HABER KÜLTÜR-SANAT 

O FİLM GECELERİ ÇOKTAN BİTTİ Mİ?

Bugün 40’lı yaşlarına gelenler televizyon ekranlarının tek ses olduğu dönemlerde büyüdü. O yıllarda dijital platformlar, sınırsız içerikler, sabit saatler dışında yayınlanan filmler yoktu. Film izlemek için bir akşamı beklemek gerekirdi. Özellikle de pazar gecelerini… Çünkü ‘Parliament Gece Sineması’ tam da o saatlerde başlardı. Saatler 22.30’u gösterdiğinde başlayan jenerik, bir kuşağın yüreğinde hâlâ aynı duyguyu uyandırır: Sessizlik. Dışarıda gece, evin içinde sarı ışıklı bir huzur ve ekranda az sonra başlayacak olan bir sinema filmi… Parliament Gece Sineması, televizyonun zarif olduğu, ekranların aileye ait olduğu zamanlardan kalma bir güzellikti. EVLERİN İÇİNDE AÇILAN…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR ZAMANLARIN BABALARIYDI ONLAR

Babam, kahverengi paltosu olan adamlardandı. Kışları soba başında sessizce gazete okur, yazları serin sabahlarda radyonun başına otururdu. Onlar konuşmadan öğrettiler. Bir baba, ekmeği ikiye bölerken hayatı da ikiye bölüyordu: Bir yarısı çocuklarına, diğer yarısı ülkesine… Ben, babamın nasırlı ellerinde hem alın terini gördüm hem de bastırılmış bir isyanın sessizliğini. Gaz lambasının titrek ışığında okuduğu kitaplar bazen Nâzım’ınkilerdi bazen Orhan Kemal’inkiler. Biz, o sayfalar arasında fark etmeden büyüdük; kitapların içinde bir halkın rüyaları vardı. Çocukken anlamazdım. Neden her 1 Mayıs sabahı erkenden çıkardı evden? Neden bazı geceler eve hüzünle döner, gömleğinin…

Devamını Oku
YAŞAM 

AH, SEVGİLİ BAYIM!

Siz sevgili bayım, pembe çiçekli elbiselerin altına saklanmış darmadağın ruhlu kadınları tanıyamazsınız. Duvarlarla konuşmaya alışmış, kavanoz kapaklarını kendi elleriyle açmayı öğrenmiş olanları da… Çocukluğundan beri tüm resimlerine bacası tüten evler ve sapsarı güneşler çizen kadınlara yurt olamazsınız. Siz, bayım, cumartesi geceleri ve pazar sabahlarını yatağında yalnız başına kucaklamış kadınlara sığınak olamazsınız. Tüm evlerin ışıkları pırıl pırıl yanarken gecenin karanlığında, kendi mumuyla evine güneş olan kadınları korkutamazsınız. Asıl siz, bayım, antidepresanların yalancı sarhoşluğuna teslim olmamış, acısını ve yarasını kimselere tutamak yapmamış, evinin bahçesindeki mezarlıkta tüm ölüleriyle korkmadan sabahlayan kadınlardan korkmalısınız. Siz,…

Devamını Oku
YAŞAM 

HİÇ

İnsanlar ‘olmak’ için ne yapar? Kendini inşa mı eder, canının istediği gibi kurgulayıp uydurur mu? Peki, insan kendini inşa ederken hangi malzemeyi kullanır? Hüzün, neşe, acı, şehvet, sadakat, dürüstlük? Yüzlercesi sıralanabilir. Peki, ya neyle yükselecek bu insan denen bina? Harç olmadan ne kadar yükselecek? İnsan, Yüce Yaradan’ın “Ol” deyip olmasıyla düşer ana rahmine ama insanın olması, gözüne bir avuç toprak atılıncaya kadar devam eder. “Oldum” diyen ham yemişlerin en acısıdır. Yaşarken “Öldüm” diyebilense yaşamın en üst basamağındadır. Ve insan bir yolcudur. Yolda olanınsa “olmak”la ilgili bir derdi yoktur. Ben de…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

TÜRK FİLMLERİNİN ÇOĞUNDA KADINA “HAYAT” YOK; PEKİ, NE YAPMALI?

Sanatın, toplumsal meselelere reçete sunmak gibi bir misyonu olmadığının, böyle bir beklentinin yaratıcılığın sonsuz potansiyeline ket vuracağının bilincindeyim. Ancak bu misyonsuzluğun “apolitiklik” demek olmadığına da inanıyorum. Sanat nesnel, kapalı, bütünsel bir bağlamı şart koşamaz; evet, bu onun doğasına aykırı bir durum. Ancak sanatçı, içinde yaşadığı toplumu meydana getiren sosyoekonomik, politik, ideolojik maddi koşullardan bağımsız da olamaz. (Gerçi Marx, ekonominin bütünselliğinden bahseder ama bunun yeri burası değil.) Dolayısıyla da bu durum, sanatçıya bir misyon değilse de bir “sorumluluk” yükler. Çünkü sanatın malzemesi insan! Burada, belki de sanatçının kendine sorması gereken: İnsanı,…

Devamını Oku
HABER KÜLTÜR-SANAT NOSTALJİ YAŞAM 

ZAMANIN YAPRAKLARI: SAATLİ MAARİF TAKVİMİ ÜZERİNE BİR HATIRLAYIŞ

Türkiye’nin gündelik yaşamında bir zamanlar neredeyse her evde, her dükkânda, her duvarda karşılaşılabilen; yalnızca zamanı değil, bilgeliği, alışkanlıkları, duaları ve umutları taşıyan küçük bir rehberdi Saatli Maarif Takvimi. Çoğu zaman mutfağın kapısında, bazen de sobanın hemen üstünde, bazen bir çiviye asılmış şekilde takılı dururdu. Her sabah güne onunla başlanır, ilk iş olarak bir yaprak koparılırdı. O tek yaprakta, bir günün özeti gizliydi adeta. BİR TAKVİMDEN FAZLASI İlk olarak 1870’li yıllarda benzer örneklerle başlayan bu kültür, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Maarif Vekâleti –bugünkü Milli Eğitim Bakanlığı– öncülüğünde resmi bir hal aldı. Ancak…

Devamını Oku
DOSYA EDEBİYAT HABER SON BASKI 

SON BASKI’DAN YENİ ÖZEL DOSYA: “MODERN TÜRK EDEBİYATINDA ERKEKLİK ALGISI”

Mart ayında yayımladığı ‘21 Mart Dünya Şiir Günü Özel Dosyası’ ile geniş bir yankı uyandıran Son Baskı, yeni bir edebiyat dosyasıyla okurlarının karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Bu kez odağında, edebiyatın derinliklerinden süzülen önemli bir toplumsal başlık yer alıyor: “Modern Türk Edebiyatında Erkeklik Algısı” Toplumsal cinsiyet kavramının edebiyat metinlerinde nasıl temsil edildiğine dair kapsamlı bir tartışma zemini sunmayı amaçlayan bu dosya, özellikle şiir, roman ve hikâye türlerinde yazılmış eserlerdeki “erkeklik” temsillerine eleştirel ve tematik bir gözle yaklaşmayı hedefliyor. SON GÖNDERİM TARİHİ: 10 TEMMUZ 2025 Yazılar; şiir, roman ya da hikâye türleri üzerinden…

Devamını Oku
POLİTİKA YAŞAM 

BİR KARDEŞİ GİBİ UĞURLADI

10 Haziran 2025, Manisa’da takvim durdu. Saatler ağırlaştı, rüzgâr sesini kesti. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in ardından bir şehir değil, bir ülke sustu. Türk bayrağı ve Manisaspor bayrağıyla donatılmış cenaze aracı, sabah saatlerinde Manisa Büyükşehir Belediyesi önüne geldiğinde binlerce insan aynı sessizlikle buluştu. O araçta sadece bir belediye başkanı değil, halkın gönlünde yer etmiş bir yoldaş, bir evlat, bir hayal taşınıyordu. Binanın önünde ailesi, çalışma arkadaşları ve sevenleriyle birlikte CHP Genel Başkanı Özgür Özel de vardı. O artık bir lider değil, memleketlisini kaybetmiş bir kardeşti. Zeyrek’in ardından tutulan saf,…

Devamını Oku
POLİTİKA YAŞAM 

BİR ŞEHİR YÜREĞİNİ TUTTU: FERDİ ZEYREK’İ UĞURLUYORUZ

Bazı vedalar kelimelere sığmaz. Bazı kayıplar, sadece bir insanı değil; bir dönemi, bir umudu, bir yürek atışını beraberinde götürür. Ferdi Zeyrek… Manisa artık bu adı bir caddenin köşesinde değil, bir duanın içinde fısıldayacak. 9 Haziran 2025 günü saat 17.05’te, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hastanesi’nde duran bir kalp, sadece bir insanın değil, bir kentin yüreği gibiydi. 3 gün boyunca tutunduğu hayata, sevdiklerine, halkına veda etmek zorunda kaldı. Bir cuma akşamı, evinin havuzunun makine dairesinde yaşanan talihsiz elektrik kazasıyla başladı her şey. Ve sonra bekleyiş… Umut, endişe, dua… Ama olmadı. Manisa Büyükşehir…

Devamını Oku
YAŞAM 

AĞACIN GÖLGESİNDE, KUŞUN KANADINDA…

Ağacın gölgesinde haziran dinlencesi… Kuşun kanadında özgürlük söylencesi… Ruhun derinliklerinde bir yaz eğlencesi… Gölgeli haziranlarda umudun kanat çırpışları… Umut yolculukları… Umutla avunulan gülümseyişler… Ve mevsimlerden bir tatlı yaz… Sessizlik ve yalnızlık temalı o öykü şöyle başlıyor: “Köyün üstüne çöken sessizlik, insanın içinde büyüyen yalnızlık kadar yoğundu. Kuşlar gittiğinde geriye kalan sadece rüzgârın anlamsız uğultusuydu. İnsan, kendi sesini bile duymaz oldu bu yalnızlıkta; sanki dünya, bir anlık nefesini tutmuştu.” * * * Ağacın gölgesinde, kuşun kanadında soluk alıp veren haziran, doğadaki nice umutsuzun da yüreğine dokunuyor. Öyle sessizce, öyle ıssızca… İnsan,…

Devamını Oku