HAYALET TİTREŞİM SENDROMU VE NOMOFOBİ NEDİR?
-İSTANBUL-
Hızla içimize işleyen teknolojik aletlere karşın geliştirdiğimiz bağ, bir bağımlılığa nasıl dönüştü?
Telefonlarla hayatımıza giren, adını sinir bilimindeki Hayalet Uzuv Sendromu’ndan alan “Hayalet Titreşim Sendromu”, yani cep telefonu çalmadığı halde çantada, cepte titreşim hissettiğimizi düşünüp sürekli telefonumuza bakmamıza sebep olan sendrom. Hangimiz yaşamıyoruz ki!
“Nomofobi” ise, cep telefonu ile şarjının bitmesinden veya evde unutmaktan kaynaklanan bağlantıyı kaybetme korkusu.
Biz, neden bu hale geldik?
Ulaşılamama kaygısı ile ulaşılabilir olma stresi arasında sıkışan ruhumuz, şizofrenik bir hal mi aldı? Pek çoğumuz hem kendine erişilmemesini hem de ulaşılabilir olmayı istiyor. Günümüzde pek çok insan iki ayrı telefonla gezmeyi olanaklı hale getirmeye çalışıyor. Birine telefon numaranızı verdiğinizde ya da vermek zorunda kaldığınızda ona size istediği zaman erişme hakkını da peşinen vermiş oluyorsunuz.
Eviniz artık yalnızca sizin eviniz değil. Zoom’dan Skype’a kadar pek çok online görüntülü programla her an herkes en mahreminiz olan evinizin içinde.
Şimdi içinde bulunduğumuz durumla, yani pandemi gerçeği ile derslerimizi bile online alıyoruz. Hocalarımızdan sınıf arkadaşlarımıza, eşimizden dostumuza, az tanıdığımız kişilerden derinsel bağ kurduğumuz ilişkilere kadar herkes, her şey her an bizimle.
Mesai denen kavram insanlığı hâlihazırda zaten depresif yapmaya eğilimli kılarken, artık o da yok. Her an herkes hepimize ulaşabilir durumda.
Çünkü o muazzam teknoloji bizi sözde “üstün insan” mertebesine ulaştırdı. İnsan yavrusunun acilen kendi mahremiyetine, tıpkı ana rahmine döner gibi dönmesi şart.
Bu koşullar biraz daha uzarsa, psikolojinin zaten zorlandığı “terapötik” müdahaleler hepten çaresizlik ipini çekecek. Depresyon, yerleşik yüzsüz bir misafir mertebesine erişecek.