POLİTİKA 

ZİFİRİ BİR KARANLIĞA DOĞRU KOŞAR ADIM

Yönetilemeyen bir pandemi, bölünmek istenen barolar, çevre katliamları, ölümler, muhalifleri hedef göstermeler, havuz tetikçileri eşliğinde linç kampanyaları derken zifiri bir karanlığa doğru koşan ve gittikçe yalnızlaşan bir ülke…

Paralel baro” düzenlemesi apar topar meclisten geçiyor, bunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru reddediliyor ve ne gariptir ki tüm baroların genel kurulları iptal ediliyor. Belki de yandaş Metin’i kurtarma operasyonu; ama öyle demiyorlar işte. Halk sağlığını düşünüyorlarmış (!).

Gerekçe pandemiyle mücadele… Ayasofya’da; gericiler, “En güzel sarığı biz saracağız, en güzel cübbeyi biz giyeceğiz” diyen sapık tarikat şeyhleri, cumhuriyet rejimine meydan okuyanlar, laiklik düşmanları gövde gösterisi yaparken pandemi yok muydu?

Giresun’da milletin üstüne çay fırlatılırken, üye kampanyaları yapılırken, iktidar milletvekilleri bin 500 kişilik düğünlerde boy gösterirken genel sağlığın korunması diye bir şey olmadığı açıkça ortada değil miydi?

Sahi adalet nerede? Anayasa Mahkemesi neden hedefte? Kamunun milyonları neden şehir hastanelerinde, köprü ve otoyollarda çöpe atıldı? Eğer gerçekten adalet olsa bu böyle olur muydu? Ne oldu da sadece Adana’da bir haftada 3 kadın cinayeti işlendi? Ve hâlâ İstanbul Sözleşmesi’ni tartışan ama hayata geçirmeyen bir anlayış…

Eğer bir ülkede adalet insanın canını acıtıyorsa, vicdanları yaralıyorsa oradaki gidişat ne olur? Gelip dayandığımız yer bir çöküş olur. Ya da kendi felaketimiz… Bir Latin atasözündeki gibi erdemlerin kraliçesi adalet, bir gün herkese lazım olacak; ama bu gidişle de biraz geç kalınacak.

Adana Tabip Odası Başkanı Selahattin Menteş’e, ülkenin sağlık bakanının “Her vaka hasta değil” ifadesiyle ilgili canlı yayında bir soru sormuştum. Menteş, “Tıp fakültesinde okuyan bir öğrenci, sınavda bir soruya böyle cevap verse bir daha o dersi geçemez” demişti. Ve görüyoruz ki pandemiyle mücadelede işimiz Allah’a kaldı.

Korona tedavisinde etkili olan ilaçlar karaborsaya düştü. Aşı yeterli değil. Gerçek vaka sayılarının açıklananın 20 katı olduğu ortaya çıktı. Ve 91 yıllık kamu kurumu niteliğindeki Türk Tabipler Birliği de hedefte. Pandemide en ön safta olan, salgın yüzünden toplam 112 kayıp veren sağlık emekçileri şiddete uğruyor, tehdit ediliyorlar.

Acaba hangi politikacı günün 24 saati çalışıyor? Halk sağlığının tehlikeye atılmasını önlemek için uyarıda bulunmak suç mu? Pandemiyle mücadele eden hekimleri terörle ilişkilendirmek, hedef göstermek, tehdit etmek sorumsuzluktur.

Ayrışmanın, şiddetin, nefret dilinin, kadın-çocuk tacizi ve tecavüzlerinin alabildiğine arttığı, tarikatların cemaatlerin palazlandırıldığı bu ülke her şeye rağmen bu bataklığın içinden çıkacaktır elbet. Çünkü yönetemiyorlar. Gittikçe dibe vuruyorlar, eriyorlar. Bunun için frene de basmıyorlar; ama o fren patlayacak ve karşılarında yıkılmaz büyük bir duvar görecekler. Duvar onları bekliyor!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar