YAPISALCI BİR EDEBİYAT ELEŞTİRİSİNE DOĞRU: TODOROV’UN ‘POETİKAYA GİRİŞ’İ
-İZMİR-
“Yazar adlandırılamaz: Adlandırılmak istenildiğinde bizim bu ismi kullanmamıza izin verir; ama kendisi bu adın ardında durmaz, sonsuza değin adsızlığa sığınır.” – Tzvetan Todorov
Yirminci yüzyıl, edebiyatın eleştiri alanında, önemli atılımların ve açımların yaşandığı çağdır. Edebi eserdeki tek boyutlu inceleme yöntemleri (sanatçı-eser-devir); öncesinde edebi eser, çevresinden yalıtık, salt esere yönelik (Sartre’ın ifadesiyle kendi-için) çalışılmasına izin vermemiş; sanatçının kimliği bir kenara bırakılarak, eser, dilbilimsel noktalarıyla, biçimsel yönleriyle ve psikolojik, felsefi boyutuyla ele alınmamıştır. Yirminci yüzyılda, görme biçimlerinin değişmesi, bu ele alışı, okurun, Eco’nun güzel bir şekilde ifade ettiği “nitelikli okur”un esere daha yakından bakmasını sağlamıştır. Sonunculeyin yapıt artık daha “açık yapıt” durumuna gelmiş, yirminci yüzyılın sanayi sonrası, ‘post-’ önekleriyle anılan insanı, yapıta bir kahraman, hatta bir anlatıcı olarak dâhil olmuştur: Artık noktalı yerleri dolduracak olan okur, eleştirmenin tek boyutlu tansık yorumlarına bağlı değildir.
Tzvetan Todorov, yirminci yüzyılın önemli edebiyat kuramcılarından biridir. Türkiye’deki okurlar, onu ‘Yazın Kuramı Rus Biçimcilerinin Metinleri’, ‘Fantastik: Edebi Türe Yapısal Bir Yaklaşım’, ‘Yeni Dünya Düzensizliği: Bir Avrupalının Bakışıyla’, ‘Edebiyat Kavramı ve Öteki Denemeler’, ‘Poetikaya Giriş’ gibi eserleriyle tanımıştır. Biz, bu çalışmamızda, ‘Poetikaya Giriş’i inceleyeceğiz.
Todorov, eserinin ilk bölümünde “edebiyat” olarak isimlendirdiğimiz olgunun tanımı meselesine eğiliyor. Bu noktadan yola çıkarak Todorov bizi “Edebiyat nedir?” gibi çetrefilli bir sorunun içine sürüklüyor. Edebiyatı işlevsel ve yapısal olarak iki farklı düzlemde ele aldıktan sonra, bu düzlemler bağlamında “tür meselesi” üzerine odaklanıyor. Nitekim Todorov’a göre edebiyatı türler olmadan düşünmek mümkün değildir. Alman sosyolog ve felsefeci Jürgen Habermas nasıl postmodern bakış açısının saldırılarına karşı modernizmi “henüz tamamlanmamış bir proje” olarak isimlendiriyorsa, Todorov da postmodernizmin edebiyat algısının saldırılarına karşı türlerin yok olmadığını, yok olanın türlerin eski biçimleri olduğunu ve bu yok oluşun bir Anka kuşu gibi yerini yeni türlere bıraktığını ifade ediyor. Yazarın bu algısının Hegelci düşüncedeki Geist’in ya da ilk kez Johann Gottfried von Herder’in kullandığı Zeitgeist’in, yani “zamanın ruhu” kavramının edebiyat uzantılı bir yansıması olduğunu söylemek mümkün. [1]
“Poetika” terimini adlandırma denemesi, beraberinde pek çok sıkıntıyı da getirmektedir. Todorov, bu yüzden, eserin önsözünde poetikanın geçmişi ve geleceği üzerinde durur. Esere yazdığı Sunuş’ta Orhan Koçak, bizim de belirttiğimiz üzere Aristoteles’in, işe, edebi eserin kendilerinin ve kendiliklerinin incelenmesiyle başladığını belirtir. Buna göre poetikanın çifte hedefleri de böyle tanımlanabilir: Poetika, bir yandan edebiyatı açıklamaya çalışan herhangi bir başka disiplinin (felsefe, psikoloji, antropoloji vb.) yapıtlara uygulanmasından değil, edebiyatın kendi terimleriyle incelenmesinden türetilecektir; ama öte yandan, böyle bir bilgi tek tek yorumların toplamından ibaret kalmayacak, poetikanın da incelenen bireysel yapıtlardan bağımsız bir içsel tutarlılığı olacaktır. [2] Bu tutarlılığı sağlayan nedir? Todorov, bu tutarlılığı doğrudan esere yönelerek bulur. Edebiyatın ne’liği ‘Poetikaya Giriş’in temel meselesi olmadığından, yazar, ‘Edebiyat Kavramı’nda bunun üzerinde duracaktır. [3]
Peki, Todorov’a göre ilk poetik metin olarak kabul ettiğimiz Aristoteles’in ‘Poetika’sı neyi kendine dert edinir? Ona göre ‘Poetika’ bir edebiyat teorisi çalışması değil, dili kullanan temsile –ki bu temsil mimesis kavramıyla açımlanır– ilişkin bir çalışmadır. Bu nedenle Aristoteles, genel olarak temsille ilgili bir girişten sonra temsili (veya kurgusal) türlerin, yani epik ve dramın özelliklerini betimler. [4] Şu halde yapılacak ilk iş poetikanın tanımını yapmaktır. Todorov, belirttiğimiz üzere onun tanımını yaparak başlar işe. Burada daha yolun başında iken yazar, edebi metin incelemesinde iki farklı yolun izlendiğini belirtir: İlk tutum, edebi metnin kendisini bir bilgi nesnesi olarak görmektir; ikinci tutum, her bir metni, soyut bir yapının tezahürü olarak görür. Bu noktada yapılacak olan şey, bu iki tutumu birbirinden ayırmak ve incelemektir. Todorov, yapıtın yazarını, biyografik tarzda, bir gazeteci edasıyla inceleyen kitapları edebi inceleme olarak değerlendirmez. Onlar olsa olsa birer magazin olayıdırlar. [5]
Yapılacak olan nedir? Todorov, iki yöntemi de kabul etmeyerek kendi yöntemini belirtir. Onun edebi yapıta uyguladığı yöntem daha dilseldir ve edebi eseri yapısıyla, diliyle ele alır. [6] “Elinizdeki kitabın yapısalcılığa dair, bir bütüne dair olması yeni bir soru çıkarıyor ortaya: Yapısalcılık ile ‘Poetika’ arasındaki ilişki nedir?” [7] Edebi söylemleri merkez alan poetik incelemeler dilbilim ve retoriğin alanını oluşturan toplamları sağlarlar böylece. ‘Poetika’, tam da bu noktada, göstergeden yola çıkan bütün araştırmaları bünyesinde toplayan genel göstergebilimsel projenin bir parçası olur. [8]
Böylece, Todorov, edebi metnin çözümlenmesine, çözümlenmesi için gerekli olan noktalara gelir dayanır. Buna göre, bir metnin anlambilimsel görünüşü, sözel görünüşü, sözdizimsel ve anlambilimsel görünüşü vardır; bu görünüşler, sözün bağlamlarıyla incelenmelidir. Sözün bağlamları, dilin içindeki başka bağlamları saptamamızı sağlayan anlambilimsel bağlamları, sapmaları bize verir. Todorov, bu noktada Jakobson ve Rus biçimcilerinin geniş sırtına ve sonunculeyin dilbilimci Benveniste’nin “dilin öznelliği” söylemine yaslanır. “Her tümce, onu dillendiren kişinin niteliklerine dair bir bilgi taşır.” [9]
Edebi metni sabırla çözümlemeye devam eden Todorov, edebi metindeki sözel görünüş, kip zaman, edebi metinde temsil edilen süreç ile yazma ve okuma süreçleri; görüş açıları, edebi metnin sözdizimsel görünüşleri ve metin yapıları; zamanın şahsiliği, yapıttaki zamansal ve mantıksal düzeni, uzamsal (mekânsal) düzeni, sözdizimsel görünüşü (anlatısal sözdizim, belirlemeler ve tepkiler) inceleyerek senteze varır. Bu sentez, sonunculeyin poetika ve edebiyat tarihi ilişkisini, poetika ve estetik ilişkisini, biçimin yanında Hegel’in estetik felsefesinden de etkilenerek inceler ve senteze varır.
Bizde Mehmet Yalçın, edebi yapıtı (şiir) dilbilimsel bağlamlarıyla ele almıştı. Eseri (Şiirin Ortak Paydası I – Şiirbilime Giriş) 1991 tarihini taşır. Fakat Türk tenkit tarihinde bu eserin yanına koyabileceğimiz, benzer yöntem ve çözümlemeleri içeren bir ikinci eser ne yazık ki yoktur. Şu halde biçimsel incelemelerin artması, dilbilimsel boyutlu eserlerin, niteliksel ve niceliksel olarak çoğalması tek dileğimiz. [10]
- [1] Selçuk Uygur, Todorov, Edebiyat Kavramı ve Modernizm, http://www.sabitfikir.com/elestiri/todorov-edebiyat-kavrami-ve-modernizm, Erişim Tarihi: 7 Mart 2020.
- [2] Tzvetan Todorov, Poetikaya Giriş, Çev. Kaya Şahin, Metis Yayınları (3. Basım), İstanbul, 2014, s. 7. (Aksi belirtilmediği sürece alıntılar bu metinden yapılmıştır.)
- [3] Tzvetan Todorov, Edebiyat Kavramı
- [4] Todorov, a.g.e., s. 19.
- [5] Todorov, a.g.e., s. 34 ve devamı.
- [6] Benzer bir çalışma için bkz. Mehmet Yalçın, Şiirin Ortak Paydası I – Şiirbilime Giriş (3. Baskı), İkaros Yayınları, İstanbul, 2010.
- [7] Todorov, a.g.e., s. 41.
- [8] Todorov, a.g.e., s. 43.
- [9] Todorov, a.g.e., s. 60 ve devamı.
- [10] Mehmet Yalçın, anılan eserinde, edebiyatımızdan Ece Ayhan’ın Bakışsız Bir Kedi Kara isimli şiiriyle Melih Cevdet Anday’ın Orta Yaşlı Bir Kadın’ını çözümlemiştir. Bkz. Yalçın, a.g.e., s. 221-278.
|
KAYNAKLAR:
- Uygur, Selçuk, Todorov, Edebiyat Kavramı ve Modernizm: http://www.sabitfikir.com/elestiri/todorov-edebiyat-kavrami-ve-modernizm, Erişim Tarihi: 7 Mart 2020.
- Todorov, Tzvetan (2014), Poetikaya Giriş, Çev. Kaya Şahin, Metis Yayınları (3. Basım), İstanbul, 2014.
- Yalçın, Mehmet (2010), Şiirin Ortak Paydası I – Şiirbilime Giriş, İkaros Yayınları (3. Basım), İstanbul, 2010.