YAŞAM 

KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞMAK

Telefonum çalmadan biraz önce ‘küllerinden yeniden doğmak’ ile ilgili bir şeyler düşünüyordum.

Tam bu sırada, kapatılan Son Baskı’nın editörü, kıymetli kardeşim Başar Şeker aradı.

Onun sesini duymak bile beni çok sevindirmişti, bir de sitenin yeniden hayata geçirildiğinin müjdesini verince sevincim katlanarak çoğaldı.

İnsanların aynı amaç etrafında bir araya gelmesi çok güzel bir şey. Son Baskı kapatılınca bizlerin yazma tutkusu, zaman zaman farklı şehirlerde yaptığımız toplantılarımız da donmuş oldu. Tadına doyamadığımız edebiyat günlerimiz de durakladı. Ayrıldık! Hem dergimizden hem de birbirimizden… Her birimiz farklı yerlerde farklı uğraşlarda özlem duyduğumuz asıl amacımızı saklı tutarak yaşadık bugüne kadar. Şimdi ‘küllerimizden yeniden doğuyoruz’. Kim bilir kaç kişi yazdıklarında bu ifadeyi kullanmıştır, kaç kişi ruhsal çöküntüsünden kurtulmak için kendisine söz vermiştir “Küllerimden doğacağım yeniden” diyerek… Karmaşık hayat şartlarının mücadeleci insanları için direnmenin, bir kez daha ayağa kalkmanın sihirli anahtarlarından biridir ‘küllerinden yeniden doğmak’.

Efsaneleşmiş masallaşmış bir kuş olan ‘kaknüs’ün öyküsüdür anlatacaklarım. Çok eski zamanlarda Hindistan’da kaknüs adında bir kuş yaşardı. Tüyleri rengârenk olan bu kuş, kanatlarını açtığında devasa bir görünüş alır, görenleri hem ürkütür hem de hayran bırakırdı kendisine. Marifetleri anlatmakla bitmezdi. Sesinin güzelliğinden diğer hayvanlar kendilerinden geçip hayranlık hallerine girerlerdi. Sesinin güzel olmasının sırrı, gagasındaki yüze yakın delik olmasındandı. En önemli özelliği ise bin yıl yaşaması imiş. Kaknüs kuşu, öleceği zaman geldiğinde odun parçaları, çalılar çırpılar yığar, üzerine otururmuş. Toplayıp yığdığı ocağın üzerine oturup ötmeye başlarmış. Kaknüsün bile bile ölmeye yatmasının feryadını duyanlar onun çektiği acının dumanını kendilerinde hisseder, kendi hallerine şükrederlermiş. Kendi feryadından yanıp tutuşuncaya kadar o odunların üzerinden kalkmazmış. Acının ateşiyle yanan, yanarken de üzerinde oturduğu çalı çırpı ve odun parçalarını tutuşturan kaknüs nihayet kül olana kadar bu dünyadan ayrılmanın ya da o kadar uzun aşamanın adeta bedelini ödermiş. Sonra küllerden yeni bir kaknüs kuşu doğarmış.

Bu dünyada huzur arayanların asıl bulması gerekenin cehennemde yaşadığını bilip de cehenneme ait olmayanlarla birbirlerini bulmalarıdır.Italo Calvino

Yeniden merhaba dünyaya ve yaşama inatla direnenlere, küllerinden yeniden doğanlara!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar