EDEBİYAT KÜLTÜR-SANAT 

‘BEN GÜZEL GÜNLERİN ŞAİRİYİM, SAADETTEN ALIYORUM İLHAMIMI’

Melih Cevdet Anday, “Ben güzel günlerin şairiyim/ saadetten alıyorum ilhamımı/ kızlara çeyizlerinden bahsediyorum/ mahpuslara affı umumiden/ çocuklara müjdeler veriyorum/ babası cephede kalan çocuklara” dizelerini şöyle bitiriyor: “Fakat güç oluyor bu işler/ güç oluyor yalan söylemek.” “Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz/ biz o renksiz, o yalnız, o sürgün medüzalar/ aşar söylediklerimizi çeker gideriz/ ülkemiz, toprağımız her şeyimiz” diyen Edip Cansever de, başka bir şiirinde şunları söylüyor: “Dağılmış pazaryerlerine benziyor şimdi istasyonlar/ ve dağılmış pazaryerlerine memleket/ gelmiyor içimizden hüzünlenmek bile/ gelse de/ öyle sürekli değil/ bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün/…

Devamını Oku
TOPLUM 

DOĞANIN ÖLÜMCÜL TÜKÜRÜĞÜ

Sanatçı ve edebiyatçının görevi, en zor zamanlarda topluma ışık saçmak, karanlığa bir mum yakmaktır. Hayatın da, hakikatin de hep iki yüzü olmuştur. Sanatçı, hayatın ve hakikatin güzel yüzünü görebilendir. Düşmanının bile iyi tarafını görmeye çalışır. Bu düşünceyle diyorum ki insanlığın kurtuluşuna inanmıyorum, belki sanatla yok oluşunu geciktirebiliriz. Bu nedenle yazıyorum. Yaşadığımız acılı günlerimizde insanlığın başına gelen felaketin öteki yüzüne bakmak istiyorum. İnanıyorum ki çoğu insan teselli bulacaktır. Özellikle ezilenler, sömürenler, zulüm görenler, yok sayılanlar, dünya üzerinde bir dikili ağacı olmayanlar, aç bırakılanlar, yersiz ve yurtsuzlar… Ve denilebilir ki can tatlı;…

Devamını Oku
POLİTİKA 

SİYAH-BEYAZ ÇANAKKALE

18 Mart Çanakkale Zaferi… Farkında mısınız? Çanakkale Savaşı dendiğinde, hep şehitlerimizi yâd ederiz, yüreğimiz yanarak! Peki, niçin bu kadar çok şehit verildiğini sorguladık mı hiç? Ya da çok daha az kayıpla, yine zafer kazanılamaz mıydı? En son söylenecek olanı, en başta söyleyelim: Çanakkale’de bu kadar ağır zayiat verilmeyebilirdi! Bakın anlatayım: Çanakkale Savaşları iki bölümdür: ‘Deniz Harbi’ ve ‘Kara Muharebeleri’. Pek bilinmez, Boğaz’daki ilk savunma 1912’de İtalyanlara karşı verilmiştir. 1915’in provasıdır adeta. 1915 Boğaz Savunması ise Cevat Çobanlı Paşa idaresinde yapılmıştır. Kararlar millidir. Boğaz Savunması, ateş ve engellerin muhteşem koordinesi ile…

Devamını Oku
TOPLUM 

EN ZAYIF HALKA

Toplumların davranışları doğal afetler, savaşlar, salgın hastalıklar gibi toplumun tamamını etkileyen durumlarda gün yüzüne çıkar. “İnsanlar, bilgi ve sezgi gücünü eğiterek insan olur” diye yazmış Niyazi Kahveci, ‘Sistematik Düşünme’ kitabında. Varlık olmaktan insan olmayı böyle anlatarak başlıyor kitabına yazar. Uzun yıllar içerisinde insanların “insan olma” özelliklerini yok eden acımasız kapitalist düzen nihayet “en zayıf halka” olanları gözden çıkarmaya başladı. Hızla yayılan koronavirüs salgını, Avrupa’nın her yanına yayıldığında nasıl çaresiz olduklarını dünyanın gözleri önüne seriverdi. İnsanlık kendi tecridini yarattı! Doğal hayatın yok edilmesi, denizlerin akarsuların acımasız insan saldırısıyla darmadağınık hale gelmiş…

Devamını Oku
FELSEFE 

SEÇİMLERİMİZİN KAYNAĞI: AİDİYET

Uygarca bir seçim yapmadıkça bir gün kendimizi köleleştirilmiş bir toplumun “zombi” bireyleri olarak bulabiliriz. Kişi, bireysel olarak kendini güçsüz hissediyor. Bu amaçla bir bütünün parçası olmak ve kendini güçlü hissetmek istiyor. Karar vermek, kendini ifade etmek, dış tehditlere karşı koymak için bir gruba ait olmak ihtiyacında. Bir tanrıya bağlanmak, ona sığınmak, bir dine, bir mezhebe ya da bir tarikata sığınmak da bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Bir toplumun, bir milliyetin, bir milletin parçası olmak, etnik aidiyet, aynı inanca sahip insanlar topluluğunun parçası olmak, ırk, tarihsel ortaklık, akrabalık, daha pek çok toplumsal gruba…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

‘KÖTÜ KALP’İN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Bu, biraz gecikmiş bir yazı… Gündemin hızla değiştiği ve her şeyin yerini bir başka önemli durumun, olgunun aldığı bir çağda belki de “zamansız”lığa bir övgüdür bu tutumum… 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü… 1857’de eşit hak arayışı için grev yapan 139 dokuma işçisi kadının direnişte öldüğü gün… Bir kutlamadan ziyade bir anma… Bu nedenle birkaç yıldır Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadın yazarlardan, feminist kuramla ilgili paylaşımlar yapıyor ve eşitlik bağlamında, kadının bilinçlenmesinin öneminin fark edilmesine dikkat çekmek istiyorum. Bu yıl ise kuram değil, kurmaca bir eser seçtim. “Bu kötü kalpler…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

FRANZ KAFKA’DA YABANCILAŞMA VE İNSAN ZAYIFLIĞININ EVRENSEL TRAJEDİSİ

“Ben dokunamıyorum, yazdıklarım dokunsun.” – İlhan Berk Franz Kafka, 20’nci yüzyılın ve modern Alman edebiyatının önde gelen yazarlarındandır. Yaşamı boyunca pek tanınmayan Kafka, yakın arkadaşı Max Brod’a verdiği vasiyetinde tüm yazdıklarının imha edilmesini rica etmişti. Oysa Max Brod, Kafka’nın Viyana’da ölümünün ardından bu büyüklükteki tefrikaları yakamayacağına karar verir. Elindeki bütün eserleri yayınlamaya başladı. Neredeyse bütün büyük yazarların başına gelen, Kafka’nın da başına gelmiş, yazar ölümünden sonra da olsa dünyaca tanınan büyük bir edebiyat ikonu haline gelmiştir. Franz Kafka, 3 Temmuz 1883’te orta sınıf bir Yahudi ailesinin ilk çocuğu olarak Prag’da…

Devamını Oku
POLİTİKA 

1283, İÇİMİZDE!

Harbiye’de, her 13 Mart’ta yapılan geleneksel yoklamadır: – 1281! – Burada! – 1282! – Burada! – 1283! Bütün öğrenci alayı hep birlikte ayağa kalkarak: – İÇİMİZDE! Bugün 13 Mart. 1985 mezunu 4479 apolet numaralı bir Harbiyeli olarak; 1902 mezunu 1283 apolet numaralı Harbiyeli Mustafa Kemal’i anlatmak istedim size… 13 yaşında, kocaman yürekli bir delikanlı olarak girdi Selanik Askeri Rüştiyesi’ne. Sert adam dediği matematik öğretmeni, ismine “Kemal” ekledi daha on beşinde. On altısında Manastır Askeri İdadisi’nden firar etti, Türk-Yunan savaşına katılmaya. Sonrasında, Girit’in kaybını da gördü, yüreği yanarak… Rumeli’deki vatan topraklarının…

Devamını Oku
TOPLUM 

SİYAHLA BEYAZIN ARASINA GRİ GİRDİ

Bir gece vakti küçük çam ormanına bakan evimizin balkonunda geceyi dinliyordum. Gecenin sessizliğini, rüzgârın serin üflemesini bir baykuşun çığlığı kesti. Baykuşun bağırtısını durup dinlemeye başladım. Birilerine bir şeyler anlatmak ister gibiydi. Benim arkamda bulunan evlerin çatı katlarından birinde ona yanıt veren birden fazla baykuş yavrusunun cıvıltısı vardı. Baba baykuş seslendikçe yavru baykuşlar ona yanıt veriyorlardı. Hem bu durumu fark etmiş olmaktan hem birbirlerini görmeseler de seslerinin her iki tarafa da güven vermesinden çok etkilendim. Seslerin de renklerin de dili olduğunu bir kez daha anımsayıp içinde bulunduğumuz çağın zaman diliminde ne…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

BİR ZAMANLAR

Güneş çoktan kavurucu ışınlarını toparlayıp eflatun dağların ardındaki sığınağına çekilmeye başlamıştı. Yeryüzünde bütün gün hüküm sürdüğünden, ısınan topraktan yükselen buğu ufukta yanılsamalar yaratıyordu. Gökyüzünün uzak kısımlarında portakal rengi bir hüznün çizgisel nağmeleri asılı kalmıştı. Kuşların çoğu, günlük mesailerini tamamlamış beyaz yakalıların huzuru içinde yuvalarının sıcaklığına teslim etmişti kendini. Yolunu şaşıran tek tük aceleci kuşun çığlıkları sessizliği yırtıyordu. Biraz sonra yerlerini, gece kuşlarına bırakacaklarını müjdeliyorlardı. Uzaktan, çok uzaktan, yalpalaya yalpalaya, tozu dumana katarak gelen minibüsün aksırıklı tıksırıklı motor gürültüsü ile şoför Mehmet Emin’in etraftaki esnaflara selam vermek için arada bir bastığı…

Devamını Oku