TOPLUM 

YAKAMADIĞINIZ CADILARIN TORUNLARIYIZ!

Kadın, kimsenin canı istediğinde kolunu bacağını söküp atacağı plastik oyuncak bebek değildir.

Kadının beyanı esastır”ın romantik şiirsel bir cümleden ibaret, gerçek dünyada karşılığı bulunamayan, erk katli “Kol kırılır yen içinde kalır” felsefesinin hüküm sürdüğü çekirdek ailenin hazin acımasız bir ürünü haline gelen kadın… Tarihten bu yana her sahnede muazzam mücadele eden kadınlar, bu gidişata gür seslerle “Dur!” diyebilmeyi başarmıştır. Zaman zaman harika devrimlere imzalar atılmıştır. Şimdilerde kadın mücadelesini mahallede geçici çocuk oyunlarına benzeten, içinden kıs kıs gülen erk zihniyete iki ayrı çalışma ve çığır açıcı bir kadınla cevap vermek için 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne özel yazdım. Evet, o kıs kıs gülen seslere kahkaha ile yanıt olsun her bir kadının mücadelesi!

Her şeyden önce barışa, adalete, cinsel özgürlüğe ve maceraya ilgi duyan gerçek bir idealistin, sosyal eylem yanlısı, çığır açıcı bir antropoloğun, zamanının çok önünde giden bir çalışmasını bu vesile ile paylaşmak istiyorum: ‘Samoa’da Ergen Olmak’ (Coming of Age in Samoa)

Margaret Mead, cinsiyete göre rol farklılığının kültürden kaynaklandığını savunur. Batı dünyasının evrensel saydığı “cinsiyet rollerini” sorgulaması, bu sorgulamayı saha çalışmalarıyla ispatlaması Mead’i bizde bugün bile ‘geçerliliğini koruyan’ yapıyor. Kadın ve erkek arasındaki farkın kültür tarafından şekillendirildiğini ve insanlara sorgusuzca manipülatif erk zihniyetin katkısıyla özümsetildiğinin vurgusunu yaptı. Mead, hem kadınların toplumda tam ve eşit haklara sahip bireyler olmasını savundu hem de kız çocuklarına ve onların ihtiyaçlarının karşılanması konusunda müthiş bir hassasiyet geliştirmişti. 60 yılı geçen araştırma kariyeri boyunca elde ettiği bilimsel bulgularını geniş kitlelerle paylaşarak antropoloji bilimine çok ciddi katkıları olmuştur. Çalışmaları feminizme ilham vermiş ve feminist ve LGBTİ+ aktivistlerin önünü açmıştır. 1960’ların tartışmalı cinsel devrimine zemin hazırlamıştır.

Genç kızlıktan genç kadınlığa geçişin sorunlu olması gerekmediğini, genç kızların yaşamlarının dikkate ve saygıya değer olduğunu savunuş ve kanıtlamıştır üstelik yirmili yaşındayken.

Tüm bunlar, ardından gelenlere çocuk ve ergen çalışmalarında da ilham olmuş, antropolojinin ışığı ile çocuk ve çocukluk algısı salt psikoloji ve biyoloji disiplinlerinin ötesinde bilimsel çalışmalara kapı aralamıştır. Çocukluk çağında çapalanan şeyler –ki bu şeyler cinsiyetçilik ise– bugün her an her yerde tehdit altında yaşamak zorunda bıraktırılan kadınlar ve çocukların kötü mirasçısıdır. Bu bağlamda son yıllarda bu konuya epey yönelim olması elbette sevindiricidir.

Çocukluk çalışmalarının, bilgi üretiminde görünür kılınması adına çocukları homojen bir grup olarak algılamasının toplumsal cinsiyetten arınmış bir çocukluk kurgusu yarattığı görülür. Her ne kadar, “yeni çocukluk sosyolojisi” feminist harekete yöneltilen kadınların kendi içlerindeki farklılıkları göz önünde bulunduramadığı eleştirisine benzer olarak, çocuk ve çocukluğun farklılıklarını ortaya koyarak çocukların homojen bir grup olarak görülmesi durumunu eleştirse de, bu çalışmaların gelişimsel psikolojinin ürettiği homojen çocukluk imgesini kırdığını söylemek zordur. Çocukluk çalışmalarında psikoloji disiplininin egemenliği devam ederken, sosyoloji ve antropoloji disiplinlerinin de bu çalışma alanına gittikçe artan bir ilgi göstermeye başladıklarını söyleyebiliriz. Bu yeni gelişen ilgi “Çocuk kimdir?” sorusuna verilen “Pasif ve gelişmekte olan”, “18 yaş altı bireyler” gibi yanıtların ötesine geçilerek çocuk ve çocukluk kavramının sosyal olarak yapılandırılmış kavramlar oldukları gündeme getirilmiş ve çocukların aktif birer özne olarak görülmeleri gerekliliği vurgulanmıştır. Çocuk ve çocukluğun ırk, yaş, toplumsal cinsiyet, sınıf ve kültür ilişkilerinden bağımsız tanımlanamayacağından yola çıkan bu çalışmalar “Çocuk kimdir?” sorusuna “Hangi çocuk?”, “Nerede yaşayan çocuk?”, “Hangi koşullardaki çocuk?” gibi soruları ekleyerek farklı çocuklar ve çocuklukları görünür hale getirmeyi amaçlamışlardır.

8 Mart için, ilki yukarıda olmak üzere pek kıymetli iki kitabı ilgilisiyle de tanıştırmış olayım. Ayrıca klasik, fetiş, amacından sapmış tek bir doktrinin kölesi olmuş ve bununla da insan çocuğuna hiç sakınca görmeden yanaşılan duruma karşı, ciddi ve küresel çapta değişimin önemli ayak seslerini de okumak isterseniz buyurun… Hayata, çocuklara ve emekçi kadınlara hasbelkader fırlatılıp yol yordam bulmak için ciddi emek harcanan yaşama katkısı olsun, dilerim. Tarihten bu yana her gün daha da artan birlik beraberliğimizle el ele “Dur!” deyip mücadele ediyoruz. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu ola!

– ‘Coming of Age in Samoa’ is a book by American anthropologist Margaret Mead (‘Samoa’da Ergen Olmak’, Alfa Yayınları)

– ‘Türkiye’de Feminist Yöntem’, Emine Erdoğan & Nehir Gündoğdu, Metis Yayınları

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar