YAŞAM 

ADANA’NIN SİCİL KÂĞIDI

25 yılı geçti sanırım… Belki daha da fazla… Sevgili Mehmet Baltacı Abi, Adana Fotoğraf Amatörleri Derneği’nin (AFAD) başkanıydı. Mehmet Abi, çok güzel bir işe soyunmuş, Adana’nın eski fotoğraflarını toplamaya başlamıştı. Çok sürmedi, birkaç yıl içinde harika fotoğraflar katıldı AFAD arşivine. Adanalılar adeta seferber olmuş, Mehmet Abi’ye duyulan sonsuz güvenin de etkisiyle Adana’nın eski fotoğraflarını AFAD’a adeta yağdırıyorlardı. Mehmet Abi’nin başkanlığındaki AFAD, Adana’nın geçmişine sahip çıkmıştı. Birçok Adanalı da AFAD’ın bu güzel girişiminin yanında oldu. İnsanlar, AFAD’a bağışta bulunuyor, bu değerli arşivdeki fotoğrafların birebir kopyalarını alıyor, çerçeveletiyor ve evlerinin, iş yerlerinin…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

MİNİK KERTENKELE

Kocaman, tahta kasalı, lambalı bir radyomuz vardı. Radyonun arkasından çıkıp dama kadar uzanan, dama kadar uzanmakla da kalmayıp damdaki direkler arasında birkaç tur atan tel de, anten görevi görüyordu. Bu radyo, evimizin en büyük eğlencesiydi. Hele de akşamları, yemekten sonra annem çayı demler, bir bardak babama, bir bardak da kendine doldurur, getirir, ailecek radyonun başına kurulurduk. Bize akşamları çay içmek yasaktı. “Çocuklar akşamları çay içmez, altınıza işersiniz” derdi annem. Radyo tiyatroları, ‘arkası yarın’lar, yarışma programları… Artık o gün ne varsa programda, pürdikkat dinler, heyecanlanır, sevinir, üzülürdük ailecek. Annem, babam, kardeşlerim…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİSİKLETİM VE BEN

Arkadaşlarla konuşuyoruz… Laf, gezdi, döndü, dolaştı kent içi ulaşıma geldi… “Çukurova’daki illerin neredeyse tamamında yokuş yok, her taraf dümdüz. Kent içi ulaşımda neden bisiklet kullanılmıyor, bisiklet kullanımı özendirilmiyor?” dedim. Arkadaşlar koro halinde bağırdılar: “Sen bisikletle işe gidip gelmek istiyorsan, git gel. Seni tutan mı var?” Tamam da… Benim bisikletim yoktu ki! Önce bir bisiklet almam gerekti. Geçen pazar günü, kıydım paraya, gittim aldım bir bisiklet. Pazartesiyi iple çekiyorum! Akşam olsun, sabah olsun, pazartesi olsun ve ben işe bisikletle gideyim. Pazartesi sabahı erkenden kalktım, bisikletimi büyük bir heyecanla çıkardım kapının önüne……

Devamını Oku
TOPLUM 

COVID-19 VE ‘MAYMUNLAR CEHENNEMİ’

‘Maymunlar Cehennemi’ filmini izlemeyen var mıdır acaba? İzlemeyenler için kısacık bir şeyler yazayım: Çok zeki ve akıllı bir maymun –Son filmde adı Sezar’dı– diğer maymunları örgütler ve maymunlar dünyanın yönetimini ele geçirir; artık, insanların maymunların kölesi olduğu bir çağ başlamıştır. Nasıl oluyor da oluyor? Akıllı maymun ve diğer maymunlar hızla örgütlenirken, ortaya çıkan bir salgın hastalık, insan ırkını tamamen ortadan kaldırma düzeyinde etkili olur ve dünya maymunlara kalır. Çok kısa sürede dünyanın en ücra köşesine kadar yayılan 21’inci yüzyılın ilk pandemisi Covid-19, ‘Maymunlar Cehennemi’ filmini hatırlatıyor bana. Sadece Türkiye’de, her…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

ERKENCİ

Hemen hemen her günkü saatte açtı gözlerini. Hava hâlâ karanlıktı; ama yakınlardaki ağaçlardan, erkenci kuşların cıvıltıları çoktan gelmeye başlamıştı. Çok seyrek de olsa, yoldan geçen arabaların gecenin sessizliğinde yankılanan motor hırıltıları ve teker sesleri sabahın yaklaştığını söylüyordu. Bir süre yatakta yattı sessiz sedasız; evin içini, dışarıdan gelen sesleri dinledi. Hemen yanındaki sehpanın üzerine uzandı, el yordamıyla gözlüğünü ve saatini aradı, buldu. Gözlüğünü gözüne taktı, saati pencereden gelen sokak lambasının aydınlığına doğru tutup bakmaya çalıştı. Biraz uğraştıktan sonra akrebi ve yelkovanı gördü. Daha çok erkendi. “Biraz daha yatayım,” dedi kendi kendine,…

Devamını Oku
TOPLUM 

KENTLERİMİZDEKİ YANARLI DÖNERLİ LED PANDEMİSİ

Belediyeler; kentin temizliğinden, suyundan, yolundan, kaldırımından, pazar yerinden sorumlu olduğu kadar güzelliklerinden ve çirkinliklerinden de sorumludur. Bu nedenledir ki parkları, meydanları, ana caddeleri, kaldırımları, refüjleri peyzaj mimarlarına ve mimarlara emanet eder; güzel bitkiler, şık ve fonksiyonel kent mobilyaları, her yönüyle çağdaş bir mimariye sahip köprüler, üst geçitler ile kenti güzelleştirirler. Kentin güzelliği, sadece peyzajı havalı parklar, bahçeler, çiçek bahçesi gibi orta göbek ve refüjler, şık kent mobilyaları, gösterişli taşlar döşenen sokak ve kaldırımlarla ile sağlanmıyor ne yazık ki! Binaların dış cepheleri de o kenti güzelleştirip çirkinleştirebiliyor. Estetikten zerre kadar nasibini…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

TİMUR SELÇUK VE BİR ‘AYRILANLAR İÇİN’ ANISI

Timur Selçuk’un vefat haberini alınca, 80’li yıllarda deli gibi Timur Selçuk dinlediğimiz günler geldi aklıma. “Ayrılanlar İçin”… “İspanyol Meyhanesi”… “Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın”… “Ekonomi Tıkırında”… “Beyaz Güvercin”… Ve başkaları… * O zamanlardan bir anımı anlatayım: 1986 ya da 87 yılıydı sanırım. Haftada birkaç gün, iş çıkışında İnci Oteli’ne gidiyoruz akşamları. Piyanoda Ömür Yalçınkaya (Deli Ömür), kemanda Özcan Üstat harikalar yaratıyorlar. Genellikle şarkı istemiyoruz, ne çalarlarsa dinliyoruz; ama kalkmaya yakın Ömür’e göz atıp, “Üstat be,” diyoruz, “şu bizim ‘Ayrılanlar İçin’i çalar mısınız?”… Sağ olsunlar kırmıyorlar bizi, Timur Selçuk’un o efsane…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİZ BÜYÜDÜK DE KİRLENDİ Mİ DÜNYA?

İğneci gelir, ayakkabısını çıkarır, verilen terliği giyer, salonun en güzel koltuklarından birine buyur edilir, vakit geçirmeden acı kahvesi ikram edilirdi. Kısa bir hal hatır muhabbetinin ardından çantasını açar, iğne kutusunu çıkarır, evin hanımına uzatır, “Şunu kaynatıp getirin” derdi. İğne kutusu, içerisine su doldurulup ocağın üzerine konur, kaynamaya bırakılırdı. Bir süre kaynadıktan sonra, kutunun içindeki su dökülür, kapağı kapatılır ve temiz kalın bir bezle tutularak hiç el sürülmeden iğneciye getirilir, iğne operasyonu öyle başlardı. O iğneler, şırınga ve diğer aletler her evde, her işyerinde, her hastada bu şekilde sterilize edilir, her…

Devamını Oku
YAŞAM 

YOLCULUK NEREYE?

Hayatlarımız kesişim kümeleri gibi. Birimizin hayatı öteki ile kesişiyor, ötekininki beriki ile, berikinin hayatı bir başkası ile, bir başkasınınki herkesinki ile. Herkesinki başka herkesinkilerle… Herkes birilerinin hayatı içinde, birileri herkesin hayatlarına dâhil olmuş. Olmasına olmuş da, ne kendilerinin haberi var bu dâhil oluştan, ne de dâhil oldukları hayatı yaşayanların! Matruşka bebekler gibi hayatımız. Kapağımızı açıp bakıyoruz içeri. Kendimizden bir parça görmeyi beklerken bakıyoruz ki bir başkası var içimizde. O bir başkası parçamız olmuş bir şekilde ve haberimiz bile olmamış içimize yerleşiveren bu parçadan. Kim bilir? O başkasının da kendi içindeki…

Devamını Oku
YAŞAM 

MADAM DESPİNA

“Kur masayı Madam Despina/ Kirli beyaz muşamba örtüleri ser/ Çek sediri asmanın altına/ Yanında bir ince Müzeyyen Abla.” Sözlerini Meral Okay’ın yazdığı “Yine mi çiçek?” böyle başlıyor ve “Yine mi güzeliz, yine mi çiçek/ Hamdolsun” diye devam ediyor. Sezen Aksu’nun bu şarkısını çoğumuz biliriz; ama muhtemeldir ki Madam Despina’yı bilenimiz o kadar yoktur. Ben de ilk kez, doktor arkadaşım Tansel Turan’dan duymuştum. Tansel, doktorluğunun yanında iyi bir gurme ve de iyi bir gezgindir. İstanbul’un en eski meyhanelerinden Madam Despina Meyhanesi’ni anlatırken, Despina’nın öyküsünü de anlatmıştı. İstanbul gibi kurtlar sofrası bir…

Devamını Oku