EDEBİYAT 

FÜRUZAN İÇİN…

“Edebiyatımın ve diğer çalışmalarımın önüne hayatımla ilgili konulardan hiçbirinin geçmemesini önemsedim, önemsiyorum. (…) Ben, benim.” – Kitap-lık, S.152, s.8 2019 yılının Ekim ayında Çukurova Sanat Girişimi’nde (ÇSG) ayda bir kez cumartesi günleri ‘Öykü Serüvenine Yaklaşımlar’ üst başlığında bir yolculuğa çıkmıştık. ÇSG’nin bir “okul olma” çabasının yansıması olarak edebiyat da önemli bir yere sahipti bu yolculukta. O dönem dört ay kadar bu etkileşimli okumaları sürdürdük Sevim Sezer arkadaşımla. Bu öykü serüvenini biz Füruzan’la ve onun 1971’de Sait Faik Hikâye Armağanı alan ilk kadın yazar olarak anılmasını sağlayan, yayınlandığında çok ses getiren…

Devamını Oku
POLİTİKA 

AFFEDERSİNİZ, SİZ KİMSİNİZ?

“Affedersiniz, Alevi…” “Affedersiniz; Türk, Müslüman…” Bu söylemler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde yaşayan halkın kendilerini yönetmeleri için seçtikleri belediye başkanları tarafından sarf edilen sözler… Biri AKP’li, diğeri CHP’li… İlk defa ortak bir ucubede buluşmuşlar, iyi mi? * * * Hz. Ali’nin bir sözü var: “Kendini tanımayan kimse, kurtuluş yolundan uzaklaşarak cehalet ve sapıklık yoluna düşer…” Aleviliği ya da Türklüğü ayıp gibi gören zihniyetler kendini tanımayı bırakın, savunduğu fikrin özünü idrak edebilmişler mi oturup tartışalım. Türkiye’nin yeni yüzyılında da mı şu bozuk dili düzeltemeyeceğiz? Hassa Belediye Başkanına sözüm: Hatay’ın mozaikliği gram mı…

Devamını Oku
YAŞAM 

İÇİMDE KIRMIZI BALONLAR PATLIYOR

Kâğıdı kalemi elime almam gerektiğini bildiğim halde bunu uzun zamandır erteliyorum. Radyodan gelen müziği duymasam yine yazmayacaktım. Cızırtılı bir kanaldan klasik müzik tarzında bir melodi… Duyduğum ilk andan itibaren duygularım kabarıyor. Akıl ve mantık işlevini yitiriyor, duygular, sadece duygular dile gelmek istiyor. Ya tembelliğimden ya da mutsuzluğumdan duygularımı yine ertelemek istiyorum ama hayır böyle olmayacak, bunun da farkındayım. Yazmalı ve rahatlamalıyım. ‘Eternity and a Day’… Müziğin bana hissettirdiği karışık ruh durumlarının hangisinden başlamalıyım? Müzikle beraber bir apartmanın merdivenlerinde buluyorum kendimi, elektrikler kesik, asansör çalışmıyor. Üçüncü kata çıkıyorum, telefonun ışığı basamakları…

Devamını Oku
POLİTİKA 

BAHAR SİYASETE YENİLMEZ

“Benim vanilya kokulu dondurmacım/ gene kapı önlerinde” dizeleri dolaşır oldu Edip Cansever’in. Gökyüzü eskisinden de mavi, şarkılar içten cilveli… Bahar geldi ve şarkılar bir bir sıraya girdi. Çocukluğumuzdaki bahar sevinci hâlâ varsa ne mutlu… İnsanın benliğini yenilemesine, arınmasına öncü olan nisana merhaba… Doğa uyanıyor, eski uyarılarını heybede tutarak… Toprak, korunması gerektiğini yağacak olan nisan yağmurlarıyla bir kez daha hatırlatacak insanlığa. Havayı ciğerlerine çekince mis gibi kokan portakal çiçeğinden anlıyorsun ki bahar gelmiş, güzelleştirmek için doğayı. Bahar böyle güzelken, tomurcuklar böyle açarken, doğanın büyüleyici kokusu içimize işlerken, aşkın tam mevsimiyken bir…

Devamını Oku
TOPLUM 

ŞİMDİLERDE AKLA VE MANTIĞA DAHA FAZLA MUHTACIZ

“Her şeyde mantık rehberiniz olsun.” – Solon “Akıl”a yabancılaşan, irrasyonel bir koordinattayız. Düşüncesizlik yaygın akıl hastalığı sanki. Okumaya, araştırmaya, itiraza uzak, kolektif bir akıl tutulmasıyla yüz yüzeyiz. Kolay mı? Gerçeği aramaktan vazgeçilen yerkürede, vicdan da bir hayalete dönüşürken kaygı, korku büyüyor, büyütülüyor. Böylelikle de korku, kaygı aklı katlederken ve sormak, itiraz etmekten uzaklaşılırken akıl dışı, yaşamı irrasyonalleştiriyor; boş inançları egemen kılıyor; hayal gücünü köreltiyor. * * * Oysa cesaret edemeyen akıl köledir; yanlışa karşı en etkin silah devrimcileştirilmiş akıldır. Çünkü gerçek akli; akli de gerçektir; “Aptalların cenneti, akıllılar için cehennemdir”…

Devamını Oku
HABER KÜLTÜR-SANAT 

‘DOĞU EKSPRESİNDE CİNAYET’ OYUNU SABANCI ÜNİVERSİTESİ SAHNESİNDE

Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi, nisan ayında iki önemli kültür-sanat aktivitesine ev sahipliği yapacak. Agatha Christie’nin efsaneler arasına girmiş romanından birçok kez beyaz perdeye uyarlanan ‘Doğu Ekspresinde Cinayet’ adlı kült eseri, tiyatro versiyonuyla 16 Nisan günü Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi’nde sahnelenecek. Yazarın 1933 yılında İstanbul Pera Palas’ta kaleme aldığı ve bugüne kadar onlarca dile çevrilip milyonlarca kişiye ulaşmış eseri bu kez tiyatroseverlerle buluşacak. DEDEKTİF HERCULE PORIOT Çeviri ve adaptasyonunu Savaş Özdural’ın yaptığı, yönetmenlik koltuğunda Atilla Şendil ve Savaş Özdural’ın yer aldığı oyunda rolleri Atilla Şendil-Savaş Özdural, Nazan Diper, Pelin Turancı, Oya…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

SİYAH VE BEYAZIN ÖTESİNDE / ‘AMERICAN FICTION’

96. Oscar Ödülleri’nde En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü’ne Cord Jefferson’nın yönetmeliğini üstlendiği ‘American Fiction’ (Amerikan Romanı) layık görüldü. En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü alan film Percival Everett’in 2001 yılında yayımlanan ‘Erasure’ adlı aynı romanından beyaz perdeye uyarlanmıştır. Percival Everett’in romanının Türkçe çevirisine rastlamadım ama roman hakkında araştırma yaparken yönetmen Cord Jefferson’nın filme uyarlaması sırasında birkaç değişiklik yaptığının farkına vardım. Filmin yönetmeni olan Cord Jefferson’nın uzun metrajlı ilk yönetmenlik denemesi olduğunu da hatırlatalım. Filmin oyuncu kadrosunda ise Primetime Emmy, Tony, Altın Küre de dâhil olmak üzere çok sayıda ödüle sahip Jeffry…

Devamını Oku
YAŞAM 

ANSIZIN BAHAR GELİR; TORTUSUNDA ŞİİR, KUYTUSUNDA ŞAKAYIKLAR…

Ansızın mevsim değişir; ansızın cemreler düşer dağlarına taşlarına ovalarına memleketin, ne olduğunu anlamadan bahar vurur kıyılarına ömrümüzün. Ömrümüz her gün bir bahar daha uzar, ömrümüz her gün bir çiçek daha açar. “Bu sabah da uyandım/ sağ yanım ıssızlıktı/ sol yanımdaki boşlukla selamlaştım/ gökkuşağından şakayıklar aktı/ nehrin tam kıyısıydı/ güneş doğdu doğacaktı/ göğsümdeki devle boğuştum” diyen şairin baharı hangi bahardır? “Her şey geçer/ aşk da/ acı da geçer/ ağlamaklı bir şarkı/ ayrılıkların/ üzerinden. // Rüzgâr olur/ savrulur geçer/ sağılır/ yaldızlı bir/ sabahın ağaran/ seherinde hüznün/ bembeyaz/ güğümünden” diyen şairin baharı hangi…

Devamını Oku
POLİTİKA 

İHMAL, RANT, CİNAYET…

“Önlenebilir her ölüm cinayettir.” [1] Öğretmen kızı, 6 yaşındaki torunuyla birlikte şu şom namlı “Rönesans Rezidans”ta yaşıyormuş dünya başlarına yıkıldığında… Karı-koca “cennetten bir köşe” olarak lanse edilen rezidansın son tuğlası kaldırılana dek gözlerini ayırmadan beklemişler enkazın başında, “Kızımız, torunumuz çıkartılırsa teslim alalım, en azından gömdüğümüz yeri bilelim” diye… Olmamış. Bunun üzerine DNA örneklerini verdikten sonra geçici olarak Bursa’ya göçüp bir misafirhaneye yerleşmişler. Altı ay sonra bir telefon… Kızları Hatay Şehitler Mezarlığı 915 numaralı mezarda, torunu ise 369 numaralı mezarda “bulunmuş”. “Bizim haberimizin olması 6 ay sürdü ama buna da şükür”…

Devamını Oku
ÖYKÜ 

ANNEMİN EŞARBI

Bana öyle gelirdi ki annemin eşarplarında bir sihir vardır. Kimi eşarplar annemi ağlatır kimi eşarplar annemi sakinleştirir. İskender’in evinde, sofanın sağ tarafındaki soğuk odada, annemle babamın karyolasının altında, selelerde dururdu çamaşırlarımız. Annemin eşarpları karyolanın ağır döşeğinin altında… Bahçedeki iplerde kuruttuğu çamaşırları topladığı günlerde, karyolanın yanına oturur, çamaşırları katlar, selelere koyardı annem. O anlarda mutlaka “Bir gardırobumuz olaydı,” derdi, “temiz temiz katlar koyardık çamaşırı.” Benim hiç görmediğim, ablamın hayal meyal hatırladığı bir gardıroptan söz ederdi sonra. Bazı günler, Sabiha’nın evindeyken dolabın kırıldığını anlatırdı; bazı günler Temam’ın evindeyken kırıldığını, bir daha da…

Devamını Oku