KÜLTÜR-SANAT 

POLİTİK OLARAK ‘ÖZGÜRLÜK’ SORUNSALI YA DA ‘DASEIN’ OLARAK İNSANIN TRAJEDİSİ: “POOR THINGS”

Öncelikle, bu film hakkında yazmayı pek düşünmüyordum. Bunun bir nedeni, filmin bende, sanatçı sezgiselliğinden biraz uzak olduğu; filmsel metin üzerine fazla düşünülüp tasarlanmış hissi yaratmasıydı. Elbette her sanatçı eserini tasarlarken yoğun bir düşünme sürecine girer; ancak eser, laboratuvarda çalışan bilim insanı titizliğiyle bir şeyi kanıtlamak derdine düştüğünde, sanata özgü o “esriklik” hali yitiyor gibi gelir bana. (Lanthimos sinemasında bu duyguya sıkça kapıldığımı ve bu yüzden olsa gerek, kendimi onun sinemasına yakın bulmadığımı itiraf etmeliyim.) Diğer yandan, akademinin çok seveceği türden, bol katmanlı olmasına fazlasıyla uğraşılmış, ancak entelektüel izleyici için de…

Devamını Oku
YAŞAM 

HER YER BEYAZ; BİRAZ BİRAZ GELİYOR MU O YAZ?

Şairin dizesini yakaladım, artık bırakmam. Hep böyle oluyor. Uzun süredir yazamamanın yürek sızısı, şairin yakaladığım bir dizesiyle hemen azalmaya başlıyor. Dışarıda bahar neşesi, dışarıda mart-nisan-mayıs güneşi, dışarıda yaşama sevinci… İçeride öyle bir sızı, öyle bir ağrı ki… “Siyahın içinde bir damla beyaz/ beyazın içinde sonsuz iki dal kiraz/ kendini biraz biraz hatırlatıyor mu o yaz?” diye diye dizelenirken şiir; her yeri bir anda beyaz, her yeri bir anda sarı sıcağın habercisi ilkyaz yapıveriyor. Şiir akıyor, yüreğim ona eşlik ediyor: “Siyahın içinde bir nokta beyaz/ beyazın içinde sonsuz iki mevsim yaz./…

Devamını Oku
POLİTİKA 

BEKLEYEREK KAYBETMEK

“Bütün haklı kavgalarında dünyanın/ dövüştüm, diyebildiğim zaman/ okudum bütün kitapları, bütün şiirleri yazdım/ be topladım bütün dillerin en güzel sözlerini, sıraladım tek bir sözlükte/ bütün mayınları, bütün dikenli telleri/ ayıkladım sınırlardan/ ve bir tek zorba çıkmadı önüme./ Bu dünyada acı çeken tek bir insan yoktur, diyebildiğim zaman/ işte o zaman ölebilirim./ Toprağımda bir çığlık olur da büyür yaşama sevincim.” – Ahmet ERHAN Ne iyi huylu bir tanrı ne altın tepside sunulacak bir gelecek ne de temel hak ve özgürlükler beklemekle ya da iyi dileklerle, dualarla gelir. Çok bekledik ve beklemekle…

Devamını Oku
POLİTİKA 

POSTU KUZU, RUHU KURT ZAMANLAR

Google’da bir şey ararken BBC News Türkçe sayfasında, 2003 yılında başlayan Irak işgaliyle ilgili, ‘Irak Savaşı 20 yıl önce nasıl başladı, ABD ve bazı müttefikleri ülkeyi neden işgal etti?’ başlıklı bir yazıya rastladım. İşgalin nasıl başladığı, nasıl olduğu, işgale hangi ülkelerin katıldığı vb. bilgilerin yer aldığı uzunca bir yazıydı. Yazının son bölümü şöyle başlıyordu: “20 Mart 2003 sabahı, ‘Irak’a Özgürlük Operasyonu’ adı altında, 295 bin ABD ve müttefik askeri Kuveyt sınırını geçerek Irak’a girdi ve işgal başladı.” Burada, işgalin üç sözcüklük “Irak’a Özgürlük Operasyonu” ismine ve o üç sözcüğün “özgürlük”…

Devamını Oku
YAŞAM 

DÜNYANIN SONUNA YOLCULUK

Haydarpaşa Garı’ndan kalkan ve dünyanın sonuna giden bir trendeydik seninle. Bavulumuz gam ve keder yumaklarıyla doluydu tıklım tıklım. Dünyanın en güzel şehrini anılarımızda bırakmanın dayanılmaz hüznü ceplerimizde… Puslu hatıraların sisli unutuşlara gebe olduğunu bilerek çıkmıştık bu yolculuğa. Alzheimerlı sabahlarda, verilen tüm sözleri ve yaşamanın utancını unuttuk. Yola devam edebilmek için unutuş gerekliydi ve insana verilmiş en büyük nimetti. Neden yola çıktığımızı unutup öyle geldik bu tren garına. Şımartılmamış bir çocuk gibi mahzundu bakışlarımız. Kanadı kırık bir serçe, ayağı topal bir at gibi yarım yamalaktık. Yaşamın tam ortasında, silahsız, üryan, tek…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

HANİ MERAL AKŞENER, CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN YARDIMCISI OLACAKTI?

Anımsar mısınız, İyi Parti’nin eski sözcüsü Kürşad Zorlu’nun AKP’ye katılmasının ardından “kulis” haberleri yine coşmuştu; AKP’ye katılacak onlarca milletvekilinden söz eden de vardı, partinin eski genel başkanı Meral Akşener ile türlü iddiaları dile getirenler de. Sözcü TV Ana Haber Sunucusu Fatih Portakal da Akşener’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile anlaştığı ve yardımcısı olacağını ilan ediyordu: “Akşener’in Cumhurbaşkanı Yardımcısı olması kesinleşti gibi. Biliyorsunuz AK Parti’nin büyük kongresi 23 Şubat’ta. Martta, yeni kabinede Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak Meral Akşener de olacak. Onun ismini duyacağız. Zaten önce çevresindeki adamları gönderdi. Önümüzdeki günlerde Ünal Karaman da geçecek.…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ÇENE

Eski bir arkadaş, lafın çok uzadığı, lafın uzadıkça işin geciktiği zamanlarda, işin bir ucundan tutar, ağzının kenarıyla şöyle derdi: “Bir kelle aldım, sırf çene çıktı!” Anadolu’da, herhangi bir gereklilik olmadan, öyle laf olsun torba dolsun, vakit geçsin, dostlar alışverişte görsün kaygısıyla yapılan sohbete ne derler? Çene çalmak… Her mecliste, her ortamda çok konuşana ne derler? Çenesi düşük… Her mecliste, her ortamda çok konuşmakla beraber, kendini dinletmeyi bilene ne derler? Çenesi kuvvetli… Şu halde bizim eski arkadaşın, “Bir kelle aldım, sırf çene çıktı” demesi tevekkeli değil. Adam görmüş, anlamış, çözümlemiş, adını…

Devamını Oku
ŞİİR 

ÇUL

Basiretin bağlandığında İğne yastığın mı olacağım? İşaret parmağımı dilime değdirip Topladım kırıntılarını Cümbür cemaat suya indiği geyiklerin Çul dediğinden.   O elmaları ben taşladım lafı açılmışken Kestin kökünden sen de yazıdaki cevizleri Ortada buluştuk sonra Karlı nisanlarda yetiştirdiğin soğuk vuran bostanlarında senin İneklerini yaydım çiğdem bitmez koyaklarda Dövdüğün katırlara çiçekli iğde dalları, kuru kılçıklar Sen köpeğinin eniklerini götürüp çağıllara gömdün Ömrün dikiş tutmaz Bu yüzdendir düşürmedin Kel buğday harmanlarında Yarık parmaklarından o paslı çuvaldızı.   Eğeni kaybettin üstecelik dişinin kamaşmasında Sabah dört uyandırmalarına müteakip Ama bil bakalım aylardan haziran değil…

Devamını Oku
ÖYKÜ 

USTURA–2

Ezgi, telefonunu kapattıktan sonra parmakları bir süre daha ekranda oyalandı. “Hemen çıkıyorum, ağlama lütfen.” Ömer’in sesi, her zamanki gibi sakinleştirici olmaya çalışsa da içindeki o devasa boşluğu dolduramıyordu. Emrah gitmişti. “Çekti gitti!” Bu iki kelime, zihninin içinde yankılanan bir tokat gibiydi. “Her zamanki yer” dedikleri, nehrin kıyısındaki o eski, ahşap banktı. Akşamları şehrin ışıkları suya vurur, romantik bir hava katardı ama şimdi öğleden sonranın donuk ışığında… Ezgi, tırnaklarıyla bankın pürüzlü yüzeyini kazırken gözlerini akan suya dikmişti. Su her şeyi alıp götürür derlerdi. Keşke içindeki bu ağırlığı da alıp götürseydi. Derin…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

“ÖLDÜRDÜĞÜN ŞEYLER” YA DA APOLLONCU AYDINLANMADAN DIONYSOSÇU GERÇEKLİĞE

Not: Spoiler içerir. Sundence Film Festivali’nden “En İyi Yönetmen” ödülüyle ayrılan ve geçtiğimiz haftalarda vizyona giren Alireza Khatami imzalı ‘Öldürdüğün Şeyler’ ile gizemli bir hikâye evrenine dalıyoruz. Film; Ekin Koç, Ercan Kesal, Hazar Ergüçlü, Erkan Kolçak Köstendil gibi güçlü oyuncu kadrosuyla da dikkat çekiyor. Annesinin ani ölümüyle sarsılan Ali’nin (Ekin Koç) hem kendiyle hem de babayla yüzleşmesini konu alan filmin durgun giden ilk kırk beş dakikasından sonra, nihayet anlıyoruz ki onun bilinçdışında öldüremediği şeylerin (baba/iktidar) derinlerde nasıl bir travmaya dönüştüğüne tanık olacağız. “Durgun giden” diyorum çünkü “art house” filmlerin birçoğunda…

Devamını Oku