YAŞAM 

GÜN BAŞLIYOR SEVGİLİM

Gün başlıyor sevgilim… Haydi; giyin savaş takımlarını, zırhını kuşan, gardını al. En ölümcül silahını al yanına, yalnız çıkma sakın meydanlara. Gün başlıyor sevgilim… Birazdan dört bir yanını kuşatacaklar. Kimisi zehirli nefesini üfleyecek yüzüne,  kimisi en ağrıyan yanını bile bile üstüne basacak yaralarının. Kimisi umursamazlık oklarıyla can evinden vurmaya çalışacak seni. Bazıları sevgilim, yanında yürüyormuş gibi girecek koluna, ilk virajda bırakmak üzere seni yolun ortasında. Kimisi ellerinde mis kokulu çiçeklerle gelecek huzuruna. Bakmaya doyamayacağın rengârenk demetleri serecek ayaklarının altına. Hayır, yanılıyorlar sevgilim… Sen aldanmaya hazır zavallı bir roman kahramanı değildin, sayfalar…

Devamını Oku
YAŞAM 

‘SONYAZ KEMANLARININ’ UZUN HIÇKIRIKLARI

“Soğuk karanlıklara gömüleceğiz yakında” dediğimiz günlerdeyiz şimdi. Elveda diyoruz kısacık yazlarımızın sıcacık aydınlığına. Öfke içindeyiz; kin, ürperme, yılgı sarmış dört bir yanımızı. Bir zincirin halkası gibi ekleniyor günler birbirine ve bizler yarı karanlık gündüzlerde, yıldızsız gecelerde kendi “iç”imize dönmek, kendi “iç” sesimize kulak vermek istiyoruz. * * * Şimdi “iç” zamanımızdayız. Hani o sözcüklerini çok sevdiğimiz kadın yazarın bir zamanlar biz gibiler için müjdelediği, “Yeni çağın yeni kıtası ‘iç’tir” dediği o anakaradayız. Dış etkenlerden arındığımız, tamamen özümüzle buluştuğumuz, ağlasak bile gözyaşlarımızı en saf şekilde akıttığımız o kutsal yerdeyiz. Ve “iç”imize…

Devamını Oku
YAŞAM 

HAFRİYATIN HARFLERİ

Dikkat, dikkat! Ruhumun derinliklerinde bir hafriyat çalışması yapılmaktadır. Lütfen, yaklaşmayınız! Bir süredir bir kazı çalışmasıdır sürüp gidiyor içimde. Sakin, sessiz, acelesiz… Doğrusu kayda değer bir şeyler var mı, bilmiyorum. Çünkü ruhumun kabuklarını soymuş, başucuma koymuştum. Sonra da kimselerin inanmayacağı bir masal uydurmuştum. Oysa katman katman bir antik kent varmış içimde, bilmiyordum. Bir mabet, bir okul, bir amfi ve bir nekropol… Kimin kalıntıları bunlar? Benim değil. Kim, ne zaman inşa etti bunları ruhumun tam ortasına? Belli değil. Şehrin kapısında henüz kimsenin çözemediği ölü bir dilden kalma bir dize yazılıydı. Bunu tanıdım;…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİR SESİN PEŞİNDEN SÜRÜKLENMEK

Metin Erksan’ın ünlü filmi ‘Sevmek Zamanı’nda bir resme âşık olan adamın oldukça dramatik öyküsünü izleriz. “Resmin sen değilsin ki… Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil, resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın, izin ver. ben onu seveyim.” der kahramanımız ve ekler: “Ben seni seviyorsam bundan sana ne!” Peki, resme âşık olunur da sese olunmaz mı? Olunur elbet, neden olunmasın? Ne demişti şair? “Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum…” İşte, öyle tutulur kalırsınız. Her bir titreşimin kanadına takılıp süzülürsünüz gökyüzünde, her bir sözcüğün söylenişine, tınısına yüreğinizi bağlarsınız.…

Devamını Oku
YAŞAM 

10 EKİM 1954

Diyorlar ki: Şimdiki teknoloji o zaman olsaydı kesin yaşardı.. “Yaşardı..” İnsanın yüreğine oturan ve orda çöreklenen bir kelime bu.. “Yaşardı..” * Yaşayamadı ama.. Fabrikadan gelip boya işine giderdi babam. Hiçbir mesaisini kaçırmazdı, üç kuruş fazla girsin diye evimize.. Bizi iyi yaşatmak adına yüzümüzü görmediği günler olurdu.. Yaşayamadı.. Bin bir emekle borç harç yaptığı evine oturamadı mesela.. Yeni mobilya alma niyetine giremedi.. O evin eşiğinden geçemedi.. Aldığı ama bir kez bile temizleyemediği arabasına binemedi.. Derdine düşemedi karbüratör su kaynatıyor diye.. Arabanın borcu bile ömründen uzun oldu.. * Boğazımdaki o yumrunun adı…

Devamını Oku
YAŞAM 

AŞKIN GAM HALİ Mİ, HER HALİ Mİ?

Aşk üzerine söylenmedik tek bir söz kalmış mıdır şu âlemde? Daha eli kalem tutmazken mağaralara kazımış, taşlara oymuş aşkı insanoğlu; içinden geleni dökmüş taşırmış. Toprağı onunla sulamış, ateşi onunla yakmış, bebeğini onunla emzirmiş, dünyaya katlanabilmeyi “aşk” sayesinde öğrenmiş. “Senin gönlün dâima meshur ve musahhardır, mâzursun./ Sen, gamın ne olduğunu aslâ bilmedin, mâzursun./ Ben, sensiz bin gece kan yuttum;/ Sen, bir gece sensiz kalmadın, mâzursun.” Aşkın “gam hali” bu kadar mı muhteşem dile getirilir? Bu dizeleri yazmak için ne yaşamak, ne biriktirmek gerekir? Büyük İslam âlimi İmam Gazali’nin kardeşi Ahmet Gazali’dir…

Devamını Oku
YAŞAM 

GÜZÜN UĞULTUSU ALTINDA; HÜZÜNLE VE SESSİZCE…

Bu dalgalar, bu sesler güzün uğultusudur; bu dalgalar, bu sesler içten dışa yayılan hüznün uğultusudur. Güzün hüzne, hüznün güze “Yine baharlar gelecek” avuntusudur bu sesler, bu dalgalar. Şairin dediği gibi, bu dalgalar başka dalgalara benzemiyor; sıra sıra kumsalı dövmeye başladıklarında uğultuları günlerce sürüyor. Gönül kumsalımız yerle yeksan şimdi, kıyımıza vuran fırtınalar kasıp kavuruyor iklimimizi. Hüznün güze, güzün hüzne ağlatısıdır bu uğultular, bu sesler; hüngür hüngür, gümbür gümbür. * * * Bu güz, başka güzlere benzemiyor. Tatlı ve şenlikli geçen eylül, yerini “bir acı yel”e bırakıyor ekimin bu ilk günlerinde. Ölümler,…

Devamını Oku
YAŞAM 

SISIFOS’UN UMUDU

Dünya ayağına bağlanmış, onu sürüklemeye yazgılı bahtsızlar gibi yorgunuz hepimiz. Bir göçebenin çaresiz sürgünlüğü ve en uzak yıldızın yalnızlığı kadar hüzünlüyüz. Yanmış, yıkılmış, dağıtılmış şehirler gibi darmadumanız hepimiz. Yere göğe sığmayan, dağın taşın kaldıramadığı yüklerimiz var bizim. Biz, insanoğlu, tepeden tırnağa acıya vergiliyiz. Tüm dünyanın yükünü, çilesini sırtında taşımakla cezalandırılmış birer Sisifos gibiyiz. Yol uzun ve amansız. Tam taşı dağın tepesine çıkarmışken bir de bakıyoruz taş yuvarlanıyor yeniden aşağı. Kısır, uyuşuk bir döngü bırakmıyor yakamızı. Bazen, sabah bir böcek olarak uyanan Gregor Samsa’nın bunaltıcı çaresizliğini hissediyoruz, kendimizin bile yabancısı oluyoruz.…

Devamını Oku
YAŞAM 

BAHAR SONA GEBE

Göz pınarlarının kurumuşluğunu yağmurla ıslatma vaktidir şimdi… Yere dökülen her sarı yaprak, heyecanı da beraberinde götürecek; deli dolu enerjileri de… Mevsim hazan; kapının aralandığı zaman… Hafiften serin serin üşümelere kanın akışı müdahale edecek. Cepken yarım, gömlek tam ütülü… Telaşlar başladı… Kıştan önceki son bahardayız! Ruha iyi gelen bahar; sırtını karakışa yaslayacak… Ekmek almak için erkenden sıra telaşları, karanlığa kalmadan işi bitirme çabaları, sevdiğine doya doya sarılarak içini ısıtma kavuşmaları… Geldi, kapımızda! Hüznün mevsimi soluduğumuz havada… Hayatın gürültüsünden uzak kalmak pek mümkün değil… Baharın sonu ile beraber türlü türlü meşguliyeti olur…

Devamını Oku
YAŞAM 

ŞENLİKLİ EYLÜL UĞURLAMASI; UMUT DOLU, AVAZ AVAZ…

O şiirde, o şarkıda olduğu gibi “şehre bir film gelir” önce, “bir güzel orman olur yazılarda”, “iklim değişir Akdeniz olur”… Ve biz “gülümseriz”… Sinemada hayat vardır, umudun orta yerinde avaz avaz bir şenlik türküsü tuttururuz hep birlikte… Yaşam öyküleri sinema eylülünün en güzel zamanında dile gelir… İzleriz, ağlarız ve gönülden gönle çağlarız… * * * O şiirde, o şarkıda olduğu gibi bir zamanlar bizim olan “sazlarımıza”, “ırmaklarımıza”, “çakıl taşlarımıza” yok oluşlarının ağıtlarını yakarız… İklim değişip Akdeniz olunca sanatın iyileştirici gücüne tutunur, kâh güler kâh ağlarız… “Sinema bir şenliktir” diyen şairin…

Devamını Oku