, Sular, Gar gibi yazlık sinemalar… Dergâh, Koru, Martı gibi dönemin popüler tavernaları… Şadırvan, Gümüş At (Eski Koru), Aşiyan, Hasır gibi biracılar… Uğur Paça gibi çorbacılar… Restoranlar, çay bahçeleri… Haşim Kardeş’in nefis böreği (tablacı)… Yaz aylarında, akşamın erken saatlerinde belediye arazözü yolları sular, tüm Adana, Sular’a akın eder, Kasım Gülek kavşağından Gar’a kadar “iğne atsan yere düşmez” bir kalabalık oluşurdu. Özellikle de Adana Demirspor ile Gar arası… O kadar kalabalık olurdu ki yoğunluk caddeyi araç trafiğine…

Devamını Oku