FELSEFE POLİTİKA 

RADİKAL KÖTÜLÜK

Egemenlik ve tahakküm ile organize kötülük eş zamanlı olarak mı ortaya çıkmıştır? Kötülüğün yayılışını ve sıradanlaşmasını tanrısal bir mesele olarak görenler ile tanrıyı insan ürünü olarak görenlerin konuya bakışları sürekli çatışma halinde olmuştur. Kötülüğü insani bakış açısının kazaya uğramış hali olarak görmek iyimserlik midir yoksa safdillik mi? Doğada her şeyin kendi içerisinde bir düzeni vardır, o nedenle kötülüğe rastlayamazsınız. Geyiği yakalayan aslana duyulan öfke, doğanın kanunlarına yabancılaşmadandır. Oysa aslanın bunu yaşamak için yaptığını bilmeyen yoktur. Buna kötülük denemez. Asıl üzerinde düşünülmesi gereken, canlıyı kendi benliğinden, vicdanından, düşüncelerinden uzaklaştırarak doğal formunun…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

‘BULANTI’ / VAROLUŞ VE KAOS (6)

İnsanı şeylerle ortak kılan, var olmasıdır. Ancak onu ayıran nokta ise bilinci, yani var olduğunu duymasıdır. Var olduğunun ayırdına varabilen tek şey insandır. İnsan diğer nesneler gibi var olduğunu anladığı an, varlık üzerine düşünmeye başlamıştır. Varlığın nasıl olduğu, nedenleri ve var olmanın amacı üzerine çeşitli düşünceler geliştirmişlerdir. Aristoteles’ten günümüze uzanan varlık sorunsalı çözümü henüz ve belki hiç bulunmayan, bulunamayacak olan bir meraktır. Varlığı Herakleitos ve Whitehead, ‘oluş’; Sokrates, Platon, Aristo ve Hegel, ‘idea’; Husserl, ‘görüngü’; Demokritos, Hobbes ve Karl Marx ise, ‘madde’ olarak ifade etmişlerdir. Bize göre varoluşçuluk felsefesi kendinden…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

‘BULANTI’ / VAROLUŞ VE KAOS (5)

Hiçlikten söz edebilmek için evvela var olmak gereklidir. Varoluş felsefesinde de özne var olduğunu sezinlemeden önce hiçliğin taslağını çizemez. ‘Bulantı’ roman boyunca kahraman, varoluşu sezinlemeden önce hiçlikten söz etmez. Varoluşun uyanışı ile beraber daha evvel içinde olduğu durumu değerlendirmeye başlar. “Düşünülemez bir şeydi bu: Hiçliği tasarlamak için önceden burada, dünyanın ortasında, gözler fal taşı gibi açık, canlı olarak bulunmak gerekiyordu; hiçlik benim kafamdaki bir düşünceydi sadece, bu sınırsızlık içinde salınıp duran bir düşünce: bu hiçlik varoluştan önce gelmemişti.” (Sartre, 2020: 197) Hiçlik ve varoluş bağıntısı kaos ve düzen ile aynı…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

‘BULANTI’ / VAROLUŞ VE KAOS (4)

Varoluş bir süreçtir ve ancak ölümle sonlanan bir şeydir. Bu süreç geçmişi kapsamadığı gibi “şimdi”de kalıp yaşamak imkânı da vermez. “Şimdi”, yani “içinde olunan zaman” da yok olup gidecektir. Var olan için “şimdi” sonludur. Var olan her şey için hem de… Geçip giden zaman ile birlikte zaman içinde var olanlardır da aynı zamanda. Varoluşçuluk felsefesinde de “dün” yoktur, “şimdi” ve “sonrası” vardır. “Yarın” şimdi de olmayacak, daha doğrusu “yeni bir şimdi” meydana gelecek ve bu varoluş süresince “şimdiler” hep yenilenerek kendinden öncekini yitirip yok edecektir. “Hiçbir şey değişmedi ama yine…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

‘BULANTI’ / VAROLUŞ VE KAOS (3)

Varoluş felsefesi bir orta sınıf sorunsalıdır. Bu felsefe kendisinin gerçekleşmesi için hiç değilse okumuş-yazmış bireylere ihtiyaç duyar. Var olduğunun farkına varmak, var olmanın anlamı, nedenselliği üstüne düşünmek için de hiç değilse çeşitli okumalar yapmış olmak gerekir. Antoine Roquentin de, 25 Ocak 1932, pazartesi tarihli güncesinde, “Başıma bir şey geldi, artık kuşkum yok. Herhangi bir kesinlik ya da apaçıklık gibi değil, bir hastalık gibi belirdi bu. Sinsi sinsi, yavaş yavaş yerleşti; biraz tuhaf biraz tedirgin hissettim kendimi, o kadar. Bir kez yerine yerleşince orada kıpırdamadan kaldı. Hiçbir şeyim olmadığına, evhamlandığıma inandırdım…

Devamını Oku
FELSEFE TOPLUM 

AYRIK OTU

Nedir insan olmanın gereği? Düşünebilmek eylemine indirgenmiş bir tanımdan ötesi olmalı şüphesiz. “Bir olay ya da durumu zihnimizde canlandırabilmek”, fazlasıyla kısır bir tanım gibi durmuyor mu? Olaylar arası sebep-sonuç bağı kurabilmek, bir noktadan başka bir noktaya yol almak, çıkarımda bulunmak, hatalarla yüzleşebilmek, benzer hataları tekrarlamamak, duyguları kontrol edebilmek… Dahasını da sayabiliriz düşünmek becerisinin kazanımları üzerine. Ama öyle önemli bir nokta var ki bu kazanımları besleyen, o da düşünmek becerisinin felsefeyle olan sıkı bağı. Bir toplumda sorgulamayı alışkanlık haline getiren bireylerin varlığı, devletlerin felsefe eğitimine verdikleri önemle paralel bir ilerleyiş sergiler.…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

‘BULANTI’ / VAROLUŞ VE KAOS (2)

İnsanın varlık karşısında çoğunlukla fark etmediği yahut bu trajediyi örüntüleyip kendisini kutsal yolu ile avutan yahut da bundan kaçma isteği duyduğu trajik bir yüzü vardır. Bu kaçış ve kutsal olarak ifade edebileceğimiz tanrı inancı ortadan kalktığı vakit, avuntu perdesi ortadan kalkarak insanı bilince, düşünmeye iter. Dünya ile ilgili, dolayısıyla şeylerin ‘ne’liği sorusu, neden sorusu, önceliği sonralığı sorusuna yanıt bulma isteği doğar. Dinsel inanç ile tatmin etme kolaylığına kaçılmadığı vakit varoluş bir kaostan ibarettir. Varoluş kendisi hakkında sorulan sorulara kati cevaplar vermediğinden varoluş için bir düzenden bahsetmek mümkün değildir. Kaosun olduğu…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

‘BULANTI’ / VAROLUŞ VE KAOS (1)

Bu çalışmamızda İkinci Harp’ten sonra tahakküm kılan varoluşçuluk felsefesinin kaos teorisi ile benzeştiği noktaları ele alacağız. Bizim edebiyatımıza da sirayet etmiş olan bu felsefenin sözcüsü niteliği taşıyan Sartre’ın ‘Bulantı’ adlı kitabında varoluş durumlarının hiçlik kaos ve varoluş ile örtüştüğü noktalara değinilecektir. Çalışmayı kısaltma çabaları insafsız göründüğünden dolayı bölümler halinde yayımlanması uygun görülmüştür. Dünya üzerinde var olma bilincine ulaşıldığı günden beri var olmanın sınırsız anlam arayışları son olarak varoluşçuluk fikrini doğurmuştur. Bu fikir yalnız düşün dünyası ile sınırlı kalmamış, özellikle başta edebiyat olmak üzere sanatın pek çok alanına yansımış ve bu…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

AŞK; İLAHÎ

İlahî aşkın, vahdet-i vücut ile başlayan ve Enel Hak’ka kadar giden, kimi yerde ruh ile bedeni kavga haline sokan (İnsan – Tanrı – Âlem) bir yolculuk olduğunu belirtmiştik. Yolculuk varlıktan hiçliğe doğruydu. Hiçlik, tanrı ile yek olmanın adıydı. Âdemoğlunda ise aşkta yolculuk kalpten kalbe doğrudur. Ve ruh ile beden kavga halinde değildir, ortak çıkar için hareket eder haldedir. Aşk, tarafsız bir cenk halidir ve bu cengin kaybedeni olmadığı kadar kazananı da yoktur. Nâzım Hikmet’in ‘Tahir ile Zühre Meselesi’ şiirindeki şu dizeleri hatırlayın: “Yani sen elmayı seviyorsun diye/ Elmanın da seni…

Devamını Oku
FELSEFE TOPLUM 

AYDINLANMADAN POSTMODERNİZME

Yeni dünya düzeninin yeni vizyonla ilgili bir iddiası var. Bu da devletlerin uygulamalarının uluslararası değerlerle norm ve haklar çerçevesinde tespit edilmesi demek. Evrensel ilkeler ise, insanla ilgili hakları ve güvenliğin sağlanmasının yanı sıra sürdürülebilir kalkınmayı da içeriyor. Bu da daha fazla sosyal yatırım, adalet, eğitim ve sağlığa bütçe demek. Örneğin, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yapılan bir kongrede bir anlamda aydınlanma felsefesinin yeniden yorumlanmasının gereğine dikkat çekilmişti. Buna göre, 20’nci yüzyıl üç temel üzerine kurulmalıydı: Demokrasi, özgürlük ve insan hakları; yani eşitlik ve adalet. Bu da; bunların sağlanması için 2000’lerde daha…

Devamını Oku