FELSEFE 

İNSANIN DOĞASI ÜSTÜNDEN YAŞAMA SANATI ÜZERİNE BİRKAÇ SATIR

“Büyük hazlar güzel eserlerin temaşasından doğarlar.” – Demokritos “Yaşamı sanat eseri gibi görenlere ve hayata sıkı sıkı tutunanlar ile umudunu yitirmeyen herkese gelmesi” dileğiyle… Kimi zaman insan kendi içine dönmeye cesaret edemez. Bazen kendi gerçeği en büyük korkusu olur insanın. İşte, o zaman hayat karşınıza en “denksiz haliyle” dikilir. Gücünüzün tükendiği ve yaşamın zorluğunun bu güç erimesi karşısındaki aciz, cılız ve korkak hali sizi en katranlı umutsuzluğun ta orta yerine atar! Tam da bu noktada hayatı tek bir sözcük ile tarif etmek zorunda kalsanız size göre bu ne olmalı? Umudun…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

GÖZYAŞI YASTIĞI

Bir gün sokakta yürürken, kendiliğinden ve birdenbire içimde bir tel koptu. Ben öyle hissettim. Tüm vücudumu dolaşan elektrik akımı saç diplerimden uçtu, gitti. Neden oldu, ne tetikledi, bilmiyorum; ama o günden sonra benim için çok şey değişti. Bir kere hayata bakışım değişti. Hayata değil, boşluğa bakışa döndü benim için. Maddi ve manevi tüm yüklerimi de o boşluğa gönderdim. Hiçbir şey yapmama evresine geçtim. Tek odalı, beni dönüştürün diye yalvaran ve kendisine ev denme beklentisi içinde olan bir yerde açlığımla yaşamaya çalışıyorum. Memleketten gelen erzak bitene kadar tokum. Sonrasında ise dayanabildiğim…

Devamını Oku
YAŞAM 

KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞMAK

Telefonum çalmadan biraz önce ‘küllerinden yeniden doğmak’ ile ilgili bir şeyler düşünüyordum. Tam bu sırada, kapatılan Son Baskı’nın editörü, kıymetli kardeşim Başar Şeker aradı. Onun sesini duymak bile beni çok sevindirmişti, bir de sitenin yeniden hayata geçirildiğinin müjdesini verince sevincim katlanarak çoğaldı. İnsanların aynı amaç etrafında bir araya gelmesi çok güzel bir şey. Son Baskı kapatılınca bizlerin yazma tutkusu, zaman zaman farklı şehirlerde yaptığımız toplantılarımız da donmuş oldu. Tadına doyamadığımız edebiyat günlerimiz de durakladı. Ayrıldık! Hem dergimizden hem de birbirimizden… Her birimiz farklı yerlerde farklı uğraşlarda özlem duyduğumuz asıl amacımızı…

Devamını Oku
EĞİTİM 

ÇOCUKLARINIZIN KARNELERİNİ SOSYAL MEDYADA PAYLAŞMAYIN

Elbette ona sorumlu olduğu alanları yerine getirebilme emeği ve özverisi için takdir ifadelerinde bulunun; ama bunu sosyal medya aracılığıyla yaparak, “Bak teyzesi, benim çocuğum takdir aldı. Gördün mü Ahmet Efendi, benim çocuğum seninkinden başarılı” bilinçaltı refleksleriyle hareket, çocuğu takdir etmeyle ilintili değil, ebeveyn olarak öncelikle komşunun çocuğundan başarılı ya da onun kadar başarılı olduğunun ispatı yanında ne kadar iyi bir anne-baba olduğunuzun da reklamını yapmayla maalesef yakından ilintili. Bundan daha zarar verici nokta ise şu: Çocuk, anne-babası tarafından reklam edilecek kadar takdir edilebilmek için tek yolun bu olduğu algısıyla kendine…

Devamını Oku
POLİTİKA 

SON YILLARDA NELER YAŞADIK? (2015)

“Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir.” – Friedrich Nietzsche İşte, ‘Beni milletim seçti’nin özeti bu. Olayların üzerinde tek tek ve uzun durmayacağım. Aslında yukarıda verdiğim ünlü Alman düşünürün sözleri yaşadığımız tüm olayları anlatan çok güzel bir tespittir. Bütün ülkeler için geçerli olan gerçeklik şudur: Din yükseliyorsa refah…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ŞU SAVAŞ DEDİKLERİ ŞEY…

Farkında mısınız, her gün savaş ve çatışmaları konuşuyoruz. Suriye’deki operasyonlar, Irak’taki suikast ve İran’ın misillemesi. Şimdi Libya ve aşiretler. Peki, savaşın ne olduğunu biliyor muyuz? Eski çağlarda, ülkeler birbirine savaş ilan edermiş. Tel örgülerle kuvvetlenmiş siperler, tanklar, toplar… O zamanlar tanım ve içerik belliymiş. Tarifi de kolaymış. Hatta savaşın bir adabı ve ahlakı varmış! Çanakkale’de yaralı düşman askerini kendi revirine taşıyan, karşı siperdekilere su gönderen mertlik var mı hâlâ savaşlarda? Yok, değil mi? Günümüzde savaş ve barış, siyah ve beyaz kadar kolay ayırt edilemiyor artık. Savaş, diplomasinin bittiği yerde başlamıyor.…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

TEHLİKE SINIFI 2.1

Yemek kokusu her tarafı sarmış durumda. Annesinin susturmaya çalıştığı çocuk, kucakta koridorları turluyor durmadan. Yüzünde hınzır bir suskunluk ve ‘Oturtursanız size buraları dar ederim’ bakışı var. Saç ektirenlerin yaralı kafaları, 1980’lerin Rock & Roll bandıyla, cephe gerisi sahra hastanelerinden bir kesit sanki. Dünya dilleri fısıltılar halinde geliyor kulağıma. Farklı dilde horlamalar da… Hem aç hem de parası olan yemek siparişini veriyor. Aç olup parası olmayanla parası olup aç olmayan ilk defa aynı parantezde. Tek fark mide doluluk oranları… Gökyüzü alabildiğine mavi görünüyor. Yeryüzü de… Demek ki deniz üstüyüz. Görüş açısı…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

‘NE KADAR ÇOK ÖLDÜK YAŞAMAK İÇİN’

11 Ocak 2020, şair-yazar ve sinema eleştirmeni olan Onat Kutlar’ın ölümünün 25’inci yıldönümüydü. Onat Kutlar, 30 Aralık 1994’te Taksim’deki The Marmara Oteli’nin pastanesine konulan bombanın patlaması sonucu yaralanmış, 11 gün sonra, 11 Ocak 1995’te aramızdan ayrılmıştı. Aynı saldırıda, arkeolog Yasemin Cebenoyan ise olay yerinde yaşamını yitirmişti. Her yıl 11 Ocak geldiğinde içimi derin bir hüzün kaplıyor ve “Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin/ unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz/ ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından/ ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım/ durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için” dizeleriyle…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ HİKÂYESİ BU

Yağmur yağıyor. Arap kızının pencereden bakması kimin umurunda… Hayatı almışım kaleme. Kalem en tükenmez yerde tükeniyor. Hayata mı dayanamıyor kelimelerime mi bilmiyorum. Ama bir sorunumuz var belli. Kırmızı başlıklı kızın başına gelenler kırmızı başlığından mıdır, düşünüyorum. Neden Kurt suçlu mesela? Doğasıydı karnını doyurmak. Ama bilemezdi uzun yıllar sürecek olan bir hikâyede vahşetle anılacağını ve bütün çocukların ondan nefret edeceğini. Evvel zaman içindeyken kalbur da saman içinde ne arıyordu, bir fikrim yok. Anlayamadığım sözlerle başladı dinlediğim bütün hikâyeler. Ve bütün hikâyeler mutlu sonla bitti. Şimdiyse kokoş bir perinin sihirli bir değnekle…

Devamını Oku
TOPLUM 

DEREYE RENGİNİ VERENLER – 1

Dersim halkına saygıyla… Tarih, çoğu kez haklı olanın kaleminden çıkan gerçeği değil, güçlü olanın dilinin altındaki baklayı yansıtan bir bellektir. Gücü elinde bulunduranlar, olayı ya da olguyu olduğu gibi değil, işlerine geldiği gibi yansıtmanın zeminini hazırlar. Bunun için önce bir düşmanın bulunması, sonra da bu düşmanın kandırdığı çoğunluğun(!) yaratılması gerekir. Bu tablo oluşturulduktan sonra iş artık tanımlanmış düşmanı(!) ortadan kaldırmak konusunda üretilecek yöntemlere kalır. Burada ise işin içine güçlünün haklılığını(!) anlatma çabası girer. Bu, aslında gerçeğin yalanla sıvanması aşamasıdır. Hâlihazırda olan biteni gözler önüne seren belgeler ya yok edilir ya…

Devamını Oku