HABER YAŞAM 

KEDİLER DOKUZ CANLI DEĞİLDİR

Dünyada her 10 kediden yalnızca 4’ü düzenli sağlık kontrollerinden geçiriliyor. Kedi sahipleri, kedilerini yalnızca hastalandığında veya yaralandığında veteriner kliniğine götürdüklerini belirtirken Türkiye’deki kedi sahiplerinde de maalesef benzer bir durum söz konusu. Yapılan araştırmalara göre, günümüzde her 3 kedi sahibinden 1’i kedileri hastalık semptomu göstermesine rağmen kedilerini hemen sağlık kontrollerinden geçirmediğini belirtiyor. Hastalık semptomlarının müdahale edilmediği takdirde kendi kendine geçeceğine inanılması ve veteriner kliniği ziyareti sürecinin kediler ve sahipleri için stresli bulunması, düzenli sağlık kontrollerinin ertelenmesinin ardındaki temel etkenler. ‘KEDİNİZİ VETERİNER HEKİMİNE GÖTÜRÜN’ SOSYAL FARKINDALIK KAMPANYASI ‘Kedinizi Veteriner Hekimine Götürün’ sosyal…

Devamını Oku
YAŞAM 

VİŞNE REÇELİ

– Yine bir zamanlar Paris’te… Ne zaman Paris’e gitsem sabahları muhakkak bir zamanlar Sartre’ın, Picasso’nun, Camus’un sık sık uğradığı Saint Germain Bulvarı’ndaki adını çiçek tanrıçası Flore’dan alan Cafe de Flore’a uğrar, cam kenarındaki, kırmızı örtülü her zamanki masama oturur kapuçinimi yudumlarken ‘Le Monde’ gazetesini okurum. Ara sıra dışarıyı izlerim. Madamlar geçer. Mösyöler geçer. Matmazeller geçer. Neşeyle okul çocukları geçer. Paris önümden geçip gider. Yine bir sabah uğramıştım. Yağmurlu bir gündü. İçerisi yağmurdan kaçanlarla doluydu. Yves Montand’ın şarkısı uğultudan duyulmuyordu. Gazeteye biraz ara vermiş, etrafa göz gezdiriyordum. Kapı açıldı, kırmızı şemsiyesiyle…

Devamını Oku
YAŞAM 

BAYRAMIN MATEMİ

Tuğlaların düşüşünü birer birer izlediğimiz 6 Şubat depremlerinden bu yana denk gelen bayramlar can yakıcı… Kahramanmaraş’taki deprem şehitliği akın akın dolu, Hatay’da gidilecek yer yok denecek kadar az, Adıyaman’da ağıtlar dün gibi… Değişmeyen tek şey ise, gidenler ile bir daha hiçbir bayramda karşılaşılamayacak olması. Kurban Bayramı’nı yaşadığımız bugünlerde onlarca ilimizde burukluk hâkim. 50 binin üzerinde yitirdiğimiz canlar imtihanımızın kurbanı oldu aylar öncesinde. Çaresizce kurtarılmayı bekleyen insanların çoğunu saliselere kurban ettik. Elimizde ise sadece Fatiha kaldı… Ve bir de sabır… Toplumumuzun büyük bir kısmı için bayramların geleneği çoktan değişmiş olsa da…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

SUYUMUZ ISINIYORKEN…

“Biz fakirdik./ Bizde ne bağ, ne bahçe vardı,/ ama insandık…” [1] Evet, suyumuz ısınıyor! “Su korunmalıdır. Su ortak mülktür. Kimse yok etme hakkına sahip değildir. Su ikame edilemez, metalaştırılamaz” gerçeğine rağmen sürdürülemez kapitalist yıkımın icraatlarıyla yok ediliyor! Yerkürede ücretli kölelik ile metalaştırılan iktisadi yaşamın getirisi, sera gazlarının iki yüzyılda gösterdiği artışın sonucu devreye sokulan iklim kriziyle yüz yüzeyiz! Küresel ölçekte Kuzey olarak bahsettiğimiz merkez ülkelerin iklim krizindeki tarihsel sorumlulukları, Güney olarak adlandırılan çevre ülkelerinden –sosyal, ekonomik, politik, kültürel eşitsizliklerle– çok daha fazla. Örneğin özelde Güney’de, genelde ise yerkürede derinleşerek yaygınlaşan…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

ROL MODEL OLAMADIK; DERS OLUYORUZ!

Dün sabah Gama Recycle Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kaplan’ın bir sorusuyla düşünmeye başladım. Soru şuydu: “Küresel ısınmanın olumlu tarafları da olabilir mi?” Bu konuya o kadar uzun süre sorun olarak bakmışız ki onun yepyeni bir yaşam modeline adım ve bu açıdan insanlık için olumlu bir aşama olabileceği fikrini göz ardı edebiliyoruz. Ya Nuh’un o bildiğimiz meşhur tufan hikâyesi vaktin bir döneminde yaşanmış bir başka küresel ısınma veya benzeri sorunun nesilden nesle aktarımı ise? Ya soruları tersten sormaya başlarsak? Örneğin: Küresel ısınmayla değişecek ekolojinin, Darwin’in Evrim Teorisi’nde de ifade ettiği üzere…

Devamını Oku
YAŞAM 

ARKASI YARIN

Konuşmaların en güzeli, ağaçlar üzerine olandır. Yapraklar, şifalı otlar, çiçekler gelir ardından. Söz gelimi, “O adam hiç dengin değil. Bir kere gördüm, anladım senin kalemin olmadığını. Ayrılmanız isabet olmuş.” cümlelerinin solukluğuna bakın. Bir de “Koca yemiş pek bereketli bu sene, kendi kendine büyüdü, hiç zahmetsiz. Sayısız küçük güneşe benzemiyor mu meyveleri? Ah şu küçük tombul meyveler, içlerini açınca bahar fışkırıyor; tatlı, lezzetli bir bahar.” cümlelerinin renkliliğine. Eğrelti yapraklarını tarif etse bana birisi, yol yordam gösterse. Konargöçer çınar dallarından… Toprakla gökyüzü arasındaki seferden açsa muhabbeti… Arpa erkencidir, buğday geçten olur diyene…

Devamını Oku
YAŞAM 

BABAM HİKMET SİHAY

Ben konuşmaya “Baba” diyerek başladım. Kolayıma gelmişti “Baba” demek. İki adet “-ba” hecesini yan yana getirince “baba” sözcüğü çıkmıştı. Ben mi uydurmuştum, bir yerden mi duymuştum, yoksa içdürtüsel miydi, bilemiyorum. Bütün sözcüklerin böyle olduğunu sanıyordum. Ama yanılmışım. Sonra iki adet “-de” ile “dede”yi ve iki adet “-ne” ile “nene” sözcüğünü buldum. Dedelerim yoktu ama nenem çok sevinmişti. Adanaca bir sevgi gösterisinde bulundu. Ama burada yazamayacağım. Bir gün iki “-ma” hecesini yan yana getirip “mama” sözcüğünü keşfettim. Karnımı doyurmada çok işime yaradı. Çok acıktığım bir gün ilk cümlemi kurdum. “Baba, mama!”…

Devamını Oku
YAŞAM 

NEDİR BİZİM BU “F KLAVYE”DEN ÇEKTİĞİMİZ?

Daktilo ile tanışmam çocukluk yaşlarımda oldu. Babamın iş yerine gittiğimde, onun odasındaki daktiloda bir şeyler yazmak, Facit hesap makinesi ile birtakım hesaplar yapmak en zevk aldığım şeylerdendi. Daha sonra Yeni Adana gazetesinde daktiloyla olan teşriki mesaim başladı. Gazetedeki tüm daktilolar gibi benim daktilom da F klavyeydi… Ardından Ekspres gazetesinde Çıngırak mizah sayfasını hazırlarken yazı işlerindeki daktiloları kullandım; onlar da F klavyeydi… Ve Silver Reed marka kendi daktilomu aldım; o da F klavyeydi… 90’lı yılların başlarında ilk bilgisayarım olan Macintosh Plus’ı aldım; o da F klavyeydi… Sonraki bilgisayarlarımın klavyeleri hep F…

Devamını Oku
YAŞAM 

SESSİZ TEŞEKKÜR

“İnsan kalbi çok dayanıklıdır, yok edilemez; kırıldığını ancak belleğinde canlandırabilirsin. Asıl tokadı yiyen, insanın ruhudur ama ruh da güçlüdür, istenirse eski canlılığı kazandırılabilir ona.” – Henry MILLER Çam ormanının eteklerinde küçük bir sazlık oluşturan bataklık, bilumum kuşların üzerinde dolaşıp dans ettiği bir yere dönüşmüştü. Gökyüzüne sevinçle kanat çırpan martıların çığlıkları denize yakın uçuşun sevinciydi. İnsanı mutluluğa çağıran bir sevincin, onları seyreden yaşlı kadını da içine alması hiç şaşırtıcı değildi. Suna Hanım, engin gökyüzüne her baktığında yüreği genişleyen, geceleri göreceği ilk yıldızın onun kendisinin ruhu olduğuna inanan doğa dostu bir kadın.…

Devamını Oku
YAŞAM 

AVUÇLARIMIZDA BİZİM, ‘GÜNEŞ SUYU İÇECEK’ YENİDEN KUŞLAR…

Sarsıntılar sarsıntısı acılar içinden, kaygılar kaygısı baharlar içinden, ağrılı geçen ilkyazlar ve haziranlar içinden umuda dayayalım yüreğimizi. Sancılar sancısı bugünler, sevdalar sevdası yarınlara dönüşsün yeniden. Sevda yüklü bulutlar altında ıslansın dört bir yanımız. Aşk olsun, meşk olsun; şiirde buluşsun sevgililer. Şair mısralasın aklımızdan geçenleri: “Avuçlarında senin/ güneş suyu içer kuşlar. // Oralarda bir tek avcı yoksa/ kuşlar mavi boz/ çıkıp uçarlar gözlerimizden. // Işır, ışır avuçlarında senin/ o iki karış toprağımız/ gün tepelerden gecikince.” * * * Güneş kuşları kanat çırpsın kuş güneşlerine doğru. Gün aysın, sevda aysın, kanat kanat…

Devamını Oku