ÖYKÜ 

EN SON NE ZAMAN GÖRDÜNÜZ BENİ?

Bir Akdeniz martısının kanadından düştüm az önce. Vakit akşamüstü. Yere sertçe düşmek varken bir tüy gibi süzüldüm ılık havada ve ince dallı bir hurma ağacının kiremit turuncusu yaprağının üstüne kondum. Bu kadar mı güzel olur bir ağaç ve bu kadar güzel renkte yapraklar da mı varmış? İndim o yapraktan. Üstümü başımı düzelttim. Ellerimi cebime koydum ve etrafımda ne kadar ağaç varsa portakal, limon, mandalina, hurma, erik ve hatta çam, hepsini içime çektim. Sadece kokularını değil, her şeylerini çektim içime. Üstüne tünemiş küçücük serçesinden köklerine kadar. Sonra toprağı, güneşi, havayı, tüm…

Devamını Oku
YAŞAM 

ZAMANIN KİŞİYE “GÖRECE”LİĞİ

Big Bang’in âleme dehşetli ve gürültülü girişinden sonra zaman tanrısı bir daha peşimizi bırakmadı. Kum saati baş aşağı akmaya, evrenin biyolojik saati tıkır tıkır işlemeye başladı. “Lost in Space” kılıklı bir yaşam sürmek varken çalar saatlere adanmış ömürler yaşamaya yazgılandık. Paldır küldür uyanılan sabahlar, güneşin gölgesine göre tayin edilmiş öğünlerde yenen yemekler, daha çok satın almak için en güzel günlerimizden çalarak kendimize borçlandığımız vakitler… Dışbükey zamanlarımız böylesine hoyratça geçip giderken içbükey zamanlarda yaşanan sonsuz kırılmalar ve gelgitler yeni baştan yaratır zamanı algılayış biçimini. Herhangi bir anda karşımıza dikilen eski bir…

Devamını Oku
POLİTİKA 

KAYYUMDAN SATILIK!

Caminin imamı vaaz veriyormuş. Diyormuş ki… “Kadınların, özellikle genç kızların kot pantolon giyinmesi haramdır. Şort giyinmesi haramdır. Saçını açması haramdır…” Arka saflarda mahzun duran biri dayanamamış, bağırmış: “Hocam, senin kız da öyle giyiniyor!” Hoca gülümsemiş: “Ama benim kıza çok yakışıyor yahu…” * * * Öyledir. Başkasına haram olan, bize helaldir. Başkasında eğreti duran, bize tam oturur. Başkasına lüks olan, bize haktır. Başkasına suç, kabahat olan, bize meziyettir. Değişmez, dünyanın kanunu böyle… * Mersin’de Akdeniz Belediyesi’ni 3 yıl kayyum yönetti… 5 yıl da AKP’li devrik başkan Mustafa Gültak yönetti… Etti mi…

Devamını Oku
POLİTİKA 

NE UMUT BİTECEK NE DE SÖYLENECEK SÖZÜMÜZ!

Sabır, şükür, takdir-i ilahi… Hangi birinden başlasak şimdi? En zorlu koşullarda metanetini yitirmemektir sabır. Oysa sabır taşı çatladı çoktan. Tozpembe istatistikler eşliğinde, bir şeylerin düşeceği ya da düştüğü açıklanıyor. Sokakla, çarşı pazarla örtüşmüyor hiçbir veri. Aslında gerçekten de bir düşüş var aslında. İşte o, alım gücümüzdür ya da sofralarımızda bölüştüğümüz ekmeğimizdir. Bir derin yoksulluk içinde düşüş beklenirken eğitimden kopuş başlıyor. Askıda defter ve kitap kâr etmiyor. Ne nas ne faiz ne o ne şu ne gecikmeli etki gibi söylemler değiştiriyor sonucu. Düşünmeden edemiyor insan; her geçen gün biraz daha yoksullaşarak…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

KÖTÜ GÜNLER GERİDE KALDI; ÖNÜMÜZDE DAHA KÖTÜLERİ VAR

20’nci yüzyılı nasıl bilirdiniz? Ya da 20’nci yüzyılın bir güncesini çıkartmak isteseniz neleri sıralardınız? Buluşlar? Teknolojik gelişmeler? Siyasal olaylar? Ünlülerin doğum günleri? Sosyal mücadeleler? Savaşlar? Yaklaştınız… Ama İlyas Tunç (*) daha çarpıcı bir döküm yapmış. Yıl yıl 20’nci yüzyıl boyunca gerçekleşen soykırımları, katliamları sıralamış. Çoğumuzun aklına sadece ikisi, Ermeni ve Yahudi soykırımı ya da Halepçe’yi de katarsak üçü gelirken yüzlerce katliamın, yüzlerce soykırımın yüzyıl boyunca nasıl peş peşe dizildiğini insani öykülerle izliyorsunuz kitabın sayfalarında dolaşırken… Çoğunlukla yaşayanların tanıklıklarıyla; daha ilk satırlardan itibaren: – “Bize zorla kauçuk toplatmak için köyümüze geldiler.…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

İLERİCİ GERİCİLİK – İKTİDAR

Felsefi sistemi idealist düşünceler üzerine inşa eden Platon, maddi olmayan ilkelerin daha sağlam ve asli bir varlığı olduğunu söyleyerek maddi gerçeklerin bu idealizmden türediğini ileri sürer. Devleti de bu idealizm içerisinde kurgusal bir yere konumlandırır. Devlet; toplumdaki en kapsayıcı sosyal kurum olması, iş bölümünün ileri derecede olması ve silahlı gücü tekelinde tutması nedeniyle diğer kurumlardan ayrılır. Bir diğer önemli değişim egemenlik anlayışıyla ilgilidir. İlk Çağ’da devlet düşüncesinin temelinde  (teoloji ile şekillenen) asli unsur olarak tanrılar vardır ve tanrılar her şeyin mutlak sahibidir. Zamanla evrilen devlet düşüncesinde ise bunun yerini millet…

Devamını Oku
YAŞAM 

BEN GELDİM: HÜZNİYE!

Ben geldim, ben işte, Hüzniye… Cüce ümitlerimi, bodur sevinçlerimi, topal gülümsemelerimi yırtık ceplerime doldurup geldim, serildim gözlerinin önüne. Parasız yatılı düşleri bilinmeze demirlenmiş bir öğrenci tesellisiyle… Antik kederlerim allı pullu balıklar gibi yağıyordu yıldızsız gecelerime. Gözden çıkarılmış eski, değersiz eşyalar gibi tıktım hepsini bodrum katın karanlığına. Kasvetli ve tütsülenmiş gecelerden kalma kurumuş ruh ağacımı budayıp öyle geldim sana. İçimde yedi şeytanın yedisine de boyun eğmiş bir günahkâr oturuyordu. Avuçlarında, kandil gecelerinde elleri semaya uzanmış bir dindar ümidi. Şeytanım en büyük günah keçisiydi. Kristalden kemiklerini un ufak ettim. Külleri sunakta şimdi……

Devamını Oku
ÖYKÜ 

MEZARCI İLE KARGA

Donuk, mimiksiz bir ifade ile yaklaşıyor mezara doğru. Üstü başı çok düzgün, güzel ve siyah bir takım elbise giymiş. Çok uzun boylu ve garip bir bıyığı var. Yüzü kemikli, kaşları sürekli çatık… İnsana huzur veren bir yüz değil bu. Hiç sevmem sinirli duran yüzleri. Bu adamınki gözüme daha da çirkin geldi şimdi. Beni yanlış anlamayın. Hiçbir zaman şekilci olmadım. İnsanları, kuşları ya da kedileri tiplerine göre sınıflamam. Fakat bu mezarcının içi… İçinin çirkinliği… İçinin boşluğu… Ne bileyim… O kadar ölü, toprak altındayken en çok o ölüymüş gibi geliyor bana. Yine…

Devamını Oku
ŞİİR 

BİR GARİP GENESIS

– Ⅰ. BİR GARİP GENESIS ya da bizim köyün genesisi –   Bu palmiyeleri buraya Osman koydu Üstüne de palmiye yazan oydu hatta Bir akşam bir yel değer de Yağmurdan kuşkulanırız diye yaptı zahir.   Az ötedeki arkların çukurunu kazarken yanındaydım Nazmi’nin Ağzında tütünü ve çemirlenmiş paçalarıyla Bir susuzluk beklediği Çapayı tutuşundan belliydi Sonra bilumum gıdayı da toprağa onun koyduğu söylenir.   Otoyol kenarlarındaki silolar İsmail’in işiymiş Öyle dedilerdi bir horoz dövüşü molasında Eli değmişken elektrik direkleri, bujiler, şanzımanlar Dip koçanlı yolcu biletleri… Tohumları işlemeye götürürken Kalbinin teklediği rivayet edilir.…

Devamını Oku
YAŞAM 

SESSİZLİĞİN SESLİLİĞİ

Koridorlar… Koridorlar… Koridorlara açılan kapılar… Kapı ardındaki insanlar… Uzun gibi görünen, birbirine paralel iki koridorun tam ortasında oturmuş okuyorum kitabımı. Saat sabahın 10’u. Halledilmesi gereken küçük bir iş var kapıların ardındakilerden biriyle. Beklenti bu yüzden, sabahın bu saatinde… Sıradan bir iş, sıradan bekleyiş derken sesler geldi kulağıma. Konsantre olup dinlemeye başladım. Elimdeki kitaba olan ilgim çoktan bitti. Gözlerim kelimelerde, beynim kelimelerden ziyade duyduğum seslerde. Usulca kapadım kitabı. Aldım elime kâğıdı kalemi, işte tam şu anda okuduğunuz satırlar yazılmaya başlandı ellerimce… 25 kapı var koridora açılan. 25 ayrı dünya, ayrı insan.…

Devamını Oku