YAŞAM 

PARKTA BİR SONBAHAR GÜNÜ

Parkların yanından geçerken, banklarda oturmuş gazete okuyan, sohbet eden, sigara içen ya da öylece oturup boşluğa bakan insanları görürüm. Nasıl imrenirim onlara. Ben bir işe, bir toplantıya, bir randevuya yetişmek için koştururken onlar, öylece oturmaktadırlar. Sakin, kaygısız, telaşsız. Sanki o parkın içinde, o bankların üzerinde zaman yavaşlamaktadır. Nasıl isterim parkın içine girip o banklardan birinin üzerine oturuvermek… Zamanın yavaş aktığı o dünyada biraz vakit geçirmek… Harika bir şey olmalı. Ama… Yapılacak dünya kadar iş vardır. Sadece hayranlıkla bakmakla yetinir, yoluma devam ederim. Ve hep… Bir gün, bir şekilde bu parklardan…

Devamını Oku
YAŞAM 

KORKAK RUHUMUZ AÇ KALBİMİZİ DOYURAMIYOR

Paracelsus, “Zehri zehir yapan dozudur” diyor. Paracelsus yaklaşık 500 yıl önce Avrupa’da bu sözü söylerken, bizim topraklarımızda da adı kayıtlara geçmeyen kendi halinde bir ata, “Çok muhabbet, tez ayrılık getirir” demiş. Birbirleri ile çok ilgisiz gibi görünse de, her iki söz de aynı şeyi söylüyor aslında: “Ne kadar hoşunuza giderse gitsin, sizi ne kadar mutlu ederse etsin, ne kadar muhteşem olursa olsun; her şeyin kararını bilin” diyor, “Kararını bilmeyip aşırıya kaçarsanız zehir olur o size” diyor. Uyarıyor açık açık, “Öldürür!” diyor. Her iki söz de ne kadar doğru, değil mi?…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

KANARYA

Kapıyı çalmadı Ahmet Bey. Anahtarını çıkardı, kilide soktu, sessizce çevirdi… Ayaklarının ucuna basarak girdi içeri. Elindeki kesekâğıdını arkasına sakladı ve bağırdı evin içine: “Ben geldiiiim!” Hatice Hanım, kocasını karşısında görünce şaşırdı. Oturduğu sedirden aceleyle kalktı, Ahmet Bey’in yanına gitti, “Hoş geldin, bey” dedi şaşkın ama mutlu bir ses tonuyla. Yere serili yatakta yan yana yatan çocuklar seslere uyandılar, babalarını gördüler ve fırladılar yataktan, “Babam gelmiiiiş!” diye bağırarak… Bir anda evin içi hareketlendi. Hatice Hanım çocuklara bağırdı: “Yatın yatağınıza! Gece yarısı bağırıp durmayın. Mahalleli de bir şey var sanacak!” Ahmet Bey…

Devamını Oku
YAŞAM 

ADANA’DA SALÇA MEVSİMİ

Babam bazen kızardı anneme, “Ne bu yemeğin hali? Hasta yemeği gibi bembeyaz!” diye söylenirdi. Annem de gayet sakin cevap verirdi babama: – Biber salçası bitmiş. Nermin Hanım’dan istedim bir kaşık; ama onunki de geçen hafta bitmiş. Bu sene salçayı biraz fazla yapalım. Yetmiyor. Daha bibere iki ay var. Bari iki kilo alalım Melekgirmez’den filan… Böyle olmuyor. İnsanın yemeği yiyesi gelmiyor valla! Ne pişenden zevk alıyorum ne sofraya gelenden! – Yarın unutturma da alayım. İstersen, beş kilo alalım. Nasıl olsa yeniyor… – Yok yok… İki kilo yeter. Çarşının salçası çok tuzlu…

Devamını Oku