POLİTİKA 

1970’İN ‘15-16 HAZİRAN’I

“İnsanların çektikleri acılardır asıl paylaşılması gereken.” [1] Cahit Külebi’nin “Ağladığım senin içindir/ güldüğüm senin için/ öpüp başıma koyduğum/ ekmek gibisin” dizeleriyle müsemma 15-16 Haziran Başkaldırısı, hepimize “Veritas vos liberabit / Gerçek seni özgür kılar” diye haykıran tarihsel bir mihenk taşı olması yanında, işçi sınıfının volkan gibi patladığı tarihsel kesitin öğretici hikâyesidir. Üzerinde döne döne düşünülmesi gereken bu deneyim; T.“C”. tarihinin dönüm noktalarından birisidir kuşkusuz. Coğrafyamızı derinden sarsan “iki uzun gün” iktidarın, işçi haklarına yönelik saldırısını püskürtmekle kalmamış; bütün muhalefeti derinlemesine etkileyip yeniden biçimlendirmiş; ekonomi-politik gerçeğin bir yol ayrımına geldiğini de…

Devamını Oku
EDEBİYAT TOPLUM 

EZİLENLERİN VE ÖTEKİLEŞTİRİLENLERİN ŞAİRLERİ

“Sistem dışı farklılık korkutucudur; çünkü sistemin hakikatini, göreliliğini, kırılganlığını, ölümlülüğünü açığa çıkarır.” [1] Ezilenler; sömürülen, horlanan, kaybettirilenlerdir. Ezilen olmak kadar, ezilenlerden yana saf tutmak da zordur, zorludur. “Ezilenler” derken; Fyodor Mihailoviç Dostoyevski’nin ezilenleri “iyi” oldukları için kaybetmek zorunda olanlar ile kaybetmeyi kendi seçenler olarak ikiye ayırmasının [2] ötesinde; “Zorbalar beni dün bağışladılar. Onların gözünde bir cani olmaya çalışmazsam eğer, suç ortaklığı etmiş olurum” kesinliğiyle Gracchus Babeuf’ün (François-Noël Babeuf), “Sınıf çatışmasının özünü incelerken, bunun sömürmeye dayandığını görüyor: Bu sömürme halkı sülük gibi emen küçük bir azınlığın işidir. Bir yanda, her şeyi…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

‘AMOK KOŞUCUSU’ KADİFE ÜSLUPLU YAZAR / STEFAN ZWEIG

“Karakter sahibi insanlar daima itilir, dışlanır ve yalnızlığa mahkûm edilirler.” [1] Kalıcı olabilmiş, kadife üsluplu çarpıcı bir yazardı. Devasa bir gözlem gücüne sahipti; müthiş bir dille anlatırdı yazdıklarını. Kurgusu yormayan, okunması rahat tarzıyla insan(lık)a (ve zayıflığına, zaafına dair) yazarken; okuyucusunu alıp götüren zarif, entelektüel, “telaşlı”ydı derin duyguları kaleme döken ustalığıyla… ‘Amok koşusu’nu andıran yaşamıyla müsemma yazar, Nazilerin kitaplarını yaktıklarındandı. Kimileri için “20’nci yüzyılın Dostoyevski’siydi” ya da “üslubu Peyami Safa’yı andıran” veya “Marcel Proust tadında betimlemeci”; sonra da “yazım tarzı bir ölçüde Sabahattin Ali’yi anımsatan” özellikleriyle Stefan Zweig, 20’nci yüzyılın önemli…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

SİNEMANIN BÜYÜSÜ VE BÜYÜCÜLERİ

“Herkesin kendi ışığı vardır ve onunla parlar.” [1] I. Lenin’in, “Sinema tüm sanatların içinde bizim için en önemli olanıdır”; Luis Buñuel’in, “Sinema; duygular, düşler ve içgüdü dünyalarını anlatmak için en iyi araçtır” notunu düştüğü hâl ya da Kıvanç Sezer’in ifadesiyle, “sinema bir büyü” [2] ise; elbette onun büyücüleri de olmalıdır ve vardır da… Olması gereken açısından Yılmaz Güney sinemasında somutlanan büyü ve büyücüdeki süreklilik içinde kopuş pratiğiyle “olabilmeye çalışmak”; hâlâ ve her zaman tüm zamanların en güzel ve en devrimci şarkısıdır! Ancak! Bugünlerde de işlerin biraz değiştiğini görmezden gelemeyiz; gelmemeliyiz…

Devamını Oku