YAŞAM 

LİRİK BİR ZAMANIN YAZISI

Bir zamanın dışından, o zamana bakıyorum şimdi. Kaç yılda oluştuğunu bilmediğim, iç içe girmiş duygularla, birbirini çürütebilen düşüncelerle ve kendi etkisini yaratan olaylarla hâsıl olduğu için sınırlarını hiçbir zaman ele vermeyen bir zaman dilimi, bütün şiirsel, müziksel etkisiyle içimde dönüp duran; bir şehri tanımaya, bir dünyayı bilmeye yetmeyen, bitirme duygusuna, tamamlama sırrına erdirmeyen bir zaman dilimi… İçinde birbirinden farklı muhitin lirik şarkılarını dinlediğim, kendimi kaybettiğim, sonra yeniden bulduğum bir zaman dilimi… Elimde hiç söz olmadan, tarihini yitirmeye yüz tutmuş bir şekilde ve şehir boyunca çıktım yola. Dağıldım, toplandım, dağıldım ve…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

GÜN DÖKÜMÜ

Sabah saat çok erken, gün dökmedi yüzünü şehre, ben dayadım yüzümü cama. Yolları izleyesim tuttu, yollar sert ve ortalık alacakaranlık. Yaşamın ilk gölge oyunları düşmeye başladı yollara, yanan sönen lambalarla ışıkların oyunu düşmeye başladı. Yıllar öncesinde gece vardiyasından bu saatlerde evine dönen Hikmet Amca’nın hayali zihnime düşmeye başladı. Gece vardiyasında çalıştığı içindir ki gündüz, sessiz olmamız gerektiğiyle uyarılırdık biz çocuklar. Bugün anladığım ve fakat anlıyor olmamın geçmişteki hissedişin izini silmeye yetmediği, bir işe yaramadığı sebeple, susturuluyor olma sebebiyle, hep ürkerdim, hep bir tarafım uzak kalırdı Hikmet Amca’ya, bir tarafım da…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

İZLEYİŞ

Usulca yağarken yağmur, yanmaya başlayınca sokak lambaları, parıldayınca ışıklar ve henüz tam kararmamışken kapalı hava, apartmanın altındaki kafeye indi. Her zaman yaptığı gibi rengârenk lambaları, yansımaları izlemek için indi. Kafenin en geniş penceresinin önündeki koltuğun boş olduğunu görünce oturdu. Boş olmasaydı ne yapardı, kendisi de bilmiyordu. Şimdi istediği şeyi yine yapabilecek, caddeyi, hızlı akan trafiği, mağazalara girip çıkanları izleyecekti, dışarıyı izleyecekti. Dışarısı ona göre genç bir dünya, otuz iki yıl öncesinde, kırkikindi yağmurları yağarken, kendisine çok ışıklı görünen, büyüdüğü şehre göre hızlı akan, on yedi yaşın toyluğunda, küçük bir şehirden,…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

BATTANİYE

Hasan, elli sekiz yaşındaydı, uzun boylu ve omuzluydu. Çok erken yaşlarda gelen yaşam yükü bu omuzlara anca sığardı. Bu yüzden en çok omuzlarına atarken ceketi, biraz mağrurlanırdı. Güleç yüzünde yaşanmışlıkların izini, gözlerinin çakırında solmuş bahçelerde tek kalan ve yaşama tutunan ağaçları taşırdı. Çocukluk, abilik, babalık hepsi bir arada, iç içe tutunuyordu kendinde. Kendi kendisiyle baş başa kalmayı sevmezdi Hasan, bilmezdi de! Altmışına dayanana kadar hiç bilmedi de. Bilmediği için mi sevmedi, sevmediği için mi bilmedi, bu da bilinmez! Korkar mıydı kendisiyle baş başa kalmaktan, bu da fark edilmezdi. Çevresi kalabalıkların,…

Devamını Oku
FELSEFE 

PANDEMİYE KARŞI DANS

Teknoloji ve iletişimin küçülttüğü yaşlı dünyamızda, hızla akan bu çağda bir belalı olarak karşımıza çıkan ve hayatlarımızı tehdit eden koronavirüs pandemisi bugünlerde hiç kuşkusuz ani ve ivedi olarak algımızı, yaşama biçimimizi, ilişkiselliğimizi değişime uğrattı. “Bugünler”, geniş ve zaman içi bir ifade; ancak sadece zamanı yansıtmıyor artık, artık olan biten, değişen gelişen her şeyi yansıtıyor ki belki de zaman algımız, bu pandemi neticesinde yeni bir boyut kazanacak, yeni bir zaman kabulü işleyecek. Gerek medyada gerekse evlerimizde “Bugünler geçecek!” söylemine hem bir umut yükleme edimi olarak hem de pandemi etkeniyle “Olan biten…

Devamını Oku