POLİTİKA 

YOLUN NE KADAR AÇIK SENİN, SEVGİLİ YURDUM?

Parası olanlar özel hastanelerde test yaptırıp tedavi olurken, yoksullar, orta gelirliler hastane kapılarında perişanlığını sürdürürken, yetmedi ölümle yüz yüze bırakılırken, cami koruma derneklerine Diyanet eliyle 29 milyon lira aktarılıyor.

Salgında bilmem kaçıncı dalga, kaçıncı pik, artan vakalar, korku filmi gibi hastanelerde can verenler, yetersiz önlemler eşliğinde müjdeli bir haber vermekten söz ediyor birileri.

Bir yangının tam da ortasındayız ve bu ateş gittikçe büyüyor. Üniversite mezunları işsiz… Öğretmen, hemşire, mühendis, mimar, yeni mezun avukat bile işsiz. İşsiz gazeteci sayısı da gün geçtikçe artıyor.

Pandemiyle birlikte işini kaybedenler, artan yoksulluk, adaletsizlik, kaygıları büyüyen, umudunu yitiren bir gençlik… Ellerinin değdiği her yeri çürüttüler. Kıyılar, ormanlar, su kaynaklarına kadar ne varsa yağmalandı.

Kadına, çocuğa şiddetin, istismarın, ahlaksızlığın adeta tarihi yazılırken, hilafet naraları yükseliyor. Siyasal İslamcılar cumhuriyetle hesaplaşıyor, cumhuriyetin kurucusuna camiye dönüştürülen Ayasofya’da ellerinde kılıçla lanet okuyor.

Tam üç milyon hektarlık bir alanı kaybetmişiz. Yani 3 Trakya büyüklüğündeki tarım arazimiz kaybolmuş. TL sürekli değer kaybediyor. Düşünün bir kere… KHK’lılar, temel ve hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması…

Daha Helin’in toprağı soğumadan, yeni ölümler bekleniyor. Ebru ve Aytaç ölüm orucunda gün gün eriyorlar. Hâlâ da içerde tutuluyorlar. Bu iki genç avukatı yaşatmak için bir kapı açmıyorlar. Onlar ölürse insanlık ölür oysa…

Din”, “Allah”, “Kitap” diye diye bir bezirgân düzeni ve yozlaşma eşliğinde yolun ne kadar açık senin, sevgili yurdum? Her şeye rağmen bir şeyler değişecek, bu böyle gitmeyecek. Hurafelerle camilerden kışlalara, gecekondulardan bütün gettolara kadar her yere yayılsa da bu din istismarı tutmuyor artık.

Yarın; değil Ayasofya, bu ülkenin bütün dağlarını, ormanlarını, evlerini, işyerlerini camiye de çevirseler; değişen hiçbir şey olmayacak. Çocuk evliliği, istismarı, zehir kusan tesisleri, HES’leri, inşaatları, beton yığınlarını, batmış ekonomiyi ve akla gelebilecek ne kadar lanet olasılık varsa hepsini savunan, o Osmanlıcı, o cihatçı kafalardan tutun da daha birçoklarına kadar hepsinin dönemi bir gün bitecek. O günler uzak değil!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar