POLİTİKA 

HER YERDE ÇÜRÜME, HER YERDE YALAN!

Vaka sayıları yalan, işsizlik verileri yalan, büyüyen ekonomi yalan… Kredi borcunu ödeyemeyen öğrencilere devlet eliyle icra gönderilirken, üniversite yönetimlerini bile aile şirketine döndürdüler. Ve salgın kasıp kavurmaya, her alanı vurmaya devam ederken, en ön safta mücadele eden sağlık emekçileri tükenmekte…

Gece nöbete giderken evde yalnız bırakmak zorunda kaldığı iki çocuğu yanarak ölen bir hemşire düşünün… Eğer sağlıkçıların 7/24 ücretsiz kreş taleplerine kulak verilseydi, o iki çocuk ölmeyecek, Fatma Hemşire, ömrünün sonuna kadar yaşayacağı bir acıya mahkûm olmayacaktı…

Alınmayan önlemlerin, keyfiyetin, işverenin kâr hırsının ölümlere zirve yaptırdığı bir ülkeyiz. En insani talepler bile kapkara vicdanlardan geri çevriliyor. Katil patronlar ödül gibi cezalarla, yargı ve medya eliyle aklanıp paklanıyor.

Salgın emekçiyi, yoksulu, garibanı daha da perişan ederken, bir çıkış yolu hâlâ bulunamadı, bulunamıyor, bulunmuyor. Hal böyle iken cihatçısı, tarikatçısı devlet protokolüyle şereflendiriliyor.

Eğitimden sağlığa, kültür ve sanattan bilime, istihdam politikalarından iş güvenliğine, yargıdan tüm hak ve özgürlüklere kadar her alanda tarihin en büyük ihlalleri yaşanırken, iş cinayetlerinde dünya üçüncülüğünü, Avrupa liderliğini hâlâ bırakmazken örgütlü cehaleti, örgütlü kötülüğü her geçen gün biraz daha büyüttüler.

Biatçı, kindar, ahlaksız, sapkın güruhları yarattılar. Aladağ’daki cemaat yurdunda 11 çocuk 12 kişi yanarak öldü. Bir tane tutuklu sanık kalmadı. Konya’da 17 kişi ölmüştü yine cemaat yurdunda. Ensar pisliğinde tecavüze uğradı çocuklar… Son olarak da Uşşaki tarikatı şeyhinin 12 yaşındaki bir kız çocuğuna tacizi ortaya çıktı.

Bu ülke bu kadar rezilliği, ahlaksızlığı, yozlaşmayı yaşarken, sadece adil yargılanma istediği için bedenini ölüme yatıran Av. Ebru Timtik’in ardından yazılıp çizilenler, bazı iğrenç paylaşımlara bakınca insanın içi acıyor. Kötüsünüz, kötü! Hem de çok kötü!

Yalancısınız! Halka yalan söylemek suçtur! Suçlusunuz! Vicdanlarda sabıkalısınız. Kim bilir kaç kişinin katilisiniz? Soma’da, Ermenek’te, Suruç’ta, Ankara’da, Gaziantep’te, Reyhanlı’da katledilenlerin kanı var hâlâ ellerinizde. Boynunuzda büyük vebal…

Ne kadar çok kara delikler yarattınız. Köprüler, hastaneler, imara açılmış dere yatakları ve her afette oralarda can veren insanlar… HES’ler, zehir kusan tesisler, dini vakıf ve derneklere oluk oluk akıtılan paralar, yüksek asgari ücreti günah diye anlatıp çay-simit hesabıyla vatandaşa refah satanlar…

Her yeri çürüttünüz. Elinizin değdiği ne varsa çürüdü işte. Ahlaksızlık, sapkınlık, ölümler, düşmanlık, kindarlık zirve yaptı. Ama bu böyle gitmeyecek. Çünkü zulmün ve yalanın üzerine inşa edilen hiçbir şeyin ayakta kalma şansı yoktur.

Ne yalanlar, ne cemaatler, ne tarikatlar, ne yandaş işbirlikçiler, ne havuz medyasının gücü yetecek artık bazı şeylere… Yalanlarınız da kurtaramayacak sizi. Çünkü anladı insanlar bazı şeyleri. Tıpkı Nâzım Usta’nın ‘Beş Satırla’ şiirindeki dizeleri gibi:

Annelerin ninnilerinden/ spikerin okuduğu habere kadar,/ yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,/ anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,/ anlamak gideni ve gelmekte olanı.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar