FELSEFE 

KOZMOSTA GİZLİ BİR YARIK: MİT

Görkemli Girit Kralı Minos’un utanç kaynağı olan korkunç bir şeyi saklamak üzere yaptırdığı labirentinden genç prens Gautama Sakyamuni’nin bir gece babasının sarayından gizlice ayrılarak Buddha oluşuna giden yolun başlangıcına; Şah Şehriyar’ın evlenmeyi reddeden oğlu prens Kamerüzzaman’ı ortasında harap bir kuyudan başka bir şey olmayan eski bir kuleye hapsedip farkında olmadan Çin İmparatorluğu’nun efendisi Şah Gayyur’un kızı ile kaderlerini birleştirmesinden kıyamet ve dönüşümün günü Ragnarok’ta üvey kardeşi Loki’nin oğlu Jormungand tarafından zehirlenerek öldürülen dev katili Thor’a kadar insanoğlunun en eski hikâyeleri mitler bütün çağlarda ve her koşulda var olagelmiştir. Peki, her…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

ÇUKUR’UN KOCA ÇINARI: YAŞAR KEMAL’İN İNCE MEMED ROMANINDA YAPI VE İZLEK – 2

İnce Memed 1, Toros dağlarının eteklerinin, kıyılarının, tuzunun, ağaçlarının, Akçasaz köyünün, Anavarza ve Dikenlikdüzü’nün tasvirleriyle başlar. Mekân ve şey tasvirleri, okuru yapıta hazırlar. İnce Memed, bir çocuk olarak 2’nci bölümde ortaya çıkacaktır. Bu çocuk, bir şeylerden kaçmakta ve kovalandığından korkmamaktadır. Abdi Ağa’nın ırgatı olan ve tarla süren, hayvanlara bakan Memed’in yerleşik düzene ilk başkaldırışı bu bölümdedir aslında. Okur, ilerledikçe bunu anlayacaktır. Memed’in sığındığı, Koca Süleyman’ın evidir. “‘Ben,’ dedi, ‘çoban olurum sana dayı. ‘Ben,’ dedi, ‘çift de sürerim. Her bir iş yaparım size dayı.’ Sakallı adam karartıyı kolundan tuttu, içeri çekti:…

Devamını Oku
EĞİTİM 

HABERLERDE ÇOCUK İHMAL, İHLAL VE İSTİSMARI

Bu yazı, özellikle ebeveynler ve eğitimci arkadaşlarımız için çocukları koruma ve farkındalık oluşturma isteğimle hazırlandı. Dolayısıyla bu çalışma, güzelim ülkemde art arda yaşanan olayların ardından bazı basın yayın organlarının çocuğun üstün yararını gözetmeyerek takındıkları haber ve reklam diline dikkat çekmek, o tarafı düzeltemiyorsak bunların farkına vararak çocuklarımızı bu içerik ve dilden korumak maksadı gütmektedir. “Çocuk çeteleri terör estiriyor. Yasalara göre, yakalandıklarında ifadeleri alınamayan ve gözaltında tutulamayan çocukların fotoğrafları da çekilmiyor…” “Gerçek yaşının 11 olduğunu ama bilerek küçük yazdırıldığını söyleyen P.B., psikoloğun ‘Neden çalıyorsun, utanmıyor musun?’ sorusuna, ‘Neden utanayım ki, bu…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

ACILAR PATİKASI

Yorgunluktan kollarımı kaldıramayacak haldeyim. Ne kadar zamandır yüzdüğümü hatırlamıyorum bile. Hâlâ hayatta olmam, ucuz bir can yeleğinden. Zaman kavramı kayboldu. Yön duygum kayboldu. Aslında çok daha fazlasını yitirmiş durumdayım bu acımasız denizin ortasında. Keşke ismi kadar güzel ve durgun olsaydı Ege. Oysa içine girdikten sonra ne kadar da saldırganlaştı. Ucuz malzemeden yapılmış bir botun içinde 20 kişiyle bata çıka gitmeye çalışırken, yaşamak ancak ve ancak bir mucize olabilirdi. Ama bir mucizenin anlamlı olabilmesi için sevdiklerinle birlikte gerçekleşmesi şartmış. Oysa ben kaybettim sevdiklerimi, canlarımı, anlamlarımı. Nasıl kaydı ellerimden, varlığımı varlığına adadığım…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

ÇIRA

Bilinmeyen bir gezegende yeni bir yaşamı keşfeder gibi taşları incitmekten çekinerek basıyordu nehir kıyısında yürürken. Bu rakımda denizyıldızı bulunmuş. Kaçıncı jeolojik zamana denk geliyor, denizin buralardan geçişi? Etrafa bırakılmış çöpler olmasa bu ıssızlıkta kendini tanrısız kalmış bile sayabilirdi. Hiç bu kadar büyük kayalar görmüş değildi. Düz ovada doğmuş olmak ne fena, kayalarla geç tanışmak. Denize özlem duymaya utanıyor insan. Dağlardan niye korkuturlar, anlamam. Annem dağ deyince eşkıyayı ardı sıra getirirdi. Belki bundandır. Köye giderken camdan dağ görünse geçene kadar kapardım gözlerimi. Ne kadar görmezden gelinebilir ki bir dağ… Geleli bir…

Devamını Oku
FELSEFE 

DÜŞÜNCE DÜNYASINDA KARŞILAŞMALAR

Herhangi bir düşünce veya edebiyat eserini okuduğumuzda, üç farklı karşılaşma türünü fark edebiliriz sanırım: – Olumsuz ile olumlunun karşılaşması En bilinen ve en yaygın karşılaşma türüdür. Aynı zamanda en eskisidir. Tanrı ve şeytanın, iyi ve kötünün, güzel ve çirkinin çatışması, romantik çekişmesi gibidir. Olumlu ve olumsuz ilkeler birbirleriyle savaşıp uzlaştıkça iki farklı ilkeden ilham alan hakikatler, varlık manzaraları açığa çıkar. Değişmenin, ilerlemenin en bilinen yoludur. Aralarında doğa farkı olan iki büyük ilke savaşırken, bazı canlılar, fikirler veya duygular yok olur, yenileri ortaya çıkar. Platon, Descartes, Romantikler, Hegel, Marx ve sayısız…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

KENDİMİ ONARMAYA ÇALIŞIYORUM

Yazmak zorundayım. Ruhumun kırılmış parçalarını yeniden birleştirip onarmak için bir şeyler karalamak mecburiyetindeyim. Restorasyon gerekli. Mecburen sanata sığınıyorum. Kendim için yazıyorum. Ruhumun tedavisine uygun kelime, kelimelere uygun anlam arayışındayım. Yazdıklarımın başkaları tarafından anlaşılması kaygısı içinde değilim. Kendimi onarmaya çalışırken başkalarının ne düşüneceğini aklıma getirerek yazamam ki. Kalemimin dizginlerini boşalttım, ilerleyişini izlemeye koyuluyorum. Bakalım neler anlatacak delinin dili. Zaten sıkboğaz olmuşum, cümleleri de sıkboğaz edemem ki. Düşüncelerim saçma sapan olabilir. Olsun. Özgür bırakılmış duygularım, aradığım kayıp gerçeğe rast gelebilir belki. Kimler parçalar ruhumu? Neden parçalanır durup dururken? Saçma sapan düşüncelerim derin…

Devamını Oku
POLİTİKA 

SON YILLARDA NELER YAŞADIK? (2016)

Entelektüelliğin, düşünen, yargılayan ve yorumlayan kitlenin sayısal olarak düşük olması durumunda yöneticiler; akılcı stratejiler yerine binlerce yıllık geleneksel yönetim anlayışı olan baskı ve şiddet ile dogmatik inançları kullanarak toplumu kontrol altında tutar. Bu tarz yönetimlerin en büyük desteği kalıplaşmış inanç ve kabullerdir. Bu toplumlarda “milliyetçilik” ve “din” aidiyeti çok etkindir. Oysa çağdaş insan, ışığını evrensel ilkelerden, insanlığın tarihsel kazanımlarından ve bilimden alır. Çağdaş insan kendisini dünyadaki bütün insanlardan üstün değil, o insanlarla eşit görür. Cinsiyeti, ırkı ve inançları nedeniyle tanrının kendisini özel yarattığını zanneden insanlar ise ilkel ve çağdışıdır. Son…

Devamını Oku
TOPLUM 

DEREYE RENGİNİ VERENLER – 2

Dâhiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Şükrü Kaya’nın (18 Kasım 1931) dönemin başbakanına sunduğu rapor, bizzat bir bakanın kaleminden çıktığı için önemlidir. Rapor 3 aylık bir araştırmanın sonucudur. Dersim’i gezen Şükrü Kaya, Dersimlileri dinlemek yerine Dersimlilerden zarar gördüğünü iddia edenleri – Türkler ve Sünni Kürt aşiretler – dinler. Özellikle Türklerin, silahlı tehdit altında olduğunu iddia eder. Şikâyet konusu olarak Seyit Rıza ile Haydaranlı reisleri Kamer ve Hıdır Ağa’ları gösterir. İddia sadece bununla da sınırlı kalmaz. Şükrü Kaya, Türklerin devlete vergi ve asker verdiği halde, ölümle burun buruna yaşadığını belirtir. Kaya, Dersim’de kati…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ORTADOĞU GERÇEKLERİ VE TÜRKİYE

Ortadoğu… Bir güç ve mücadele alanı… Bitmeyen kavgalar, savaşlar, kan ve gözyaşı merkezi. Var olan petrol ile yok olan refahın inanılmaz çelişkisi. Ve sanmayın ki bunun tek sebebi emperyalist Batı ve müttefiki İsrail’dir. Evet, doğrudur, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), “Büyük ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi” ile bölgede 22 devletin yıkılacağını, yani bu ülkelere “demokrasi”(!) getirileceğini yıllar önce açıklamıştır. Çünkü ABD ve Batı, sadece Ortadoğu değil, dünyanın neresinde olursa olsun “enerji kaynaklarını yağmalama” derdindedir. Bakınız Venezüella’ya. ABD müdahaleleri ile ülke darmadağın oldu. Yoksulluktan nefes alamaz hale geldiler. Ya Irak? ABD ve müttefikleri…

Devamını Oku