YAŞAM 

SEVDİĞİMİZ İŞİ YAPMAK YA DA YAPMAMAK

Kişisel gelişim programlarında, eğitimlerde, okuduğumuz makalelerde sevdiğimiz işi yapmanın önemi, güzelliği anlatılır. Hatta sevdiği işi yapan insanlara imrenilir, onlardan övgü ile bahsedilir. İnsanın sevdiği işi yapması gerçekten de çok güzel bir şey. “Hobiyi işe dönüştürmek” de diyorlar ya hani, tam da o galiba. Bu konu her açıldığında, “İnsanların sevdiği işi yapması, bunun neredeyse kutsanma düzeyinde yüceltilmesi acaba ne kadar doğru?” diye düşünmeden edemem. İnsanın sevdiği işi yapması güzel, mutluluk veren bir şey ama her güzel, mutluluk veren şey de doğru mu? Hayatımızda çok hoşumuza giden, bizi mutlu eden ama farkında…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR TATLI HUZUR EYLÜLÜ; GEÇMİŞ, ŞİMDİ, GELECEK…

Geçmiş zaman eylülleri iyi ki vardı, gelecek zaman eylülleri de hep var olacak… Eylülün duygusallığı, yalnızlığı şiar edinmişlere hep iyi gelmeyi sürdürecek… Şöyle tatlı tatlı hüzünlenmek, bir deniz kızının köpüklü maviliklerle dans edişini seyretmek, bu seyre bira-balık-patates üçlüsüyle eşlik etmek kime iyi gelmez ki… İyot kokusunu ciğerlerine doldurmak, hayallerini umutlarını sevdalarını deniz kızı gibi maviliklere daldırmak… Esen yelle birlikte zeytin ağaçlarının yaprak hışırtısı eşliğinde huşu içinde öylece kalakalmak… Kime iyi gelmez ki… * * * Bana hep iyi geldi… Ve bende hep gitme isteği uyandırdı… Gittim… Bir sırt çantası yetti…

Devamını Oku
YAŞAM 

GEÇMİŞ ZAMAN EYLÜLLERİ; BİRAZ GEÇMİŞ, ÇOKÇA GEÇMEMİŞ…

Efsunlu eylül, deniz kabuklarıyla yine sarmaş dolaş… Kimi uyuyor kimi uyanık… Bir güz soluk alıp veriyor üstlerindeki kum tanelerinde… Biraz hüzün kokuyor, çokça umut… Bir o takvim yaprağı, bir o ömür almanağı… Yazmak yaşamak gibi, yaşamak yazmak gibi… * * * Yirmi yıla yakındır yazıyorum… Yaşım kırka yaklaştı… Yazarak yaşadım, yazarak soluk alıyorum… Bir yazımda bahsetmiştim… “Beni yazdıklarım büyüttü” diyen bir şairden söz etmiştim… Yaşadıkları bir insanı büyüttüğü gibi yazdıkları da büyütüyordu bir yazarı… Yazdıkları, yaşadıklarını anlatıyordu… Yaşadıklarından çok şey öğrendiğini söyleyen başka bir şair gibi bizler de yazdıklarımızdan çok…

Devamını Oku
YAŞAM 

TAŞUCU-BOĞSAK HATTI; YİNE O HÜZZAM ŞARKI…

Yıllar sonra yine, yeniden aynı yerde… Yine aynı başlangıçta… Aynı deniz kokusu… Aynı iyot melodisi… Yakamoz yine ortada yok ama bütünleştiğim sevdiğim yanı başımda… Demek bazı şeyler aynı kalmamış… Bazı şeyler benim için olması gerektiği noktaya gelmiş… Ve birçok beklenti bazı bazı gerçekleşmiş… * * * Geçmişten beri her yaz sonu hüzünlerimi en çok çoğalttığım o yalnızlık koyu yine beni karşıladı… Yine beni buyur etti ve alıp gerdanlığının en güzel yerine kondurdu… İyot kokusu yine aynı, yine çok güzel… Yine meteliksiz balıkçılar olta atıyor kapital denizine… Sarhoş balıkçılar yine aynı…

Devamını Oku
EDEBİYAT KÜLTÜR-SANAT 

BİR EDEBİYAT UYARLAMASI OLARAK ‘ALMANCA DERSİ’

Kürsüdeki adam tebeşirle tahtaya el yazısıyla yazıyor: “Die Freuden der Pflicht” (Görevin Zevkleri). Filmde çeviri böyle yapılmış. Görevin Zevkleri. (Romanı Ayşe Sarısayın çevirisiyle okuduğunuzda onun ‘zevk’ değil ‘tutku’ olduğunu göreceksiniz. Eserin temasını nasıl etkiliyor bu çeviri farkı, filmle roman karşılaştırıldığında anlaşılıyor.) Sıralarda oturan gençler önlerindeki siyah kapaklı dosyanın içindeki beyaz kâğıtlara kalemlerini mürekkebe batırıp yazmaya başlıyorlar. Kameranın odaklandığı genç ise yazmıyor, kalemini elinde çeviriyor. Kürsüdeki kişi soruyor: “Siggie Jepsen, sorun var mı?” Genç, başını sallıyor. Bir süre sonra kürsüdekinin dikkati kendi üzerinden ayrıldıktan sonra sağ elindeki kalemi sol eline geçiriyor,…

Devamını Oku
POLİTİKA 

‘ENGİN’ OLMAYAN TAHLİYE

Kirli paranın bugünlerde temize çıkması garip, el uzatanlar ise gaip… Bebe mavisi takım giyilmiş, fenomen olmaya başladığı zamanlardaki klişe makyaj yapılmış, ortağını, affedersiniz eşini bekliyor! Ona şarkı alan eşini! 85 milyona yalan okutan yol arkadaşını… Tahliye kararı çıkacağını biliyorduk da bu kadar kısa sürede olması bizi hayrete düşürdü. Çünkü kara para aklama suçuyla tutuklanan şahıslar 40 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanır. Bunlar 41 kere maşallah dedirten bir hamleyle 40’ı sıfırladılar. Balya balya paralarla nispet yapan kadın “Allah’ım, sana şükürler olsun, Türk adaletine teşekkür ediyorum” naraları atıyordu… Açın her gün ettiği…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

‘NARİN’CE BİR SABIR

Narin bedenler ortadan kaybolurken getirilen yayın yasakları sadece içimizdeki şüpheleri artırıyor. Mersin’in Gülnar ilçesinde 10 Kasım 2021 tarihinde 2,5 yaşındaki bebek Müslüme Yağal kaybolmuş ve 10 gün sonra cansız bedeni bulunmuştu. Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde 8 yaşındaki Narin Güran da 12 gün geçmesine rağmen hâlâ kayıp… Dolaşan iddiaları haberleştirmek yasaklı olduğu için sadece kulis şeklinde konuşabiliyoruz ve dua ediyoruz: Bari Narin sağ bulunsun… Yayınladığı garip verilerle sürekli eleştirilen Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) kaybolan çocuk sayıları ile ilgili en son istatistikleri 2016 yılında paylaşmıştı. TÜİK Adli İstatistik verilerine göre 2008-2016 yılları arasında…

Devamını Oku
TOPLUM 

HASTALIĞIN METALAŞMASI

Hekim dostlarımdan işitiyorum: Özel hastanelerin bir bölümünde, hekimler, muayene ettikleri, ama özellikle hastaneye yatırdıkları hasta sayısına göre değerlendirilmeye başlanmış. Eğer muayene ettiği ya da hastaneye yatırdığı hasta sayısı düşükse hekimin ücreti de ona göre düşük bir seviyede belirleniyormuş. Doğrusunu söylemek gerekirse bunun korkunç bir şey olduğunu düşünüyorum. Tıbbın, ‘hastalığın metalaşması’ diye kavramlaştırılabilecek bir sürecin içinden geçiyor olması! Hastalığın, bir ticari mala dönüşmesi! Ne kadar çok hastayı, medikal açıdan gerekli olsun ya da olmasın, hastaneye yatırmaya teşvik etmek ve hekimi bunu yaptığı ölçüde ödüllendirmek, hekimlik etiğine aykırı değil midir? Kapitalizmin mantığı,…

Devamını Oku
POLİTİKA 

30 AĞUSTOS HER ZAMANKİNDEN DAHA KUTLU OLSUN!

Yokluk, açlık, sefalet ve özellikle de cehaletle yıllarca süren savaştır Büyük Taarruz. Ülkemizi hedef alanların birlik olduğu, düşmanlara karşı yalnızca ‘vatan aşkıyla, imanla, inançla’, sadece ‘yurt sevgisi, milli egemenlik ve bağımsızlığın devamı’ için verilen kahraman bir mücadele ve bu ülkenin bir avuç toprağına kurban olan binlerce vatansever ve binlerce evladın yazdığı ‘gerçek’ destandır. 30 Ağustos, Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasından sonra, ülke topraklarının geri alınışını temsil eden gündür ve ‘Zafer Bayramı’ olarak bu yıl da kutlanacaktır, hatta bugün, 102 yıl sonra, her zamankinden daha büyük coşkuyla kutlanmalıdır. Neden mi? İnsanlar sahip…

Devamını Oku
POLİTİKA 

AĞUSTOSUN EN GÜZEL GÜNÜ

Her şehrin bir tınısı, bir melodisi vardır. İzmir’in sokaklarında farklı bir şarkı var; İstanbul’dakinde apayrı; Ankara’dakinde çok daha farklı… Kopup götürüyor geçmişe. Geçmiş ama hiç geçmeyecek bir geçmişe… Bahçelieveler’de minicik bir kız çocuğunun elindeki bir bayrak; Emek’te ay yıldızlı balon satan yaşlı dede; Kızılay’da kestane pişirdiği tezgâhını kırmızı beyaza boyayan genç bir adam… “Sonsuza dek varız!” diye haykırıyorlar sanki… Mebusevleri Mahallesi’ne varıyorsunuz sonra. Karşınızda Anıtkabir! Öyle bir şey oluyor ki içinizde. Kitap okur gibi… Savaşlar, mücadele, askerler, alfabe, cephaneler, vagonlar, kadınlar, Çanakkale, Bandırma Vapuru, çocuklar – henüz 15 yaşında şehit…

Devamını Oku