YAŞAM 

GÜZÜN UĞULTUSU ALTINDA; HÜZÜNLE VE SESSİZCE…

Bu dalgalar, bu sesler güzün uğultusudur; bu dalgalar, bu sesler içten dışa yayılan hüznün uğultusudur. Güzün hüzne, hüznün güze “Yine baharlar gelecek” avuntusudur bu sesler, bu dalgalar. Şairin dediği gibi, bu dalgalar başka dalgalara benzemiyor; sıra sıra kumsalı dövmeye başladıklarında uğultuları günlerce sürüyor. Gönül kumsalımız yerle yeksan şimdi, kıyımıza vuran fırtınalar kasıp kavuruyor iklimimizi. Hüznün güze, güzün hüzne ağlatısıdır bu uğultular, bu sesler; hüngür hüngür, gümbür gümbür. * * * Bu güz, başka güzlere benzemiyor. Tatlı ve şenlikli geçen eylül, yerini “bir acı yel”e bırakıyor ekimin bu ilk günlerinde. Ölümler,…

Devamını Oku
YAŞAM 

SISIFOS’UN UMUDU

Dünya ayağına bağlanmış, onu sürüklemeye yazgılı bahtsızlar gibi yorgunuz hepimiz. Bir göçebenin çaresiz sürgünlüğü ve en uzak yıldızın yalnızlığı kadar hüzünlüyüz. Yanmış, yıkılmış, dağıtılmış şehirler gibi darmadumanız hepimiz. Yere göğe sığmayan, dağın taşın kaldıramadığı yüklerimiz var bizim. Biz, insanoğlu, tepeden tırnağa acıya vergiliyiz. Tüm dünyanın yükünü, çilesini sırtında taşımakla cezalandırılmış birer Sisifos gibiyiz. Yol uzun ve amansız. Tam taşı dağın tepesine çıkarmışken bir de bakıyoruz taş yuvarlanıyor yeniden aşağı. Kısır, uyuşuk bir döngü bırakmıyor yakamızı. Bazen, sabah bir böcek olarak uyanan Gregor Samsa’nın bunaltıcı çaresizliğini hissediyoruz, kendimizin bile yabancısı oluyoruz.…

Devamını Oku
YAŞAM 

BAHAR SONA GEBE

Göz pınarlarının kurumuşluğunu yağmurla ıslatma vaktidir şimdi… Yere dökülen her sarı yaprak, heyecanı da beraberinde götürecek; deli dolu enerjileri de… Mevsim hazan; kapının aralandığı zaman… Hafiften serin serin üşümelere kanın akışı müdahale edecek. Cepken yarım, gömlek tam ütülü… Telaşlar başladı… Kıştan önceki son bahardayız! Ruha iyi gelen bahar; sırtını karakışa yaslayacak… Ekmek almak için erkenden sıra telaşları, karanlığa kalmadan işi bitirme çabaları, sevdiğine doya doya sarılarak içini ısıtma kavuşmaları… Geldi, kapımızda! Hüznün mevsimi soluduğumuz havada… Hayatın gürültüsünden uzak kalmak pek mümkün değil… Baharın sonu ile beraber türlü türlü meşguliyeti olur…

Devamını Oku
YAŞAM 

ŞENLİKLİ EYLÜL UĞURLAMASI; UMUT DOLU, AVAZ AVAZ…

O şiirde, o şarkıda olduğu gibi “şehre bir film gelir” önce, “bir güzel orman olur yazılarda”, “iklim değişir Akdeniz olur”… Ve biz “gülümseriz”… Sinemada hayat vardır, umudun orta yerinde avaz avaz bir şenlik türküsü tuttururuz hep birlikte… Yaşam öyküleri sinema eylülünün en güzel zamanında dile gelir… İzleriz, ağlarız ve gönülden gönüle çağlarız… * * * O şiirde, o şarkıda olduğu gibi bir zamanlar bizim olan “sazlarımıza”, “ırmaklarımıza”, “çakıl taşlarımıza” yok oluşlarının ağıtlarını yakarız… İklim değişip Akdeniz olunca sanatın iyileştirici gücüne tutunur, kâh güler kâh ağlarız… “Sinema bir şenliktir” diyen şairin…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÇOCUK NARKISSOS VE YAŞLI DIONYSOS

Bursa’nın, benim çocukluğuma bellek mekânı olarak yerleşmesinin tarihi, 1940’lardır. 1939’da babam Yahya Hikmet Yavuz, Orhangazi Kaymakamlığına atandığında üç yaşımı yeni sürüyordum. Bütün bir İkinci Dünya Savaşı boyunca orada kaldığımız için, evin ‘dışarısı’ olarak tanıdığım ilk mekân, Orhangazi’de, kaymakam evinin önündeki sokaktır. Oralı ünlü bir kamyoncu olan Tozkoparan’ın (sanırım, adı Hüsnü’ydü) eviydi burası ve Orhangazi’ye kaymakam olarak atananlara kiralanıyordu. Ev sahibimize ‘Tozkoparan’ denilmesinin nedeni de, bir zamanlar kamyonuyla Orhangazi sokaklarını toza dumana katmış olmasındandı… Sokağın başındaki iki kat olarak inşa edilmiş olan evin, dışarıdan demir parmaklıklarla ayrılmış, büyükçe bir bahçesi vardı.…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR GÖKYÜZÜ HİKÂYESİ

“Tek bir çiçeği anlayabilsek kendimizin ve dünyanın ne olduğunu bilebileceğiz..” – Alfred Lord Tennyson Hiç olmayacağımı düşündüğüm bir yerde, bu yaşıma kadar baktığım gökyüzünde dikkatimi çekmişti üç sıra yıldız: Orion’un Kuşağı.. Peş peşe.. Aynı düzlemde.. Ben buradayım dercesine, düzende.. Aylardan ekimdi belki kasım.. Önemli de değildi aslında.. Yıllardır baktığım gökyüzünde karşıma çıkacak zamanı beklemişlerdi belli ki.. Ki o gece yüreğim kapkaraydı.. Gecenin kendinden bile daha kara.. Bir sigara yaktım.. Uzunca baktım o üç sıra yıldıza.. Bir nedenleri vardı onların da.. Boşuna gelmiş olamazlardı, boşuna çıkmadılar karşıma da.. İçim kömürden bile…

Devamını Oku
YAŞAM 

İNSANLIĞIN YÜRÜMESİ ADINA

“Değişim yasalardan önce, bireylerin bilinçliliği ile doğar. Gereken; bilinçlilik ve somonlar gibi akıntıya karşı yüzme çabasıdır, tanrının yarattığı ve kurtuluş yürüyüşünde olan insan, küçük düşürmeye, incitilmeye ve onurunu kırmaya çalışan her şeye direnmelidir.” – Susanna TAMARO 2000 yılında alıp okuduğumu not düştüğüm, Susanna Tamaro’nun ‘Sevgili Mathilda, İnsanın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum’ kitabını yeniden okumak çok iyi geldi. Çünkü ben de bekliyorum insanın bu eylemi gerçekleştirmesini. Çünkü değişmiyor insan ezelden beri hala! Evet, insan… Yürüyor yürümesine de savaşa, zulme, vahşete yürüyor hep nedense? Binlerce yıldır hâlâ… İnsanı insan yapan değerler her…

Devamını Oku
YAŞAM 

LİRİK MANİFESTO

Bu, lirik bir manifestodur. Yüreğimi avucuma aldım, yürüyorum. Ezberlediğim dizeleri bir nehre attım, unuttum. Tutturduğum türküleri bir çınar ağacının gölgesine gömdüm. Tanıdığım yüzleri bir bir çekmecelere kilitledim. Didem Madak’ın dediği gibi, “tehlikeli sayılmam artık, kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum”. Yakamozlar gözlerimde, düşünüyorum. Belirsizliklerin ve anlamsızlıkların bile belirgin bir anlam içerdiğini sezinliyorum. Hiçliğin varoluşu kutsadığını, billur gözyaşlarının rengârenk sevinçlere gebe olduğunu artık biliyorum. Yalnız ve karanlık gecelerin aydınlığın kucağında eriyeceğinden hiç şüphem yok. Sararıp solmuş yaprakların yepyeni bir özle yeşilleneceğini; doğanın cömert elinin hep üzerimizde olduğunu biliyorum. Kerbela’da susuzluktan çatlayan…

Devamını Oku
YAŞAM 

OLDURAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ?

2000’li yılların henüz başında, sahne tozu yutma hevesiyle başladığım tiyatroda “eğitilmek” için okuduğumuz Eric Morris’in ‘Rol Yapmayın Lütfen’ kitabındaki bir sözle başladı her şey: “Ol!” ‘Ol’mak… Ne ve nasıl olmak istemek? Diyordu ki: “Hiç kimsenin hiçbir yerde sizin duygularınızı göz ardı etmeye hakkı yoktur. Olduğunuz her şeyin toplamı olmaya hakkınız var.” Hakkım vardı… Olmaya… Hem de nasıl istersem… * Pek mümkün olmadı be Morrisçiğim… O zaman başladı bir türlü olamayışlarım zaten… Belki de olmak mı istemedim, bilemedim… Ama hakkım vardı işte olmak istediğim her şeyin toplamı olmaya… O yıllar üzerinde…

Devamını Oku
YAŞAM 

SEVDİĞİMİZ İŞİ YAPMAK YA DA YAPMAMAK

Kişisel gelişim programlarında, eğitimlerde, okuduğumuz makalelerde sevdiğimiz işi yapmanın önemi, güzelliği anlatılır. Hatta sevdiği işi yapan insanlara imrenilir, onlardan övgü ile bahsedilir. İnsanın sevdiği işi yapması gerçekten de çok güzel bir şey. “Hobiyi işe dönüştürmek” de diyorlar ya hani, tam da o galiba. Bu konu her açıldığında, “İnsanların sevdiği işi yapması, bunun neredeyse kutsanma düzeyinde yüceltilmesi acaba ne kadar doğru?” diye düşünmeden edemem. İnsanın sevdiği işi yapması güzel, mutluluk veren bir şey ama her güzel, mutluluk veren şey de doğru mu? Hayatımızda çok hoşumuza giden, bizi mutlu eden ama farkında…

Devamını Oku