YAŞAM 

ŞENLİKLİ EYLÜL UĞURLAMASI; UMUT DOLU, AVAZ AVAZ…

O şiirde, o şarkıda olduğu gibi “şehre bir film gelir” önce, “bir güzel orman olur yazılarda”, “iklim değişir Akdeniz olur”… Ve biz “gülümseriz”… Sinemada hayat vardır, umudun orta yerinde avaz avaz bir şenlik türküsü tuttururuz hep birlikte… Yaşam öyküleri sinema eylülünün en güzel zamanında dile gelir… İzleriz, ağlarız ve gönülden gönle çağlarız… * * * O şiirde, o şarkıda olduğu gibi bir zamanlar bizim olan “sazlarımıza”, “ırmaklarımıza”, “çakıl taşlarımıza” yok oluşlarının ağıtlarını yakarız… İklim değişip Akdeniz olunca sanatın iyileştirici gücüne tutunur, kâh güler kâh ağlarız… “Sinema bir şenliktir” diyen şairin…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÇOCUK NARKISSOS VE YAŞLI DIONYSOS

Bursa’nın, benim çocukluğuma bellek mekânı olarak yerleşmesinin tarihi, 1940’lardır. 1939’da babam Yahya Hikmet Yavuz, Orhangazi Kaymakamlığına atandığında üç yaşımı yeni sürüyordum. Bütün bir İkinci Dünya Savaşı boyunca orada kaldığımız için, evin ‘dışarısı’ olarak tanıdığım ilk mekân, Orhangazi’de, kaymakam evinin önündeki sokaktır. Oralı ünlü bir kamyoncu olan Tozkoparan’ın (sanırım, adı Hüsnü’ydü) eviydi burası ve Orhangazi’ye kaymakam olarak atananlara kiralanıyordu. Ev sahibimize ‘Tozkoparan’ denilmesinin nedeni de, bir zamanlar kamyonuyla Orhangazi sokaklarını toza dumana katmış olmasındandı… Sokağın başındaki iki kat olarak inşa edilmiş olan evin, dışarıdan demir parmaklıklarla ayrılmış, büyükçe bir bahçesi vardı.…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR GÖKYÜZÜ HİKÂYESİ

“Tek bir çiçeği anlayabilsek kendimizin ve dünyanın ne olduğunu bilebileceğiz..” – Alfred Lord Tennyson Hiç olmayacağımı düşündüğüm bir yerde, bu yaşıma kadar baktığım gökyüzünde dikkatimi çekmişti üç sıra yıldız: Orion’un Kuşağı.. Peş peşe.. Aynı düzlemde.. Ben buradayım dercesine, düzende.. Aylardan ekimdi belki kasım.. Önemli de değildi aslında.. Yıllardır baktığım gökyüzünde karşıma çıkacak zamanı beklemişlerdi belli ki.. Ki o gece yüreğim kapkaraydı.. Gecenin kendinden bile daha kara.. Bir sigara yaktım.. Uzunca baktım o üç sıra yıldıza.. Bir nedenleri vardı onların da.. Boşuna gelmiş olamazlardı, boşuna çıkmadılar karşıma da.. İçim kömürden bile…

Devamını Oku
YAŞAM 

İNSANLIĞIN YÜRÜMESİ ADINA

“Değişim yasalardan önce, bireylerin bilinçliliği ile doğar. Gereken; bilinçlilik ve somonlar gibi akıntıya karşı yüzme çabasıdır, tanrının yarattığı ve kurtuluş yürüyüşünde olan insan, küçük düşürmeye, incitilmeye ve onurunu kırmaya çalışan her şeye direnmelidir.” – Susanna TAMARO 2000 yılında alıp okuduğumu not düştüğüm, Susanna Tamaro’nun ‘Sevgili Mathilda, İnsanın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum’ kitabını yeniden okumak çok iyi geldi. Çünkü ben de bekliyorum insanın bu eylemi gerçekleştirmesini. Çünkü değişmiyor insan ezelden beri hala! Evet, insan… Yürüyor yürümesine de savaşa, zulme, vahşete yürüyor hep nedense? Binlerce yıldır hâlâ… İnsanı insan yapan değerler her…

Devamını Oku
YAŞAM 

LİRİK MANİFESTO

Bu, lirik bir manifestodur. Yüreğimi avucuma aldım, yürüyorum. Ezberlediğim dizeleri bir nehre attım, unuttum. Tutturduğum türküleri bir çınar ağacının gölgesine gömdüm. Tanıdığım yüzleri bir bir çekmecelere kilitledim. Didem Madak’ın dediği gibi, “tehlikeli sayılmam artık, kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum”. Yakamozlar gözlerimde, düşünüyorum. Belirsizliklerin ve anlamsızlıkların bile belirgin bir anlam içerdiğini sezinliyorum. Hiçliğin varoluşu kutsadığını, billur gözyaşlarının rengârenk sevinçlere gebe olduğunu artık biliyorum. Yalnız ve karanlık gecelerin aydınlığın kucağında eriyeceğinden hiç şüphem yok. Sararıp solmuş yaprakların yepyeni bir özle yeşilleneceğini; doğanın cömert elinin hep üzerimizde olduğunu biliyorum. Kerbela’da susuzluktan çatlayan…

Devamını Oku
YAŞAM 

OLDURAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ?

2000’li yılların henüz başında, sahne tozu yutma hevesiyle başladığım tiyatroda “eğitilmek” için okuduğumuz Eric Morris’in ‘Rol Yapmayın Lütfen’ kitabındaki bir sözle başladı her şey: “Ol!” ‘Ol’mak… Ne ve nasıl olmak istemek? Diyordu ki: “Hiç kimsenin hiçbir yerde sizin duygularınızı göz ardı etmeye hakkı yoktur. Olduğunuz her şeyin toplamı olmaya hakkınız var.” Hakkım vardı… Olmaya… Hem de nasıl istersem… * Pek mümkün olmadı be Morrisçiğim… O zaman başladı bir türlü olamayışlarım zaten… Belki de olmak mı istemedim, bilemedim… Ama hakkım vardı işte olmak istediğim her şeyin toplamı olmaya… O yıllar üzerinde…

Devamını Oku
YAŞAM 

SEVDİĞİMİZ İŞİ YAPMAK YA DA YAPMAMAK

Kişisel gelişim programlarında, eğitimlerde, okuduğumuz makalelerde sevdiğimiz işi yapmanın önemi, güzelliği anlatılır. Hatta sevdiği işi yapan insanlara imrenilir, onlardan övgü ile bahsedilir. İnsanın sevdiği işi yapması gerçekten de çok güzel bir şey. “Hobiyi işe dönüştürmek” de diyorlar ya hani, tam da o galiba. Bu konu her açıldığında, “İnsanların sevdiği işi yapması, bunun neredeyse kutsanma düzeyinde yüceltilmesi acaba ne kadar doğru?” diye düşünmeden edemem. İnsanın sevdiği işi yapması güzel, mutluluk veren bir şey ama her güzel, mutluluk veren şey de doğru mu? Hayatımızda çok hoşumuza giden, bizi mutlu eden ama farkında…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR TATLI HUZUR EYLÜLÜ; GEÇMİŞ, ŞİMDİ, GELECEK…

Geçmiş zaman eylülleri iyi ki vardı, gelecek zaman eylülleri de hep var olacak… Eylülün duygusallığı, yalnızlığı şiar edinmişlere hep iyi gelmeyi sürdürecek… Şöyle tatlı tatlı hüzünlenmek, bir deniz kızının köpüklü maviliklerle dans edişini seyretmek, bu seyre bira-balık-patates üçlüsüyle eşlik etmek kime iyi gelmez ki… İyot kokusunu ciğerlerine doldurmak, hayallerini umutlarını sevdalarını deniz kızı gibi maviliklere daldırmak… Esen yelle birlikte zeytin ağaçlarının yaprak hışırtısı eşliğinde huşu içinde öylece kalakalmak… Kime iyi gelmez ki… * * * Bana hep iyi geldi… Ve bende hep gitme isteği uyandırdı… Gittim… Bir sırt çantası yetti…

Devamını Oku
YAŞAM 

GEÇMİŞ ZAMAN EYLÜLLERİ; BİRAZ GEÇMİŞ, ÇOKÇA GEÇMEMİŞ…

Efsunlu eylül, deniz kabuklarıyla yine sarmaş dolaş… Kimi uyuyor kimi uyanık… Bir güz soluk alıp veriyor üstlerindeki kum tanelerinde… Biraz hüzün kokuyor, çokça umut… Bir o takvim yaprağı, bir o ömür almanağı… Yazmak yaşamak gibi, yaşamak yazmak gibi… * * * Yirmi yıla yakındır yazıyorum… Yaşım kırka yaklaştı… Yazarak yaşadım, yazarak soluk alıyorum… Bir yazımda bahsetmiştim… “Beni yazdıklarım büyüttü” diyen bir şairden söz etmiştim… Yaşadıkları bir insanı büyüttüğü gibi yazdıkları da büyütüyordu bir yazarı… Yazdıkları, yaşadıklarını anlatıyordu… Yaşadıklarından çok şey öğrendiğini söyleyen başka bir şair gibi bizler de yazdıklarımızdan çok…

Devamını Oku
YAŞAM 

TAŞUCU-BOĞSAK HATTI; YİNE O HÜZZAM ŞARKI…

Yıllar sonra yine, yeniden aynı yerde… Yine aynı başlangıçta… Aynı deniz kokusu… Aynı iyot melodisi… Yakamoz yine ortada yok ama bütünleştiğim sevdiğim yanı başımda… Demek bazı şeyler aynı kalmamış… Bazı şeyler benim için olması gerektiği noktaya gelmiş… Ve birçok beklenti bazı bazı gerçekleşmiş… * * * Geçmişten beri her yaz sonu hüzünlerimi en çok çoğalttığım o yalnızlık koyu yine beni karşıladı… Yine beni buyur etti ve alıp gerdanlığının en güzel yerine kondurdu… İyot kokusu yine aynı, yine çok güzel… Yine meteliksiz balıkçılar olta atıyor kapital denizine… Sarhoş balıkçılar yine aynı…

Devamını Oku