TOPLUM 

‘ANNEM’ FİLMİNİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI VE KADINLAR GÜNÜ

İstanbul’dan sonra daha küçük bir kasabada bir yaşam seçince bazı sosyal faaliyetler de güncel şekilde takip edilemiyor. Bu çok sorun değil. Büyük bir şehrin hayatından sonra amaç da tam olarak daha sakin, daha yavaş tempolu bir hayattı. Düşünmek için vakit çok. Böyle olunca insan kendini bu değişimde ele alıyor ve baştan sona tüm yaşamını, yaşadıklarını, yaşayamadıklarını sorguluyor. Keşke demeyi hiç sevmedim ve demiyorum da. Bu sorgulamaları geleceğe ayna olarak aklımda tutuyorum. Geçmişe yapılabilecek bir müdahale olmasa da geleceği planlamada etkili bir durum oluşuyor. Bazen bir kitap bazen de bir film…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

YAPISALCI BİR EDEBİYAT ELEŞTİRİSİNE DOĞRU: TODOROV’UN ‘POETİKAYA GİRİŞ’İ

“Yazar adlandırılamaz: Adlandırılmak istenildiğinde bizim bu ismi kullanmamıza izin verir; ama kendisi bu adın ardında durmaz, sonsuza değin adsızlığa sığınır.” – Tzvetan Todorov Yirminci yüzyıl, edebiyatın eleştiri alanında, önemli atılımların ve açımların yaşandığı çağdır. Edebi eserdeki tek boyutlu inceleme yöntemleri (sanatçı-eser-devir); öncesinde edebi eser, çevresinden yalıtık, salt esere yönelik (Sartre’ın ifadesiyle kendi-için) çalışılmasına izin vermemiş; sanatçının kimliği bir kenara bırakılarak, eser, dilbilimsel noktalarıyla, biçimsel yönleriyle ve psikolojik, felsefi boyutuyla ele alınmamıştır. Yirminci yüzyılda, görme biçimlerinin değişmesi, bu ele alışı, okurun, Eco’nun güzel bir şekilde ifade ettiği “nitelikli okur”un esere daha…

Devamını Oku
FELSEFE 

DÜŞÜNCE VE VİCDAN

Vicdan, başkası bana kendisini gösterdiğinde, işitilir kıldığında veya aşina olmadığım şekilde temas ettiğinde ses veren, ayaklanan bir duygulanım veya düşünce sayılabilir. Herhangi bir konuda düşünen kişi, “aklından geçmek” deyiminin de dile getirdiği gibi, ona uğrayan, rast geldiği veya maruz kaldığı bir etkiye cevaben vicdani eylemini gerçekleştirir. Yani kendisine seslenen bir varlığın, başkalığın, dışarısının bakışına, nazarına açık bir edimde bulunur. Vicdan, tesadüf ettiğim bir varlığın bendeki bazı değerleri ayaklandırması, belirli bir muhakemeye, akıl yürütmeye, sorumluluğa ve eyleme zorlamasıyla açığa çıkar. Yarattığı tepkiye göre o varlığa merhamet edebilir veya şiddet uygulayabilirim. Ama…

Devamını Oku
FELSEFE 

KAVRAMSAL DERİNLİK

Genel anlamda kavram, insan zihninde anlamlanan, farklı obje ve olguların değişebilen ortak özelliklerini temsil eden bir bilgi formu ve yapısıdır. Kavramların anlamları ülkelerin kültürel kurumları, bilim insanları, yazarları, düşünen insanları ve literatürlerde kullanılması ile zaman içerisinde netlik kazanır. Soyut bir kelimeye atfedilen anlam, kullanım alanları ile zihinlerde şekillenir. Ancak netleşmesi entelektüel bir alan içerisinde sağlanabilir. Yani toplumsal seviyenin yükselmesinin kelimelerin kavramsal derinliğine büyük katkısı vardır. Toplumun entelektüel birikimleri, o toplumun hem sosyolojik hem de teknolojik gelişimine yol açar. Örneğin, her ne kadar bir liderin adı ise de “Atatürk”; artık bir…

Devamını Oku
POLİTİKA 

IŞIĞA KOŞALIM

Bir çocuk düşünün, travmayla büyüyen… Korkuyla, endişeyle, üşüyerek büyüyen bir çocuk… Bir bot üstünde hıçkıra hıçkıra ağlayan, babasının kucağından denize düşen, korkulu gözlerle beklerken titreyen bir çocuk… Kıyıya vuran, denizlere gömülen, sınır kapılarında aç susuz bir çocuk düşünün; sığınmacı olarak geldiği hiçbir ülkeye sığmayan bir çocuk… Oysa onlar değil miydi bir gülüşüyle dünyayı güzelleştiren? Ülkenin bir coğrafyasında henüz üç aylık çocuğunuz kucağınızda kurşuna dizildi mi hiç? Ya da genç kızlığa daha ilk adımı atmadan katledilen evladınızı sokağa çıkma yasağı olduğu için bir hafta boyunca kokmasın diye derin dondurucu da sakladınız…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

YILDIZ YAĞMURU

Tabancamı kaptığım gibi fırladım dışarı. Soluk almakta zorluk çekiyordum. Ağır aksak adımlarla, olabildiğince hızlanarak geçtim yolu. Akşam olmak üzereydi. Tek tük araba farları, o da uzaktan görünüyordu. Eskiden hem araba hem de insandan geçilmeyen sokaklardı buralar. Hele bugünkü gibi bahara dönmeye başlayan günlerde enerji herkesten ve her şeyden fışkırırdı. Delifişektim ben de. Bendine sığmayıp taşanlardan… Kasabadan şehre zevk olsun diye 5-6 saat yürür, yemek yer, sonra geri dönerdim. Etrafı çevreleyen dağlara tırmanır, yer içer, sonra da göğü yorgan yapıp altında yatardım. Gecenin karanlığında pırıl pırıl parlayan yıldızlarla konuşurdum kaybolana dek.…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

BİR HAFTA SONU OKUMASI ÜZERİNE: ‘NORMAL İNSANLAR’

Hafta sonu, günlük yaşamın pratiklerinden uzaklaştığımız zaman dilimi… Bir edebiyatçı olarak benim de hafta sonu okumalarım, rutinim Türk edebiyatından eserler okumak olduğundan onun dışına çıkmak olarak biçimleniyor. Her şeyin gayet normal(!) olduğu bu hafta sonu okumam, geçen ay Ankara’daki Dost’tan yeni çıkanlar bölümünden seçtiğim Sally Rooney’nin ‘Normal İnsanlar’ adlı romanı oldu. The New York Times’ın çok satanlar listesindeki bir roman bu. The New York Times’ta Ellen Berry imzalı bir yazıda, “Prekarya’nın Jane Austen’i” olarak tanımlanmış Sally Rooney. Prekarya’nın İngiliz ekonomist Guy Standing tarafından ortaya atılan “güvencesizler topluluğu” olarak çevirebileceğimiz yeni…

Devamını Oku
TOPLUM 

MEHMETÇİKLERİMİZİ UĞURLARKEN

Balkonumuzun köşesinde kendiliğinden filizlenip çıkmış, günden güne boy vermiş bir kayısı ağacımız oldu. Geçtiğimiz bahar ilk defa çiçek açtığında meyve de verir mi acaba diye çok gözledim; ama o serilip serpilip salınmaya devam etti. Anladım ki başka baharları bekleyeceğim. Bahçemizdeki ağaçların hepsinin yapraklarının rüzgârlarla ve soğuk havaların etkisiyle teker teker döküldüklerini gözlemlemiştim. 10-15 gün önceydi, çamaşır sermek için balkona çıktığımda kayısı ağacına gözüm kaydı. Benim nazlı kayısı ağacımın kuru dallarından birisinde inatla tutunmuş bir yaprak kalmıştı. Durup seyrettim onu. Denizden gelen bir rüzgâr esintisinin yaprağı titrettiğini ve sonra da yere…

Devamını Oku
POLİTİKA 

İDLİB VE DÜŞÜNCELER

İdlib’den gelen 33 şehit haberi yüreğimizi yaktı. Milletimizin başı sağ olsun! Hamaseti, şaşkınlığı ve kırgınlığı bir kenara bırakıp niye böyle olduğunu anlamaya çalışalım: İlk soru şu: İdlib’de kimle savaşıyoruz? Görünürde “Rejim” dedikleri Suriye ile ama perde arkasında Rusya ile savaşıyoruz. Çünkü İdlib çatışmaları başladığından beri “harekât alanında Rusya hâkimiyeti” var. Yani bir askeri operasyon yapılacağı zaman, harekât alanı, operasyon ihtiyaçlarına göre düzenlenir. Bu alanda mevcut “milli teknolojik yeteneğinizle”, tam ve emniyetli (şifreli) iletişim, keşif, gözetleme, hedef tespiti vs. altyapısı kurulur. Bu temel altyapı ve ilk katmandır. Sonra “harekât emniyeti” için…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

İDA’YA YOLCULUK

Sabırsız bir ifadeyle saatine baktı. Sigarasını ivecen hareketlerle küllüğün içinde ezdi. Amasra işi şimşir ağacından derin küllük ağzına kadar dolmuştu. Boş olsaydı konkav tabanındaki parlak cilanın yerini alan kararmış çizikler çok rahat görülecekti. Pencereye yaklaştı. Desenleri solmuş, kesif sigara kokulu, yer yer çıngı delikleriyle defolu perdeyi bütünüyle açmadan, eliyle hafifçe çekerek dışarıya baktı. Pencerenin kirli camlarından sokağın başına kadar olan kısmı çok rahat görebiliyordu. Gözleri daldı. İnceden bir yağmur başlamıştı. Bir kez daha saatine baktı. Yalnızca dört beş dakikası kalmıştı. Hızlıca ahşap merdivenlere yöneldi. Çabucak basamakları tüketti. Acıyla inleyen ahşap…

Devamını Oku